bts, black swan
*
Min Yoongi düz bir adamdı. Düşünmezdi, üzülmezdi ve mümkün olduğunca umursamazdı. Arkadaşlarıyla eğlenir, hayatında insan biriktirmez ve yalnızlığını kimseye vermezdi. Kendi başına olmayı Jimin kadar olmasın, o da severdi. Bazen geceleri düşünceler denizine dalardı, daldı mı çıkamazdı da. Düşünür, düşünür, sonra kaybolurdu. Dibe daldıkça dalar, sabaha ölüsü çıkardı. Min Yoongi acıyı severdi, yaralarını severdi. Çoğu insanın aksine o acının getirdiği her şeyi severdi. Derin yaralarına dikiş atmaz bant yapıştırır, zihnindeki seslere kulaklarını kapatırdı.
Artık yaralarının üstünde papatyalar vardı.
Karşısında oturan adam gergince bacağını titretiyor, tedirgince etrafa bakıyor, kan çanağı gözlerini arada kendisine dikiyordu. Dışarıdan bir akıl hastasını andırıyordu.
''Seni dinliyorum?'' Yoongi sonunda sabırsızca konuştuğunda, esmer tenli adam bir anda bütün hareketlerini kesip pes etmişcesine Yoongi'ye baktı. Gözlerindeki tedirginlik yerini durgun bakışlara bırakmıştı. Bir anda sakinleşmesine Yoongi şaşırsa da, bozuntuya vermedi.
''Adım Kim Namjoon.''
Yoongi birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra ağzını açmıştı ki, Namjoon devam etti. ''Jimin'in çocukluk arkadaşıyım ve uzun süredir onu arıyorum. Daha doğrusu arıyoruz. Geçen hafta sizi parkta gördüm ve bir süredir izliyorum, bakma bana ters ters Jimin'i gerçekten tanıyor musun?''
Yoongi daha da ters bakarak ''Önümü kestiğinde de bunu söyledin, ne demek istiyorsun?'' diye sordu.
''Sana bizi anlattı mı? Bizden bahsetti mi?'' Namjoon'un meraklı sorusu üzerine Yoongi ifadesizce ''Evet,'' dedi. ''Elini bıraktığınızdan bahsetti, ondan korktuğunuzdan ya da canını yaktığınızdan. Devam etmemi ister misin?'' Namjoon Yoongi'nin söylediklerini umursamadan yüzüne anlamlı bir gülümseme yerleştirdi ve ciğerlerine oldukça uzun bir nefes çekti.
''Jimin küçükken kıskanç bir çocuktu, bize değer verir kimseyi yanımıza yaklaştırmazdı. Bu yüzden Jungkook'un üzerinde büyük bir yara açtı, Jungkook birkaç sene önce karşısına çıktı ve ne yaptığını hatırlattı. Kırmızı uçurtmayı sordu, Jimin'in elini hiç bırakmadı. O kadar sıkı tuttu ki, onu affetmeye zaten dünden razıydı. Kırmızı uçurtma dolabın arkasında eskimeye mahkum olmadı, Jungkook buna izin vermedi. İkisi de birbirini ve kendisini affetti. Zor oldu ama oldu... Jimin lisedeyken çok çalışırdı, tahmin bile edemezsin. O kadar çok çalışırdı ki, bazen bayılırdı. Bizi görmezdi, kendisini duymazdı. Onun için hep organizasyon düzenlerdik ama o gelmezdi, biz gittiğimizde de bizi istemezdi. Birisi Jimin'i sarstı, belki üslubu yanlıştı ama işe yaradı. Hiçbirimiz Jimin'in anlattığı gibi ona sırtımızı dönmedik. O gözlerini kapatıp dünyadan korktuğunda biz kulağına iyi şeyler fısıldadık. O dünyadan korkuyor diye etrafına bariyer olduk. Biz Jimin'in anlattığı şeyleri yapmadık.''
''Bunlar ne demek oluyor?''
''Altı kere intihar ettiğini biliyorsun değil mi? Peki neden altı kere olduğunu biliyor musun?'' Yoongi'nin cevap vermesine izin vermeden devam etti. ''Her birimiz için bir kere. Altıncısı kendisine.''
Yoongi'nin kulakları uğulduyordu, cebindeki yara bantları tenine batıyordu. Fakat Namjoon'un susmaya niyeti yok gibiydi.
''Sana hayattaki amaçlarından bahsetti değil mi? Bize de hep bahsederdi. Fakat amaçları garipti... Jungkook'un elini bıraktığını düşündüğünde ilk kez o zaman intihar etmeye kalktı. Sonra kendine gelmesi için sarsıldığında, ona yardım etmeye çalıştığımızda. Hepimiz için kendi ölümünü süsledi. Kendi dünyasını anlatır herkese, sana da anlatmıştır kesin. Jimin gerçekten kendi dünyasında yaşıyor, her şey orda olup orda bitiyor. Jungkook orda Jimin'in elini bırakıyor, biz orda ona sırtımızı dönüyoruz, dünya orda onu korkutuyor. Burdan korkup kendi dünyasına sığınıyor ama orda soluduğu her nefes zehirli, o bunu bilmiyor. ''
Namjoon direkt Yoongi'nin gözlerinin içine baktı. ''Bu hayattaki tek amacını biliyor musun?'' Yoongi, Namjoon'un sesini duyamıyordu. Dünya etrafında dönüyordu ve Yoongi durduramıyordu. ''Hayır,'' diyebildi zorlukla.
Namjoon yorgunca gülümsedi. ''Park Jimin'e üç yıl önce şizofreni tanısı konuldu. Hepimiz kafasında Jimin'i öldürdük, o sadece intihar ipini boynuna doladı.''
''Ne?''
''Jimin'in kalan tek amacı, bu dünyaya yakışmayacak bir sevgi. Haddinden fazla sevmek.'' Duraksadı Namjoon. ''Ve amacını gerçekleştirmiş.''
Yoongi karşısında put gibiyken Namjoon farkındalıkla fısıldadı.
''Amacını gerçekleştirmiş.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille
Fanfictiondünyaya yakışmayan çiçeklerim yalnızca avuçlarında can bulsun. * to; 1felicio