troye sivan, easy
*
Min Yoongi, uzun süredir tek arkadaşımdı. Her şeyi ona anlatıyır, anlatmaya doyamıyor ve hiç susmuyordum. Halinden şikayetçi olmaması beni daha çok teşvik ediyor, kalbimin yanında hızlı hızlı çarpmasına engel olamıyordum. Bazen kalp krizi geçireceğimi düşünerek korkuyor, sonra güneş vuran çehresine dalıp sakinleşiyordum. Onun yüzünden heyecanlanıp, onun sayesinde sakinleşmek tahmin edilemez bir histi. Gözleri gözlerimi bulduğunda başka yere bakmasın istiyordum, o ağacın altında hiç güneş batmasın, ay güneşin yerini bir daha almasın istiyordum. Kulaklarım uğulduyordu, zihnim bulanıyordu ve ben bu hislerin altında çok fena kalıyordum. Her geçen gün korkunç anılarımı Min Yoongi bir güzel kovalıyor ve yerlerine kendini kazıyordu. Min Yoongi'yi elinden tutup dünyamda gezdirmiyordum, o beni başka bir dünyaya götürüp gezdiriyordu her seferinde. Bazen evime saksıda çiçekler bırakıyor, bazen dalından koparıp gül getiriyordu. Gariptik ikimizde, çiçekleri bu kadar severken nasıl dalından koparıyorduk anlamıyordum.
Bazen kendi dünyama düşüyordum, bazen gerçekliğe dönüyordum. Min Yoongi bana kızdığında ya da kavga ettiğimizde, kendi dünyamın zehirli havasını solumaya başlıyordum birdenbire.
Min Yoongi her ne kadar aksini iddia etse bile, zihnim çöplüktü. Dünyamda öyle.
*
Yoongi o gün parka gitmemişti. Kafası karışıktı, sorularına cevap bulamıyor ve ne yapacağını bilmiyordu. Park Jimin hayatını allak bullak etmişti. Arkadaşlarıyla eskisi gibi konuşmuyor, boş olan bütün vaktini Jimin'e ayırıyordu fakat pişman olduğu da söylenemezdi zira Jimin'in tek arkadaşı olmak onun için muazzam bir şeydi.
Sadece Jimin bazen farklı birisi olabiliyordu. Anlattığı şeyler anlamsızlaşabiliyordu, amaçlarından bahsediyordu bazen. Neredeyse hepsini gerçekleştirdiğinden.
Yoongi amaçlarını düşündü. Nasıl bir insan amaçlarının bitmek üzere olduğunu söyleyebilirdi? Yoongi birkaç saniye içinde bile kendine bir sürü amaç bulabiliyordu. Uzun vadede düşünse, ömrü yetmezdi hepsine.
Bazen çok kızıyordu Jimin'e ama sonra hemen geçiyordu. Jimin bu koca dünyanın içinde kendi dünyasında yaşamaya çalışıyordu sadece. Bazen insanları anlama konusunda zorluk çekiyor, Yoongi'ye kendi kendine kırılıyordu. Genç adam kafasının yine Jimin'le dolduğunu fark edince, omuzları çöktü. Siyah ceketini askılıktan bir çırpıda alıp evden çıktı.
O ağacın altında başka bir dünya vardı ve Yoongi o dünyada yaşamak için her şeyini verebilirdi. Orda hiç gece olmuyordu, çiçekler hiç solmuyordu ve insanlar orayı kirletmiyordu.
''Zihninden çıktığında emin ol her şey daha kolay olacak Jimin,'' Cebindeki yara bantlarını avuçlarına aldı Yoongi. Küçük olan yine kendi zihninde zehirlenmişti, boş bakışlarını Yoongi'ye çevirdi. ''Her şey daha mı kolay olacak gerçekten?''
''Hayır, büyük ihtimalle daha kötü olacak.''
Yoongi parka geldiğinde, Jimin parktan çıkıyordu. Omuzları çöküktü, bakışları üzgündü ve etrafına bakmıyordu. Yoongi ise saatin ne kadar geç olduğunu şimdi fark ediyordu, adımları hızlanırken Jimin'e ne diyeceğini düşünüyordu. Aklımdaki senle savaşıyordum, gerçekteki seni unuttum dese Jimin gülümser miydi?
Jimin caddenin karşısına geçip iyice gözden kaybolduğunda Yoongi nefes nefeseydi fakat durmaya niyeti yoktu. Uzun süredir ilk kez panik olmuştu, uzun süredir ilk kez koşuyordu. Uzun süredir ilk kez birisini kırmış olmaktan korkuyordu. Zihninde Jimin'in tabiriyle kıyametler koparken önüne bir bedenin aniden atlamasıyla kendini son anda durdurabildi.
''Sen iyi misin, neden önüme atlıyorsun?!'' yüksek sesi çevresindeki insanların bakışlarını üstlerine toplarken, nefes nefese Jimin'in artık tamamen gözden kaybolduğu sokağa baktı. Göğsü sinirle inip kalkmaya başladığında karşısındaki esmer tenli, uzun boylu adama çevirdi bakışlarını. Adam da, ondan farksız hızla nefes nefese kendisine bakıyor, sanki Jimin'e yetişmeye çalıştığını biliyor gibi sokağın öbür ucuna; Yoongi'nin az önce baktığı yere aceleci bir şekilde bakıyordu. Kan çanağı gözlerini Yoongi'ye çevirdi.
''Park Jimin'i gerçekten tanıyor musun?''
''Daha kötü olacaksa benden neden bunu istiyorsun ki?'' Jimin'in boş bakışları yerini hafif bir hüzne bırakırken Yoongi'nin dudakları kıvrılmıştı. Avuçlarındaki çiçekleri umursamadan Jimin'in küçük ellerini kavradı.
''Her şey daha kötü olsa bile ben bu ağacın altında cebimdeki yara bantlarıyla seni bekliyor olacağım.''
Cebinde papatyaların olmasa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille
Fanfictiondünyaya yakışmayan çiçeklerim yalnızca avuçlarında can bulsun. * to; 1felicio