a

390 72 8
                                    

*

soğuk havaya karşılık sıcak olan kumun üstüne yatan iki beden zamanla birbirine doğru dönmüş, yıldızlar yerine karşılarındaki gözleri izlemeye başlamışlardı.

wooyoung aptalca sırıtmaktan kendini alıkoyamıyor, hoşlandığı çocuk ile böyle bir konumda olduğu için bütün sahil boyunca çığlık atarak koşası geliyordu.

yapabilirdi de.

'korkuyorum.'

san, kaşlarını çatmıştı. wooyoung ne kadar mükemmel göründüğünü düşünmeden edemedi. bazen sigara içerken de yapıyordu bunu, veya dudaklarını kemirirken. yahut sokağın bir köşesine oturup gelen geçen insanları endişeyle izlerken.

'neden?'

wooyoung'un elleri üşüyordu, bu yüzden cevap vermek istememişti.

'neden korkuyorsun?'

diyerek üsteledi san. endişe kaplamıştı yüzünü ister istemez. yeni tanıştığı biri için kalbinin hızlanması ne kadar normaldi?

'insanlardan korkuyorum. kötü insanlardan. sokakta yürürken sürekli biri beni arkamdan bıçaklayacak gibi hissediyorum, mecazi anlamda değil. birisi bana ateş etse duyup kaçamayacağım. veya yangın alarmı çalsa. veya kaçırılsam, çığlık atamayacağım. ölmek istemiyorum, san. duymak istiyorum sadece.'

buna karşılık karşısındaki genç çocuk gözlerini kapatıp yutkunmuştu hafifçe. wooyoung'u ondan iyi kimse anlayamazdı şu durumda.

'korkma, ben seni korurum.'

çocukça bir cümleydi ve bunu neden söylediğini bilmiyordu. fakat içinden gerçekten onu korumak gelmişti. bedenin göğsüne bastırmak ve orada hapsetmek. üşüyen ellerini tutmak ve kulağına ruhunu fısıldayarak duymasını sağlamak.

'san, sen de benim gibisin.'

'olsun, ben korurum seni.'

afraid // woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin