r

416 75 7
                                    

*

duydukları ile birlikte gözlerini şaşkınca açmıştı choi san, bunu beklediği söylenemezdi. karşısındaki çocuk hâlâ masum bakışlar ile kendisini süzerken ne diyeceğini bilemeyerek ellerinin havada asılı kalmasına izin vermişti. bu sırada ise wooyoung devam etmişti kendini açıklamaya.

'pek inanmadın biliyorum. fakat birinden hoşlanmak için aylara, yıllara ihtiyacın yoktur. bir bakışta hoşlanabilirsin birinden. sigarayı tutuşundan, dudaklarından çıkan dumandan hoşlanabilirsin mesela. gözlerinin önünü kapatan siyah saçlarından, sürekli ellerinde olan yara izlerinden. hatta ve hatta birinin bakışlarından bile hoşlanabilirsin.'

san ne diyeceğini bilememişti bunun karşısında, haksız bulmuyordu genç çocuğu. ona göre de birinden hoşlanmak uzun sürede gerçekleşmek zorunda değildi.

fakat yoğun duygular yoğun ilgi ve vakit isterdi.

işte san'ın kendi bildiklerini çiğnemesi de bu cümle üzerinden olmuştu. karşısındaki meleksi çocuğa karşı anlamlandıramadığı şeyler hissediyordu fakat birkaç dakikadır tanıyordu onu sadece.

wooyoung ise yavaşça ona doğru yaklaşmış, ve elini narince kavrayıp kendine doğru çekiştirmişti. iki elini birden kullanamadığı için konuşamıyordu bu yüzden san nereye gittiklerini öğrenemeden sadece onu takip etmişti.

ölüm sessizliği ile kaplı birkaç dakikanın ardından gözlerinin tanıdık yolları seçmesi ile sahile doğru ilerlediklerini anlamıştı. ne yazıktı dalgaların sesini duyamamak.

birlikte kumların üstüne oturduklarında san bedenini yavaşça wooyoung'a doğru çevirdi.

'neden geldik buraya?'

wooyoung ise bir şey demeden kafasını yukarı doğru çevirmiş ve yıldızları işaret edip dudakları ile hecelemişti.

'izle.'

iki genç beden, birlikte kumların üzerine doğru uzanmış ve masumane bakışlarını parlayan yıldızlara çevirmişlerdi. tıpkı onlar kadar masum olan yıldızlara.

etrafta rüzgarla gelen hafif bir deniz kokusu ve zararsız bir esinti vardı. ikisinin de ortamı birden değişmişti. grilerle kaplı gözlerinin önüne, minik yıldızlar gelmişti şimdi.

kumların üstünde duran narin bir el, yavaşça diğerine yaklaşarak yaralarla dolu parmakları kavramış ve ellerini birbirine kenetlemişti.

san ise bu hareketin karşısında nefesini tutmuştu, yıldızlar mı daha güzel yoksa ellerini tutan eller mi karar veremiyordu.

afraid // woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin