1.Soluksuz Tükenmişlikler

62 18 23
                                    


SOKAKSIZ YOLLAR

                                                                                                                                                                                                   Taslağa kaydedildi:15102020'14.05

"Omne ignotum pro magnifico."

(Bilinmeyen şeylerin muazzam olduğu düşünülür.)

                                                                        -Edgar Allan Poe 


1.Soluksuz Tükenmişlikler


Şarkı Önerisi: MaNga -Cevapsız Sorular

🍷

"Yitirilen her anı, ruhumda bir acı edindi kendine..."

Gökyüzü... Her acının durağında sığındığım yerdi... Saçlarımı gökyüzü kıldım ve uçlarına acılarımı işledim.

Bir insan, her yıkıldığı yerden nasıl ayağa kalkabilirdi ki?

Bir insan, acılarda boğulurken nasıl sağ kalırdı ki?

Yaşanıyordu bir şekilde... "Ölüyorum," diye haykırıyordun, "ölüyorum Tanrım. Bu acıda boğuluyorum."

Bunları söylerkense yaşamı, en derinlerinde hissediveriyordun.

Ben Akşın Karagöz... Geçmişim paramparça, geleceğimin aynası...

Yitirilen her anı, ruhumda bir acı edindi kendine...

Geçtiğim sokak, yabancı. Renkler, yabancı. Aldığım nefes, yabancı. Ruhum... yabancı.

"Akşın!" sustum, duymazlıktan geldim.

"Akşın! Neredesin!" yapmacık bir endişe bürümüşlerdi seslerine.

Gözlerime biriken yaşlar, izinsizce akıp gidiyordu. Bağırmak istiyordum, onlara biriken öfkemi kusmak istiyordum. Ama ruhumdan gelen sessizlik, bedenime yapışıp kalmıştı...

Bir küfür savurdu. "Onu kaybettik."

"Anıl, belki de yolu bulup gitmiştir. Boş versene." Bu cümle havada asılı kaldı. Adımlar git gide uzaklaştı...

Kendi yalnızlığımda kayboldum. Kendimi kaybettim. Soluklarım daraldı. Zihnimde bir ışık yandı...

Astım ilacını cebinden çıkar, hemen!

Alamadığım nefesler, başlamadan ciğerimde bitti ve hareketlerim kısıtlanmışçasına hareketlerimi kontrol edemedim. Ve bir selam çaktım, beni içine çeken karanlığa!..

2 SAAT ÖNCE...

"Benim güzel sevgilim," diye serzeniş ederek saçlarımı okşayan sevdiğim adamın üzerinde gezdirdim gözlerimi... Mutluydum. Ve bu beni korkutuyordu.

İnsanlar içlerinde hep telaşlar barındırırdı: hayatına birini aldığında insana vereceği güvensizliklerden, zararlardan korkardı, mutlu olduğunda bunun ardındaki mutsuzluktan korkardı... ve daha niceleri.

"Canım..." diyerek derin bir nefes verdim. Mutsuzluklarımı akciğerimde bir nefes olarak biriktirirdim, onun yanında bırakıveriyordum bu nefesleri.

Onu bu denli sevmek, ona bu denli tutunmak beni ürkütüyordu.

"Haydi, inin artık! Geldik aşk kumruları." diyen Sibel'e göz devirdim. O ise bana gülümsemesini yolladı.

Arabadan indiğimizde sevgilim, elimi sımsıkı tutuyordu; hiç bırakmayacağını vaat edercesine. "Buraya neden geldik, amaç ne?" dedim ilgisizce arkadaşlarıma bakarken.

"Ya kanka eğleneceğiz işte abartmasana." sızlanan arkadaşıma baktım. Bilmediğimiz, tanımadığımız, tanınmadığımız bir yere eğlenmek (!) için gelmiştik. Omuz silktim. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Buraya ilk gelişimdi. Upuzun bir sokaktı. Gökyüzüne karanlık çökmek üzere olduğundan barların renkli ışıkları sokağı aydınlatıyordu. Buradaki insanlar, kıyafetinden tutun da, kahkahaları, bakışlarına kadar yabancıydı.

Burası, insanın girmek istemeyeceği çıkmaz bir sokak gibiydi.

Kırmızı led ışıklarla Hell Songs* yazan bara girdik. Kapalı bir ortam olduğundan içeride renkli ışıklar bulunuyordu. İnsanın gözünü bir hoş eden, gelgitli ışıklar...

Selena Gomez'in sevdiğim şarkılarından biri çalıyordu. Ancak burada dinlemek, kulaklarıma yabancı gelmişti.

'...oh, night long! Baby, slow down the song.'*

Bar o kadar kalabalıktı ki, etrafımdaki kimseyi seçemiyordum. Dans eden kalabalıktan dolayı sevgilimle ellerimiz ayrıldı. Bir süre etrafta göz gezdirdikten sonra sıkıntıyla nefes verdim. Zor bela bardan dışarı attım kendimi. Barın duvarında bir köşeye sinip pantolonumun cebindeki astım ilacını çıkardım. Birkaç nefes çekip soluklarımı düzenlemeye çabaladım. Yere çöktüm. Sevgilime ve arkadaşlarıma içten içe kızdım. Buraya ne halt yemeye gelmiştik ki sanki!? Ya da ben neden adeta (!) sürüklenerek buraya getirilmiştim?

"Akşın, bir tanem, iyi misin?" duyduğum sesle irkildim. "İyiyim, Anıl." dedim aksi bir ses tonuyla. Yanındaki bana bıkkın gözlerle bakan Sibel'i fark ettim.

Benim dışımda herkes, fazlasıyla eğleniyordu. Oyunbozanlık yaptığımı ve bunun bencilce olduğunu düşündüm.

"Ben biraz sokakta hava alacağım sonra taksiyle eve geçerim. Size iyi eğlenceler." sesim soğuktu. Kendim, haksız olduğumu düşünsem de bunu çoğu zaman dışa yansıtmazdım. Çünkü insanlar, senin yansıttığın, açık verdiğin o kör noktadan haksızlığını baltalar ve o kör noktayı büyütürdü.

"Ben de içeride sıkılmıştım, seninle geleyim bebeğim." diyen Anıl'a baktım. Rahatlamıştım bir nebze. Bilmediğim bir sokakta yalnız başıma yürüme düşüncesi canımı sıkıyordu nedensizce. "Sizi baş başa bırakamayacağım aşk böcekleri, ben de sıkılmıştım zaten." Sibel'e ters bakışlar attım ve üçümüz ilerlemeye başladık.

Aramızdaki sessizlik, büyüyerek boyut kazandı adeta. Ara ara Anılla ya da Sibelle bakışlarımız kesişiyordu. Sokak, upuzun bitmek bilmez bir yola benziyordu. Soğuyan havayla bedenim ürperdi. Sevgilimin tuttuğu elimin yavaşça buz kestiğini hissediyordum. Her attığımız adımda renkli ışıklardan, barlardan uzaklaşıyorduk.

Orman denilemeyecek kadar sayılı ağaçların olduğu bir alana dönüşmüştü yürüdüğümüz yol.

"Ya bir şey söyleyeceğim..." dedim sessizliği bozarak. Anıl ve Sibel durup bana dönünce utançtan kızardığımı, vücuduma yayılan sıcaklıktan hissettim.

"Ne oldu Akşo?" dedi Sibel. Bana her böyle seslenişinde ona göz devirip kızardım. Karanlıkta göz devirsem dahi göremezdi ancak söylediğine tepkisiz kalışım, onu ve Anıl'ı meraka bürümüştü.

"Ben... çok sıkıştım. Az öteye gidip geleyim, bekleyin." dediğimde kendime sövdüm.

"Mal ya, üniversiteli oldun tutamadın mı?" diyerek gülmeye başlayan Sibel'in koluna hafifçe vurdum. "Tamam haydi git!" dediğinde az ötedeki ağaçların arasında işimi hallettim. Çantamdan çıkardığım ıslak mendille ellerimi silerken ikisinin yanına doğru yol alıyordum. "Artık gidelim." diye teklif sunacakken kelimeler ağzıma tıkanıp kaldı.

Sevgilim Anıl ve arkadaşım Sibel,... Birkaç adım ötemde öpüşüyorlardı...

BÖLÜM SONU...

*Hells Songs (Cehennem Şarkıları ing.)

*Selena Gomez –Slow Down 

Sokaksız Yollar ASKIYA ALINDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin