Evin içerisine girdiğimizde babamı uyurken annemi ise bilgisayarın başında öğrencilerine ödev hazırlarken bulmuştuk. Anneme iyi geceler diyerek yattığım odaya girdiğim de mor saçlı kız da peşimden girmiş heyecanlı sesiyle. "Ne yaptın bilmiyorum ama Kerem çok bozuldu güzelim." dedi.
Yatağımın üzerine bedenimi atarak yorulan ayaklarımı dinlendirmeye çalışırken kafamı kaldırıp ona baktım. "Neden öyle dedin ki?" diye sormadan geçemedim.
Mine dolabın kendi köşesinde bulunan pijamalarını giyerken "Kerem'i biliyorsun ki Feza'yı pek sevmez. Feza da kimseyi sevmez zaten. Neyse. Araları limoni ve sen Feza ile atışırken kendisine geldiğin de iki kelimeyi bir araya getiremiyorsun, akıllım. Sanırım ikinizin arasında ki bu atışmalarla dolu ilişkiyi kıskanıyor."
Duydun mu Ayza, Kerem artık sadece senin olabilir. Kalbim nedense bu durum karşısında pek memnun değildi.
Omuzlarımı silkip yatağımdan kalkarak pijamalarımı giyindim. Mine bugün ki olanları anlatırken yorganın altına girmişti. "Artık ondan hoşlanmıyor musun yoksa?" Sorduğu soru karşısında donup kaldım. Kalbim heyecanla atarken numara yapmam gerektiğini hatırladım. Ne kadar Kerem benim için bir boşluk da olsa onu kaybetmek kalbi yaralardı. Onu yaralamak istemiyorum.
"Tabii ki hoşlanıyorum." derken aklıma bugün karşılaştığım masmavi gözler geldi. Okyanusun rengi gibiydi, içinde bir şeyler gizliyor ama kimse o suyun dibine girmek istemiyordu. Bir insanın gözlerine bu kadar takılmak normal miydi emin değilim ama zaten neyim normaldi ki. Baksana kendi bedenim de bile değilim!
Kendi yatağımın üzerine bağdaş kurup otururken komedimin üstünde ki asetonu alarak tırnağımda ki yıpranmış beyaz ojeleri silmeye başladım. Hem konuyu hem de merak ettiğimden aklımda ki soruyu sordum. "Bateriyi çalan oğlanın adı neydi?"
Mine kafasını yastıktan kaldırıp "Aa o mu?" diyerek tepki verince gözlerimi tırnaklarımdan kaldırıp ona çevirdim. Tavana sırıtarak bakıyordu. "Onun adını sadece Rıza amca biliyor. Pek uğramaz, bateriyi çalar ve gider. Hiçbir zaman para aldığını görmedim. Adını da hiç söylemez. Sanırım aralarında ki en esrarengiz o, Feza'nın en azından serseri olduğunu hepimiz biliyoruz." Kafasını bana çevirip "Şapkanın altında sakladığı hazineyi çok merak ediyorum." derin bir nefes çektiğinde şuan onu düşündüğünü hissettim ve bu hiç hoşuma gitmedi. "Neyse Ay kız bugün çok yoruldum o yüzden ablacığın uyuyacak. Yarın sabah daha çok konuşuruz seni seviyorum iyi geceler." Bana sırtını dönerek yorganı omuzlarına kadar çektiğinde ilk beş dakika içerisinde uyuduğunu öğrenmiştim.
Yeni şeyler öğrenmek beni heyecanlandırıyordu. Sanki bir bebek gibiydim ve anne demeyi sonunda başarmıştım. Duymayacağını bilsem de "İyi geceler mor saçlı kız." diye mırıldandım. Ojelerimi temizlediğime karar vererek yatağımdan kalkıp önce pamuğu çalışma masamın üstünde ki çöpe koyup sonra alışkanlık haline gelen pencerenin kenarından gökyüzüne baktım. Yıldızlar gece de kaybolmuşlardı. Karanlık her yeri kaplamıştı.
Bugün ensem de hissettiğim şeyin anlamı neydi bilmiyorum ama arkamda beni takip eden bir gölge gibiydi. Her adımımda beraber benimle ilerliyordu. Ne istiyor ya da bana saldırmak için hangi anı kolluyordu emin olamasam da beni tedirgin ediyordu. Hissettirdiği o ateş ne kadar kimseye çaktırmak istemesem de beni içten içe bitiriyormuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN ALTIN KAFESİ
FantasiBir görevim vardı. Birini bulmalı, kafesten geçirmeli, zafere adım atmalıydım. Bu basit görünen ama asla sonuca varamadığım bir denklemdi. Çünkü kimi bulmam gerektiğini kimse söylemiyordu. Olmam gereken kişi değildim. Çevrem, ailem, zihnim karma...