Legends, 3. bölüm.
Üşümüş olduğu için buz gibi olmuş minik ellerini ağzının önüne tuttu, sıcak nefesini onlara üfleyerek azıcık da olsa ısınmaya çalıştı. Kulakları aşağı inmiş haldeydi, tüyle kaplı olmasına rağmen titriyordu. Burnu, yanakları ve dudakları da soğuktan kızarmıştı ayrıca. Bu haliyle normalde olduğundan daha da tatlı görünüyordu Jeongguk.
"E-efendim," dedi titreyen sesiyle, gören de kutuplardayız sanırdı o bu durumdayken. "Burası neden bu kadar soğuk?"
"4. Bölge genel olarak soğuktur," dedim önemsiz dercesine elimi sallayarak. Başını hafifçe sallayıp zaten yeterince yakınımda olması yetmiyormuş gibi iyice yaklaştı bana, kafasını boynuma gömdü, belimdeki bacaklarını sıkılaştırdı. Çeşitli sebeplerden 2. Bölgeye gelirken yanımızda kışlık giysiler getirmemiştik ve şimdi bunun cezasını çekiyorduk. Ufak bir iş vasıtası ile şimdi buradaykık ve ben ciddi anlamda soğuktan ölecekmiş gibi hissediyordum. Ancak anlaşılan o ki Jeongguk benden daha çok üşüyordu, oysaki elimizdeki en kalın kıyafetleri ona vermiştik.
Namjoon sırtındaki tabutu işaret ederek, "İstersen Jeongguk'u Yoongi'nin yanına koyabiliriz," dedi sorarcasına. "Eminim ki orası buradan daha sıcaktır."
Yoongi'nin aç olduğunu bildiğim için başımı hızlı hızlı iki yana salladım ve gergin bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. "Hayır... Sanırım kalın bir battaniye iş görür."
Jin sırtındaki çantayı çıkardı ve yere yerleştirdi. Onu geride bırakmamak için biz de yürümeyi kesip onun battaniyeyi çıkarmasını beklemeye başlamıştık. Çantayı iyice karıştırdıktan sonra eline gelen battaniyeyi, çanta fazla dolu olduğu için zorlukla çıkarttı ve gülerek yanımıza geldi.
"Al bakalım Gguk," diye mırıldanarak battaniyeyi Jeongguk'un üzerine sardığında -dolayısıyla bana da sarmıştı- Jeongguk ellerini burnuna ve ağzına kapayarak ufak bir hapşırık bırakmıştı. Ortaya çıkan sevimli ses Jin'in kıkırdamasına sebep oldu.
Yola devam ettik böylece. Jeongguk battaniye sayesinde eskisi kadar üşümüyordu, rahatına az çok kavuştuğu için koca çenesi tekrar açılmıştı. "Buradan nereye gidiyoruz?" diye sordu minik burnunu kırıştırarak. "Bir an önce sıcak bir yerde uyumak istiyorum..."
"Yaklaşık yarım saat sonra mola olacak," dedi hepimizin üstünde, kanatları sayesinde uçan Hoseok. Biraz önden gittiğinden yerden her ne kadar beş altı metre kadar yüksekte olsa da Apollo'nun oğlu olduğu için birlikte doğduğu alev kanatları geçtiği yerlerdeki karları hafifçe eritiyordu. "Mola yapacağımız yer, ihtiyaçlarımızı karşıladığımız gizli yerlerden biri, bir mağaza gibi bir şey," diye devam etti. "Sana kıyafet almamız gerekiyor. Ayrıca başlayacak eğitimin için eline uygun birkaç alet, belki kitap falan..."
Dedikleri anında Jeongguk'un gözlerinin parıldamasına yetmişti. Yüzünde yer edinmiş kocaman gülümseme ile "Sahiden mi?" dedi. "Oyuncak da alabilir miyiz?"
YOU ARE READING
Legends
Fanfiction"Sefaletin Tanrıçası Achlys! Size yalvarıyorum, bu sefil elçinizin adağını kabul edin. Bana uğruna kan dökeceğim bir yaşama sebebi verin!" Varlığım da, bu kitap da sana ithaf @nighttrainn