Legends, 1. bölüm.
"Siz iyi birisiniz, değil mi?"
Parlak gözlerini büyükçe açmış şekilde, titrek bir sesle ve tereddüt dolu bir ifadeyle güvenilirliğimden emin olmak için sorduğu soruya omuz silkerek karşılık verdim. "Sen bir çocuksun, yani iyi biriyim." Sesim kendi kontrolümün dışında son derece umursamaz çıkıyordu.
Yüzünü bu sefer meraklı bir ifade aldı, dudakları büzüldü. Uzun kulakları hafifçe havalanmış, iri dişleri alt dudağını dişlemeye başlamıştı. Benden korkuyor, iyi biri olduğumu hissediyor ama kendini bir sebepten geride tutuyor gibi görünüyordu. "Benim çocuk olmamla sizin iyi biri olmanızın alakası ne ki," diye sordu, yaşından olsa gerek, bazı harfleri söylemekte zorluk çekiyor, hafif peltek konuşuyordu. Cevabımı beklemeden ikinci bir soruyu ekledi. "Yoksa büyüdüğümde iyi biri olmayacak mısınız?"
Bu sorusu dudaklarımda, maskemin ardından sahte bir kıvrılmaya sebep oldu. Kitaplarda gösterildiği gibi sakinleşip korkusunu atacağını, dolayısıyla da çenesini kapatacağını umarak tek elimi kafasına götürdüm ve eldivenli ellerimle saçlarını şefkatten uzak şekilde karıştırdım. Hareketime karşılık ilkin irkilip geri çekilmeye çalışsa da, sonrasında bundan vazgeçip kafasını eğmekle yetinmişti. "Büyüdüğünde seninle olmayacağım," dedim omuzlarımı silkerek. Lafımla birlikte eğilmiş olan kafasını saniyesinde kaldırmış, gözlerini korkakça benimkilere dikmişti. İrislerindeki parlaklık bu sefer yaşlar yüzünden olurken "Ne," diye fısıldadı bakışlarını kaçırarak. "Beni bırakacak mısınız? Ama nereye, kime? Satmayacaksınız beni değil mi?"
Üst üste hızlıca sıraladığı sorulara tepki vermeme izin vermeden kollarını sıkıca bana doladı ve kafasını karnıma gömdü aceleci bir tavırla. "Lütfen beni bırakmayın," dedi titreyen sesiyle. "Ne isterseniz yaparım, beni bırakmayın."
Bana böylesine kısa bir sürede nasıl ve neden bu derecede bağlandığı sorgusu bir yana, bu küçük çocuğun neredeyse ağlayacak halde olmasının getirdiği kafa karışıklığı ve azapla; bir süre ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilememiş, adımlarımın aksamasına engel olamamıştım. Onu koruyup yanıma alırken sorununun hiç de normal olmadığını ve çocuktan öylece, basit bir yetimhane seçeneğiyle kurtulamayacağımı biliyordum. 4. Bölge polisine teslim etsem bile güvende kalması zordu ve benim de haliyle onu nereye bırakacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bunu sonra, diğerleriyle birlikte daha detaylı düşünmeye karar vererek dudaklarım arasından süzülen bıkkın bir nefesin ardından Jeongguk'un omzuna elimi yerleştirdim. "Ağlama Çocuk, gözyaşlarını dökmeye değmez."
Beni dinlemedi ve karnıma gömülmüş olan kafasını iki yana salladı hırsla. "Bana zarar verecekler," dedi burnunu çekerek, boğuk bir sesle. "Ama siz beni kurtardınız, lütfen bırakmayın beni." Sürekli olarak kekeliyor, çoğu kelimeyi yanlış söylüyordu. Yedi yaşındaki biri için bu doğal mıydı, emin değildim.
YOU ARE READING
Legends
Fanfic"Sefaletin Tanrıçası Achlys! Size yalvarıyorum, bu sefil elçinizin adağını kabul edin. Bana uğruna kan dökeceğim bir yaşama sebebi verin!" Varlığım da, bu kitap da sana ithaf @nighttrainn