SENİ KURTARACAĞIM

69 6 0
                                    

 Sabah uyandığımda farklı bir yerde olduğumu anladım burası Savaşın eviydi. Gece gitmeme izin vermemişti. Hiçbir zaman gitmeme izin vermeyeceğinide zaten üstüne basa basa söylemişti. Bu duruma alışmak zaman alıcaktı ama yinede burdan gitmek için çaba sarf etmicektim. Zaten kalmaya yerimde yoktu. Annemin yanına gidemezdim kadının başına onca dert açmıştım. Birde benimle uğraştıramazdım. Yataktan ayaklarımı sarkıtarak oturdum. Oda da resmen futbol oynanabilirdi. Bana göre çok büyüktü. Odanın camları yere kadar uzanıyordu camlardansa odanın içine güneş ışıkları çok fazla geliyordu. Camın hemen yan tarafında bir koltuk vardı üzerindeyse örtü ve yastık vardı. Ne yani savaş dün burada mı uyumuştu. Çok fazla kafamı bunla yormadan odayı incelemeye devam ettim. Yatak, çift kişilikti. Yatağın karşı duvarında bir kapı vardı.Kapı yarım açık olduğundan banyonun orada olduğunu anladım. Hemen onun yan bitişiğinde de bir kapı vardı o da dışarı çıkmak için olandı. Yatağın yanında kocaman bir dolap vardı. Önce elimi yüzümü yıkamak için tuvalete gittim aynadaki yansımam beni korkutmuştu. Siyah düz upuzun saçlarım ve masmavi gözlerim vardı. Aslında çok güzel kızımdır fakat şuanki topuzumun dağınıklığı ve göz altımın mosmor olmasından olacak güzelliğimden eser yoktu. Lavabodaki dolapları karıştırdım hepsi bana hazırlanmış olacak bir sürü kullanılmamış makyaj malzemesi tarak ve toka vardı. Gözüme kestirdiğim fondateni suratıma sürdüm. saçımdaki tokayı çıkartıp tarakla da saçlarımı taradım. Şuan eski güzelliğimdeki ben olmuştum. Banyodan çıkıp dolaba yöneldim. Kapağı açtığımda içinde bir sürü kıyafet ve ayakkabı olduğunu gördüm. Benim elbiselerimden sadece bir iki tane vardı geri kalanlar yeni alınmış olmalıydı. İçlerinden en çok beğendiğim siyah hırkayı , pantalonu ve arkası zincirli ayakkabıları aldım. Çabucak giyindim. Aynada son kez kendimi incelerken "Berrin" diye savaşın bana seslendiğini duydum. Hemen kapının yanında duran siyah boyundan takmalı çantayı koluma astım. Hızlı adımlarla merdivenlerden indim ve savaşı görünce yapmacık bir gülümsemeyle "efendim" dedim. Beni gördüğünden hoşnut olmuş olacak yüzüne bana karşın en tatlı gülümsemesini takınarak "günaydın prenses" dedi. Onun bu halleri bana çok saçma geliyordu belliki benden hoşlanıyodu fakat ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Yinede bende ona " günaydın" dedim. Salondaki kocaman masanın önünde duruyordu masadaysa krallara göre bir kahvaltı vardı. Ailemizin durumu iyiydi hatta bizde zenginiz diyebilirim fakat benim beyaz ölüm sattığımı öğrenince beni evde istememişlerdi. Hatta babam ölmeden önce bütün kartlarımı kapatmıştı. Uzun süredir bu kadar geniş lezzetli bir kahvaltı yapmamıştım. Savaş eliyle masaya geçmemi işaret etti. ben masaya oturana kadar beni süzmüştü bende onu. Üzerinde borda uzun kollu bir t-shirt vardı tamamen bedenini sarıyordu kaslarıda ortadaydı. Ona son kez pekte beceremediğim bir gülüseme atarak masaya oturdum ve kahvaltıyı yemeye başladım. kahvaltı bitinceye kadar hiç konuşmadık. Sadece arasıra gözlerini üzerimde hissettiğimde bende ona bakmıştım o kadar. Peçeteyle ağızımı silip  tabağımı mutfağa götürmek üzere kalktığımda savaş " Sen kendini yorma ben hazırladım ben kaldırırım" dedi. bu sözler içimi rahatlatmamıştı. "sen yaptın ben toplıyım" dedim. Suratından bıkkınlık akıyordu. "Bence uzatmaya gerek yok bir dahakine sen yaparsın ve sen toplarsın şimdi bırak ben yapıcam" dedi. sakinken birden sinirlenmesi beni rahatsız ediyordu. Çok fazla üstelemeye niyetim yoktu zaten pekte yapmak istemiyordum. Bu sefer içten bir gülümsemeyle "tamam o zaman benim satmam gereken mallar var izinle " dedim tam çıkıyoken savaşın " kendine dikkat et bu işi sadece kısa bir süreliğine daha yapacaksın sonra seni kurtaracağım" demesiyle kahkaa atmamak için kendimi zor tuttum. Beni nasıl kurtarabilirdiki hiçbir çıkar yolu yoktu. Bahçenin girişinde bekleyen arabadaki şöfor "Berrin hanım Savaş bey'in emri sizi gideceğiniz yere ben bırakacağım" dedi.kapımı açtığında " teşekkür ederim ama bir daha kapımı açma öyle şeylere alışık değilim kendim binerim" dedim. Sesimde sitem vardı. Adam gülümseyerek sürücü koltuğuna oturdu. Nereye gidiceğimi sormadı fakat tamda gitmem gereken yere bırakmıştı beni . Savaş sandığımdan daha fazla şey biliyor olmalıydı hakkımda. teşekkür ederek arabadan indim ve köşe başında bekleyen kapişonlu çocuğun yanına doğru yürümeye başladım. Benden uzundu tahminimce Savaş kadar boyu vardı. Cebimden uyuşturucuları alarak elimin arasında sıkıştırdım. Elimi tuttuğunda o uyuşturucuları bende onun avcundaki parayı alarak selamlaşırmış gibi yaptık. Daha fazla yanında durmayarak uzaklaştım. Akşama kadar tüm beyaz ölümleri satmıştım. Peki artık yeni malları nasıl alacaktım?

BEYAZ TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin