CARPE DİEM

91 6 0
                                    

 Nasıl oldu da bir koşuşturmanın içine girdim anlayamadım arkamdan savaşın "koş berrin" demesiyle irkilerek koşmaya başlamıştım. Savaş elimden tutup beni çekeliyordu. Çok yorulmuştum baya uzun bir süre koştuktan sonra kuytu bir köşeye geçerek saklandık. Nefes nefese kalmıştık. Durduğumuz halde savaş elimi bırakmamış, hatta daha sıkı bir şekilde tutmaya başlamıştı. Kafamı ona doğru çevirdiğimde suratında şaşırmış bir ifade vardı. Korkmuşmuydu yoksa? bu düşünceler gülmeme sebep oluyordu. Savaş ben gülmeye başlayınca suratını bana doğru çevirdi ve "komik olan ne ? sana bir şey yapıcaklar diye korktum sense burda rahatça gülüyosun" dedi. ne yani benim için endişelenmiş hatta korkmuşmuydu. "Bana kim ne yapacak ki ?" dedim. Bana sarılmamak için kendini zor tuttuğunu anlamıştım . Sonunda dayanamayarak sarıldı ve " Biri aradı isim vermedi ve seni yine kaçırıldığın yere götürmek için geleceklerini söyledi." dedi. Suratını omzuma gömmüştü elleriyse belimi sıkıca kavramıştı. Gelecek olan adamlar bana yeni mal vermek için herhalde beni götürecekelerdi. Yoksa hatalı hiçbir şey yapmadım bütün uyuşturucuları satmıştım polislerden de kaçmıştım. Çok fazla düşünmeden " Tamam savaş geçti bak yanımdasın, yanındayım hadi artık eve gidelim" dedim. Ellerini belimden gevşetti ve elimi tuttu. bir anda yanağımdan öptü böyle bir şeyi yapmasını tahmin bile edemezdim. tek kelime etmeden caddeye çıktık. Savaş cebinden çıkardığı telefonla şöforü aramış olacak arabayı getirin demişti. Biraz bekledikten sonra arabayı getirmişlerdi. Fakat bu savaşın arabası değildi ve oldukça yeni duruyordu. Şöfor koltuğundan inen adam elindeki anahtarı savaşa uzatarak "Buyrun efendim, hayırlı olsun" demişti. O an arabayı yeni aldığını anladım. Savaş anahtarı adamın elinden alıp bana doğru uzattı ve "Prenses hayırlı olsun" dedi. Az önce suratında olan korku ve endişeden eser yoktu . Keyifliydi suratındaki gülüş resmen yemelikti. Şaşırmıştım. Ehliyetim vardı önceden arabamda vardı taki babam onu alana kadar. " Bana mı aldın ?" dedim. En içten gülüşümle. "Evet bu işleri yaparken araban olsa daha güvenli olabilirsin diye düşündüm" dedi. Cidden çok düşünceliydi özellikle beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Anahtarı alarak arabaya bindim o da hemen yanımdaki koltuğa oturdu. Son model bir arabaydı. Hoşnutluğumu belli etmek için yanağına küçük bir buse kondurdum tamda gamzesini öpmüştüm. Yaptığımdan şaşırmış olacak kısa bir süre boş gözlerle bana baktı. Daha sonra arabayı çalıştırarak onun tarif etmesiyle eve geldik. Kapıyı açarken cebinden bir de yedek anahtar çıkardı ve bana uzattı. Bu evin anahtarıydı, bir şey demeden anahtarı aldım. Işıkları açıp içeri geçtik. İkimizde salondaki koltuklara karşılıklı bir şekilde oturduk. İçeride oluşan sessizliği ilk bozan en oldum " Bana biraz kendini hayatını anlatır mısın? ailen falan nerde" dedim. İç geçirdikten sonra " Babam ve annem bizim eski şirkette çalışıyorlardı. arşivde bir şekilde yangın çıkmıştı yangın büyüyerek bütün şirketi sardı onlarda oradan çıkamadılar yani kısaca annem ve babam öldü. " dedi. Arşivde yangın çıkması kesinlikle kasten yapılmış olmalıydı yoksa nasıl çıksın yangın yada yangın söndürücüler neden çalışmamıştı aklımdaki düşünceleri savaşın sözleri bozdu. " haftada 2 kere spora gidiyorum seni de kaydettim bu arada " dedi. Bunu bana sormadan yapmasını kızmıştım suratımdan anlamış olacak " kızdın mı ? " dedi. "evet spor yapmayı sevmem" dedim. sesim bıkkın çıkmıştı. " kusura bakma ama benim yaptığım yemeklerden sonra spora gitmezsen çok şişman olursun" dedi. Suratında alaycı bir gülüş hatta kahkaa vardı. "ve bu hiç hoş olmaz ben zayıf kızları severim" dedi. Yanımda duran yastığı olabildiğince sert bir şekilde ona attım. kızdığımı anlamış olacak "tamam tamam sustum" diyerek konuyu kapattı. "Ben şuan şirketin başındayım ailemden kimse kalmadı o yüzden senin benim ailem olmanı istiyorum" dedi. Evlenme teklifi miydi yani bu? " Ne yani benimle evlenmek mi istiyosun " dedim. "şuanlık değil" dedi. Bu halleri beni şaşırtmıştı. Bana sormadan evlenme planı kuramazdı o bana karşı bir şeyler hissediyor olabilirdi ama ben onunla ilgili gelecek planı kuramıyordum. Aslında ben hiç geleceği düşünerek hareket eden bir kız değildim. Anı yaşamak hayat felsefemdi. " carpe diem" dedim. " seninle her anı yaşarım" dedi. bu sözleri bir erkekten ve üstelik bu kadar yakışıklı birinden duymak çok acaipti. Konuyla alakasız bir şekilde " film izlemek ister misin ?" dedi. Kafamı dağıtmak için iyi bir fikir olduğundan başımı onaylarcasını salladım. "filmi ben seçebilir miyim" diye öne atıldım. "tabiki prenses" diyerek eline aldığı filmleri bana verdi. Kapağı oldukça korkunç olan bir film seçtim. Ona uzattığımda " korkmayasın" dedi. Resmen benimle dalga geçiyordu. "merak etme korkmam ben" dedim. filmi takıp televizyonun altındaki çekmeceden bir örtü alarak, ışıkları kapattı. Yanıma oturup örtüyü üstümüze örttü. Çok yorulmuş olacak filmin yarısında uyumuştu. Bende hiç bozmadan kafamı omzuna koyarak gözlerimi yumdum.

BEYAZ TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin