~bölüm dört~

3 1 0
                                    


İnsanlar sorunlarından nasıl uzaklaşır?
Belki bir hobi edinerek, kendine vakit ayırarak ya da en yakın arkadaşıyla sohbet ederek?
Ben nasıl yapmalıyım?
Ben sorunlarımı çözmek, uzaklaşmak yerine kafamda daha çok üstüne gitmiyor muydum?
Bu bir işe yaramıyordu belliki.
hızla ilerlediğimiz yolda arabanın arka koltuğunda akselin sinirli bir şekilde arabayı sürmesini izliyordum.
Selim suspus olmuştu.
Aksel sinirden sıktığı direksiyonu gevşetip selime kötü bir Bakış attı.
"İte bak, sanki özel söförü var! Bide bekletiyor gerizekalı."
Aksel bizi okula götürüyordu.
Bunda bir sorun yoktu.
Ama tek sorun Selim'in yüzünden geç kalmış olmamızdı.
Akselinde işi aksamıştı bu yüzden.
Selim kıpırdandı.
"Ne yapayım yaa hem, güneşin ve benim okula yürümemize musade etmezsin."
"Sen istersen ağrı dağına kadar yürü. Banane puşt. Ben güneşi her şartta götürürüm. Sen gerekirse götüne motor tak yine gel beni ilgilendirmez."
Selim hayretle abisine baktı.
"Güneş! Ayrımcılık yapıyor bu ya! Nasıl abisin? Babama söyleyeceğim."
Aksel güldü.
"Borozanla duyur. Yine bana hak verir."
Bol tartışmalı bir yolculuk ardından okula gelmiştik.
Açıkçası dün akşam tüm hayatımı muhtemelen mahvedecek bir karar vermiştim.
Ama hayatim pek düzgün olmadığından bir şey değişmeyecekti.
Okuldan kaydımı aldıracaktım
Tabiki henüz 17 yaşında olduğum için annemle konuşmuştum. Hemen kabul etmişti.
Müdürle konuştuğunu tek yapmam gerekenlerin bir kaç belge imzalamam olduğunu söylemişti bana.
Okula bunun için gelmiştim
Selim bilmiyordu.
Ama öğrenecekti.
Ayrıca bu gün pansiyon bakacaktık.
Selim seke seke yanıma gelip koluma girdi.
Samimi biriydi. Aşırıya kaçmıyordu ama bana fazla geliyordu.
Kolumu çekip sadece yanindan yürüdüm. O da anlayis gösterip eşlik etti.
Üst kattaki sınıfıma kadar benimle geldi.
Kapıyı çalıp hiç bir şey demeden sırama oturdum.
Kötü bir öğrenci değildim.
Ya da saygısız.
Sadece herkes benim huyumu biliyordu ve benden konuşmamı bekleyen kimse yoktu.

Öğlen arası olduğunda müdürle konuşmuş ve resmi olarak okuldan kaydımı aldırmıştım.
Geriye pansiyon kalıyordu.
Son derste Selim'i Aksel aramış acil işi çıktığı için bizi okuldan alıp gideceğini söylemişti.
Yani pansiyon işi bugün de yatmıştı.
.
.
Tam bir haftadır bu evde sessiz sedasız yaşıyordum. Ne zaman pansiyon lafı açsam bir şekilde ağzıma tıkılıyordu.
Ev sehirden uzak olduğu için kendimde gidemiyordum.
İşin tuhaf kısmı burası akselin eviydi  selim ve selin bu gün ailesinin evlerine gidiyorlardı.
Bu da akselle yalnız kalacağım anlamına geliyordu.
Pek hevesli sayılmazdım bunun için doğrusu...
Çekingen adımlarla Selim'in odasına girdim. Çantasını topluyordu.
"Gitmeseniz olmaz mı?"
Bana şaşkınca bakıp aniden kolunun altına aldı. Saçlarımı karıştırdı.
"Gitmemiz lazım turuncu kafa. Yakın zamanda tekrar geliriz, söz."
Başımı salladım.
"Hadi sen seline yardım et o iki saat toparlanamaz kesin."
Gülümseyip selinin odasına gittim.
Bu ev büyüktü. İki katlı ve çok odalı bir yerdi. Akselin burda tek başına yaşaması şaşırtıcıydı.
Aralık olan kapıdan içeri sızdım.
Belkide kapı çalma alışkanlığı edinmeliydim.
Selin beni görünce gülümsedi.
Açıkçası neden Selim'le farklı okullara gitmiyorlardı merak ediyordum.
"Yardım lazımdır belki?"
"Harika olur."
Yanına ilerleyip dolabından çıkardığı kıyafetleri katlamasına yardım ettim.
"Sakıncası yoksa bir şey sormak istiyorum."
Merakla seline döndüm.
"Elbette?"
"Neden okulu bıraktın?"
Boğazımı temizledim.
"Öyle olması gerekti. O okulda daha fazla kalmazdım."
Başını salladı.
"Eğer bir sorunun varsa çekinmeden söyleyebilirsin. Senin için elinizden geleni yaparız."
"Bu kadar şeye gerek yoktu. Beni doğru dürüst tanımıyorsunuz bile"
Selin koluyla omzunu sıvazladı.
"Abim için değerlisin. O yüzden bizim içinde öylesin."
"Selim senden büyük mü?"
kafası karışmış gibi bana baktı.
"Ha, evet. Bir kaç dakika sadece. Ağlamasın diye arada abi diyorum."
Güldüm.
"Ama okul konusunda ciddiyim. Gençliğin heba olacak. Belki başka bir okula gitmeyi düşünürsün?"
"Bilmiyorum. Tabiki gençliğimin heba olmasını istemiyorum ama, bu yola çıktım ve batırmak istemiyorum."
"Seni anlamıyorum. Ne yaşadın da ev arayıp okulu bırakıyorsun?"
Seline içten bir gülümseme sundum.
"Önemli değil. Sayenizde insanlarla iletişim kurmanın zevkine vardım.
Eskiden insanlardan uzaklaşırdım.
Onlarda bana hiç yanaşmazdı."
Selin çığlığı bastı korkuyla ona baktım.
"Ay, dayanamayacağım!"
Aniden beni kollarının arasına alıp bir anne edasıyla göğsüne bastırdı başımı.
Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.
Daha önce böyle bir şey yaşamamıştım.
Tuhaf bir hissiyattı. Sıcak ve huzurluydu.
Odanın kapısı açıldı.
"Hadi kızım ya- oow bir şeyi mi bölüyorum?"
Gülerek ayrıldık.
Selin kaşlarını çattı.
"Ne var ne ahır mı burası öküz gibi daldın it!"
Selim seline yaklaştı ve burnuna vurdu.
"Hayır yavrum kümes burası. Sen de tavuksun."
Bana doğru gelip kolunun altına aldı.
"Bu da civciv. Gerçi daha önce turuncu civciv görmedim ama neyse"
Yanağımdan makas aldı.
"Sen ilksin."
Güldüm.
Neden bu kadar çabuk ısınmıştım onlara?
Bir an önce gidip gelseler iyi olurdu.
.
.
Oturma odasında oturmuş şömineyi izliyordum. Aksel gelip kapıya yaslandı.
"Bana bir borcun var, ufaklık."
Ah, haklıydı. Onun evinde kalıyordum.
"Evet haklısın. İstediğin bir şey var mı? Para verebilirim?"
Güldü.
"Yapmanı istediğim bir şey var. Ama reddemezsin."
"Neymiş?"
Kapıdan uzaklaşıp yanıma geldi. Ben yerde oturduğum için onu görmeye çalışırken boynumu kıracaktım az kalsın.
Eğildi. Neyse ki...
"Okula gitmeni istiyorum, ufaklık."
"Bak, bu.."
"Eski okuluna değil. Oraya gitmek istemediğini biliyorum."
"Nereye o zaman?"
"Selinin okuluna."
"Benim için bu kadar şey yapmanıza gerek Yok."
Bir süre yüzüme baktı.
Hayır, doğrudan gözlerime bakıyordu.
"Yapmak istiyorum, her şeyi."
Yapmak istiyorum, her şeyi...
Üç basit kelime bir araya geldiğinde insanın nasılda kalbine işliyordu?
Bu kadar basit miydi?
Belki de karşı taraf için öylesine söylenmiş kelimelerdi.
Neden bu kadar hızlı atıyordu kalbim öyleyse?
Derin kahverengi gözlerinde ve pürüzsüz yüzünde yakışıklı suratında bulunan ifade görmeye değerdi.
Ama tuhaftır ki düşünebildiğim tek şey pürüzsüz yüzüne yakışacak sakallardı.
Dilimi tutamayıp düşüncemi belirttim.
"Sakal bırakmalısın."
🌼🌊🌼🌊🌼🌊🌼🌊🌼🌊🌼🌊🌼🌊

~ZİHNİMDEKİ OKYANUS~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin