~bölüm yedi~

1 0 0
                                    

Medyadaki tatlı selim oluyorr💃✨
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Kapım hafifçe aralandı. Bununla beraber zihnindeki düşünce kapılarını sertçe kapattım.
Dikkatimi odaya gelen aksele verdim.
Yavaş adımlarla elalarını mavilerimden ayırmadan yatağın diğer ucuna oturdu. Merakla söyleyeceklerini bekliyordum. Ağzında bir şeyler geveliyordu.
"Eğer.. zor durumda olursan, her zaman buraya gelebilirsin. Bir şeyler saklıyorsun. Kendince sebeplerin var. Asla üstüne gelmeyi düşünmüyorum.
Çünkü benimde bazı insanların bilmesini istemediğim sırlarım var."
Tek solukta konuştu. Sesi sakindi. Fakat ela gözleri aynı şeyi söylemiyordu. Sanki irislerinde yangın çıkmış gibiydi.
Kim söndürebilirdi bu yangını?
"Bazı insanlardan kastın selim ve selin mi?"
Güldü. "Hayır, onlardan bir şey saklamam."
"Çok güzel bir ilişkiniz var. Daha önce hiç böyle bir yakınlık görmemiştim. Sen onlara çok değer veriyor gibisin."

"Bazı şartlar bizi birbirimize bağladı. Hayatımda üç önceliğim var. Onlar ikinci sırada."
Didiklemek istemedim. Nedenini sormadım. Birinci ne diye de sormadım.
Sormak istemediğimden değil.
Alakasız olacağından sormadım.
Sadece gülümsedim.
İkimizde bir süre sessiz kaldık. Bu 'ne diyeceğimi bilmiyorum.' sessizliği değildi. Kesinlikle ' kafam karışık, düşünüyorum.' sessizliğiydi.
İlk konuşan o oldu. Hiç bir zaman ilk konuşan ben olmazdım zaten.
Bu zamana kadarda kimse benimle konuşmaya çalışmamıştı.
"Selin seni sevdi. Selim zaten seviyor. Yani... Burda arkadaşının olduğunu unutma. Burayı unutma."
"Sen.. sen arkadaşım mısın?"
Sorduğum soruyla afallamış gibiydi.
Bir süre düşündü.
Çenesi kasılmıştı.
"Ben, henüz o kadar yakının değilim. Ama tamamen güvenebileceğin biriyim."
Tamamen güvenebileceğin.
Haklıydı belkide. Ya da ben çok salaktım.
İnsan ilişkilerinde hiç iyi değildim. Ama sesi, sözleri bende güven hissi uyandırıyordu.
Ayağa kalktı.
Cebinden bir kağıt parçası çıkardı.
Buruşmuştu.

Bana uzattı. "Burda benim numaram var. Yani... İhtiyacın olursa çekinme. Ara."
Gülümsedim.
"Teşekkürler."
"Arkadaşın gelir yakında  ben gideyim"
Ben de ayağa kalktım. Sonuçta bu işlerde pek iyi olmasam da Selin ve selim beni arkadaşı gibi görüyordu.
Bu düşünce karnıma tekme yemişim gibi hissettirdi.
Akselin ardından oturma odasında oturan selim ve selinin yanına gittim.
Onlarla vakit gecirecektim.
İkiside eğilmiş telefondan bir şeye bakıyorlardı.  Beni fark etmeyecek kadar meşgullerdi.
Yalandan bir öksürük koptu dudaklarımdan.
İkiside bana döndü.
Selinin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
"Sonunda odadan çıkmana sevindim."
Gülümseyerek yanlarına oturdum.
Selin heyecanla konuştu.
"Madem geldin! Kahve içelim!"
Başımı salladım.
Selin hevesle selime döndü.
Selim şiddetle başını salladı.
"Hayır kızım kalk kendin yap. Hizmetçin mi var ya!"
"Off seliim! Bir kerede kardeşim istemiş kalkayim yapayım de. Ama nerdeee sen anca çiçeğe sulan!"
Selim birden sarardı.
"Çiçek ne alaka kızım? Sulanmıyorum ben ona!"
Selin güldü.
"Külağıma anlat! Kıza bakarken resmen gözlerin kalp atıyor lazer atar gibi!"
Selim bir kaç saniye düşündü.
Şok olmuş ifadesiyle seline döndü.
"Harbi mi lan?"
Selin kahkaha attı.
"Evet tabikide! Dua et çiçek çok salak anlamıyor."
Selin bir kaç saniye düşündü.
Ardından aklına bir fikir gelmiş gibi sırıttı.
"Tabii, ben çiçeğe söylemezsem ayrı. Sen ne zaman istersen o zaman öğrenir. Ama yok sen illa diyorsun ki ben kahve yapmayacağım. Sen bilirsin sonuçta çiçeği aramak 5 saniye falan sürer."
Selim'in gözleri kocaman açıldı. Hatta o kadar kocaman oldular ki bir an yuvalarından çıkıp yerde sekerek ilerleyeceklerini düşündüm.
"Şantaj bu!"
Selin omuzlarını silkti.
"İşine gelirse yavrum."
Selim söylene söylene mutfağa gitti.
"Güzel yaaap!"
Aksel odaya girdi.
"Yine neyi paylaşamıyorsunuz?"
Selim mutfaktan Bağırdı.
"Hayatı!"
Aksel gözlerini devirdi.
Telefonum titrediğinde elimdeki karıncalanmayı yok sayarak kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
"Telefonunu hemen yok et."
Doruğun söylediğine anlam verememiştim.
"Ne oldu?"
"Deden, telefonun sinyalini bulmuş dinliyor olabilir."
"Ne? Sana nasıl ulaşacağım?"
"Bana ulaşmana gerek yok. Akşam alıcam seni. Dediğim gibi telefonun içindeki sim kartını kır, yak, ne yapabiliyorsan."
"Tamam."
Telefonu kapattı. Aceleyle sim kartı çıkarttım. Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Ardından şömineye doğru yürüyüp kartı içine fırlattım.
Aksel bana doğru bir kaç adım attı.
"Sorun ne?"
"Sadece.. yapmam gerekeni yaptım."
Sim kartın yanışını izledim.
Ardından koltuktaki yerimi aldım. Selim elinde kahvelerle gelmişti.
Yüzlerimize bakıp soludu.
"Yine ne oldu? İki dakika yalnız bırakıyorum. Olaysız duramıyorsunuz."
Kahveleri sehpaya bırakıp oturdu.
Selin iştahla kahvesini aldı. Ben de uzanıp sıcak kahveyi avuçlarım arasına aldım.
.
.
Zil çaldığında kapıyı açmak için ilk hareket eden bendim.
Diğerleri sadece bakıyordu.
Gidip kapıyı açtım.
Aylardır görmediğim yüzü görmek iyi gelmişti.
Tanıdık biri...
O da beni gördüğüne sevinmiş gibiydi. Ama daha çok endişeli ve kızgındı.
"Kaçarken aklından ne geçiyordu!"
Salondan çıkıp bize doğru gelen üçlüye kısa bir bakış attım.
Doruğu çekip odama yönlendirdim.
"Burda konuşalım."
"Konuşalım! Çünkü sormak istediğim çok şey var."
"Doruk.. ben kaçmak istemedim."
"Öyleyse neden burdasın? Neden bir yabancının evindesin?"
Sabrım taşıyordu.
"Dedemin evindeyken de yabancıların evindeyim ben!" Sesimi kontrol edemiyordum. Hic bir şeyi kontrol edemiyordum.
"Çatı katından başka gidecek yerim yoktu! Sığınacak kimsem yoktu! Beni kollarının altına alacak bir annem, koruyup kollayacak bir babam yok. Benim evim yok!"
Söylediklerim karşısında gözlerindeki alev sönmüş, daha sakinleşmişti.
"Bana gelebilirdin."
"Senin de basın belaya girsin diye mi?"
"Siktir et beni! Hiç bir şey olmazdı!"
"Emin olamazsın."
"Belki olamam ama en azından bana haber vermeliydin. Hani abi-kardeştik biz? Hani tek gerçek ailendim?"
"Öylesin..."
Başını ellerinin arasına aldı.
"Anlat o zaman! Her şeyi. Neden kaçtın?"
"Kaçmadım, kovuldum."
"Ne?"
"Annem, dedemden gizli konuştu benimle. Git dedi. Bana... Git dedi. Öz annem..."
Aniden boşalan sinirlerim yüzünden ağlamaya başlamıştım.
Doruk beni ensemden tutup kendine çekti. Sıkıca sarıldım.
Hıçkırarak ağladım.
İstediğim şey buydu. İstediğim sıcaklık, şevkat.
Sadece doruğun yanında değerli hissediyordum. O benim tek ailemdi. Her zaman söylediğim gibi.
"Unut, hepsini unut."
"Yapamam.."
"Birlikte deneriz." Kollarından çıkıp başımı salladım.
Arkamı dönüp göz yaşlarımı temizledim.
Doruk köşede duran bavulumu eline aldı. Bana uzandı.
"Gidelim?"
"Gidelim."
Peşi sıra odadan çıktım. Koridorda meraklı gözlerle bizi bekleyen üçlü biz çıkar çıkmaz başıma üşüştü.
Selin elini omzuna koydu.
"Güneş? Br sorun yok değil mi?"
Bunu söyledikten sonra doruğa kötü bir bakış attı.
"Hayır."
Selim araya girdi.
"Kavga ediyordunuz."
Doruk konuştu. "Edebiliriz."
Selin cevapladı bu defa
"Güneşe bağırıyordun!"
Selinin kolunu sıktım ama durmadı.
"Onun arkadaşı olman, ona bağırma hakkı vermez."
Doruk sinirlenmişti.
"Ya sen ne meraklı biri çıktın? Sana ne kızım? Sen ne bileceksin bizim aramızdakini?"
"Belki.. belki biliyorum? Belki güneş anlattı?"
Anlatmamıştım tek yaptığı doruğa kafa tutmaktı. İnatçıydı.
"Hadi ordan! Malımı bana anlatma!
Güneş söylemez."
Aksel araya girdi.
Selim'i kolundan çekip gerisine aldı.
"Yeter bu kadar."
Sözleri selineydi.
Ardından dönüp doruğa elini uzattı.
Bu hareketi beni şaşırtmıştı.
"Aksel."
Dorukta karşılık verdi.
"Doruk."
Erkeksi bir selamlaşma yaptılar aralarında.
Bu sırada selimin yanıma sıvıştığını yeni fark etmiştim.
Önce terddut etsede sonra iki elini de belime sarıp başını omzuma yasladı.
Kulağıma doğru konuştu.
"Gidecek misin yani?"
Çocuk gibiydi.
"Evet. Üzgünüm."
"Aman turuncu kafa yaa! Önce alıştır sonra terk et!"
Selinde geldi.
"Sus be! Ağzını hayra aç. Güneş bizi görmeye gelir. Bizde gideriz."
"İstemezse de zorla kaçırırım onu!"
Çok güzel bir fikirmis gibi yüksek sesle söylemişti. Tabi bütün gözler bizi bulmuştu.
Aksel Selim'i ensesinden tutup benden ayırdı.
"Yılışma."
Selim muzip bir tavırla konuştu.
"Git sen de sarıl! Allah Allah arkadaşım diye kıskanıyorsun."
Akse ağzının için'den geveledi.
"Puştluk yapma, selim."
Selim iltifat almış gibi sırıttı.
Sanırım onları özleyecektim.
Doruk bana döndü.
"Anlamadım. Bunlar nerden arkadaşın oluyor?"
"Bu selim, okuldan. Bu selin ikizi. Bu da Aksel abileri."
Kısaca hepsini tanıttım.
Doruk başını salladı.
Sonra aniden aklına bir şey gelmiş gibi hiddetle bana döndü.
"Lan sen okulu mu bıraktın."
Harika...
"Yapmam gerekenin bu olduğunu biliyorsun."
"Yapman gerekeni sikeyim!"
"Doruk.."
Başını geriye attı.
"Evde konuşacağız, gidiyoruz."
Bavulumu tekrar eline aldı.
Kapıya doğru ilerlerken beni de sürüklüyordu.
Selim ve seline bir bakış attım.
Güzel veda sözleri edemezdim. Ama bu bakışın yeterli olduğunu biliyordum.
Selin gülümsedi.
"Kendine iyi baak!"
"En yakın zamanda görüşmezsek ağzına sıçarım, güneş!"
Selim yine kafasına akselden gelen bir darbe almıştı.
Aksel bir şey söyleyecek mi merak etmiştim.
Sadece hafifce elini kaldırdı.
Ve gözlerime baktı. O da benim gibiydi.
Evden çıktığımızda ardımdan kapıyı kapatmıştım. Buraya bir daha gelmeyeceğimi biliyordum.

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bölüm içime sindi baya😍✨💃

~ZİHNİMDEKİ OKYANUS~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin