One ➣ On thin ice

520 44 75
                                    

Serin odadaki sessizlik her geçen saniye daha sinir bozucu bir hâl alırken esmer adam düşünceli bir şekilde elini biçimli sakallarının üstüne koydu ve yavaş yavaş okşamaya başladı. Bir taraftan da garip mırıltılar çıkartıyor ve bunun Fury'i sinir ettiğini adı kadar iyi biliyordu. Sadece umrunda değildi.

"Eğer bir şey yapamayacaksan Banner'ı çağıracağım." diye tısladı siyahi adam en sonunda dayanamayarak. Tony ellerini yavaşça sakalından çekti ve buzun içindeki adamın yanına doğru adımlamaya başladı. Vücudu tamamiyle buzla kaplıydı, kalp atışı her ne kadar olsada uyanması bir mucize olurdu.

Hoş diye geçirdi içinden Tony. Yetmiş yıl sonra buzun içinden yaşayarak çıkması da bir mucize.

"Buzu kırmalıyız, kendiliğinden erimesini bekleyemeyiz. Ayrıca uyandığında adamı salamayız. Kapalı tutmamız lazım, bilirsin belki hafızası falan yerinde değildir veya ona benzer sorunlar, riske atmak istemiyorum." dedi net sesiyle gözlerini kısıp adamın yüzüne iyice incelerken. Eğer Jarvis 'kalp atışı mevcut' demeseydi Tony adamın bir ölü olduğunu düşünebilirdi.

Morarmış dudaklar, beyazlaşmış ten, çatık kaşlar, buz parçaları.

Nasıl yaşabiliyorsun sen hâlâ? Bu tam bir imkânsızlık. Her geçen saniye daha fazla stres içine giriyordu Tony. Haberi ilk aldığında bunun bir şaka olduğunu bile düşünmüştü. Buraya gelip adamı görene kadar bunun bir şaka olduğuna emindi bile. Ama şuan karşısında buzlar içindeki Kaptan Amarika'yı seyrediyor ve ne yapacağını bilmiyordu. Eğer Pepper, sevgilisi, 'oraya gitmelisin.' demeseydi Tony buraya bile gelmezdi.

"Adamı seyretmeye devam edecek misin yoksa doktorlar işlerini yapsın mı?" Tony, Fury'e belirli bir şekilde gözlerini devirip geriye döndü ve hızla serin odadan dışarıya çıktı. Kapı arkasından kapandığında geriye bakmaya tenezzül bile etmeden cebinden telefonunu çıkartıp rehberde en üstte sabitlediği Pepper Potts yazısına tıkladı. Telefonunu kulağına götürüp beklerden birkaç saniye içinde telefon açılmıştı.

"Merhaba, bebeğim." dedi yakasında asılı duran gözlüğünü alıp takarken.

"Tony, hayatım. Nasıl geçti?" diye sordu Pepper merak dolu bir sesle. Tony arabasına doğru adımlarken merakına yenik düşüp ya da refleksif olarak,ki Tony bunu tercih etmişti, son bir kez geriye dönüp gri binaya baktı.

"Bilirsin, bensiz bir şey yapamazlar." dedi gülerek. Daha sonra kahvelerini büyük kuleden çekti ve arabasına binip telefonunu yan koltuğun üzerine attı. "Jarvis, Pepper'ın sesini dışarıya ver "

Pepper "Peki ya Bay Rogers nasıl?" diye sorduğunda esmer adam Pepper'ın göremeyeceğini bile bile omuzunu silkti ve kafasını yavaşça iki yana salladı.

"Bedeni buzlarla kaplı, serum sayesinde hâlâ hayatta. O buzdan çıktıktan sonra ve bilinci yerine geldiği zaman ne olur hiçbir fikrim yok. Gerçi, bilinci yerine gelir mi, ondan da emin değilim." diye mırıldandı. Pepper birkaç saniye bir şey dememişti. Daha sonra tekrardan konuşmaya başladı.

"Tony, sen iyi misin?"

"Elbette, neden ki?"

"Haberi ilk aldığında yüzünde oluşan hâl hâlâ gözlerimin önünde duruyor. 3 yıldır senin yanındayım ama bana geçmişinle ilgili tek bir şey bile söylemedin. Kaptan Amerika'ya karşı tavırlarını biliyorum. Ondan hoşlanmadığını da biliyorum. Şimdi tekrardan soruyorum. Nasılsın?"

Tony gözlerini kapatıp içine derin bir nefes çekti. Pepper'ı bu yüzden seviyordu işte. Kendisi çok iyi tanıyor ve durmadan yanında oluyordu. Korkutucu yalnızlığına bir kalabalık, sessiz hayatına bir ses oluyordu.

I Will Be There ➫ Stony Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin