ep.35______[선원 달🌙💎]

1K 121 40
                                    

Lütfen medyadaki mükemmel eser eşliğinde okuyun. Ayaklarınızı uzatın. Kalbinizi yumuşatın. Sanki dünyada tekmişcesine, sanki her şey toz pembeymişcesine bir huzur yerleştirin kalbinize. Aklınızı kurcalayan bütün sıkıntıları atın kısa bir süreliğine. Anı yaşayın. Gerçekten çok değerlisiniz...hakettiğiniz değeri yalnızca kendinizden bekleyin...kimsenin sizi mutlu etmesini beklemeyin...Sizi çook seviyorum...ummahh!!

UYARI: medyayı çok yükses sesle dinlemeyin arada gök gürlüyor. Ben ilk dinlediğimde küçük çaplı kalp krizleri geçirdim.:))

Sai son zamanlarda sürekli hissettiği huzursuzluğun nedenini sorgulamadan edemiyordu. Belki de yormuştu bu sevgi onu artık. Belki de Hyunjin ve Yeji'nin mükemmel bir ikili olduğunu bilmek onu yıpratıyordu.
Yeji güzeldi,akıllıydı,iyiydi,insanlar onu tanıyordu ve o da Hyunjin'i eskiden beri seviyordu..arkadaş olarak ya da bir erkek olarak..bir önemi var mıydı ki.

Her zamanki gibi yine özgüvensizdi. Kendini aşağı görüyordu...sanki bir kahraman olmazsa ona yer yoktu bu sevimli dünyada. Gerçeklerin karanlık sokaklarında dolaşmadan almıyorlardı onu yalandan tebessümlerin pembe dünyasına. Oysaki kimse bilmiyordu kabul edilmek için nelere katlandığını.
Jisung bile sailormoon olduğu için arkadaştı onunla.
Peki neden sevilmek için çabalaması gerekiyordu.

-"Neden beni fark etmen için bunları yapmak zorundayım Hyunjin..."

Kız ilk defa bulunuyor olduğu karanlık okul koridorunda huzursuzlukla yürüdü. Saat 19.00 civarında olduğu için zemin kattaki judo takımı dışında okulun boş olduğunu biliyordu kız. Yine de bu sessizlik içinde yankılanan adım sesleri ürkütüyordu onu.

Hyunjin'in sürekli Yejiyle olmasına dayanamıyordu artık. İki hafta önce Basketbol oynadıktan sonra Yejinin yanına nasıl koştuğunu dün gibi hatırlıyordu. Hyunjin'i onunla gördükçe tiksiniyordu. Daha falza not bırakmak istemiyordu ona.
İki haftadır sürekli birlikte oldukları yetmiyormuş gibi bir de her akşam birlikte eve gidiyorlardı.
Taeyong yüzünden...
Taeyong yüzünden...

-"Taeyong senin yüzünden.
Hepsi senin yüzünden."

Kız zar zor edindiği bilgilerle Taeyong'un sınıfını buldu ve neredeyse karanlığa bürünmek üzere olan sınıfta güçlükle onun sırasını seçti. Etrafına bakınarak temkinle ilerledi sınıfta. Kalp atışlarına ve paranoyaklığına engel olamıyordu. Deli gibi korkuyordu. Bu kadarı için fazla küçüktü. Yine de şuana kadar hep güçlü kalarak gelmişti buralara. Japonyadan Koreye ilk geldiklerinde güçlü olduğu için hayatta kalmıştı, ortaokulda güçlü olduğu için liseye geçebilmişti. Şimdi ise güçlü olduğu için insanların hayatlarını güzelleştiriyordu.

Sai notu Taeyong'un sırasına uzatırken duraksadı ve ayakta kalabilmek adına duvardan destek aldı.
Haline inanamayarak fısıldadı.

-"Ben kimsenin hayatını güzelleştirmiyorum...değiştiriyorum..başkalarının hayatına karışıyorum ben!!!Ne zaman böyle aşağlık biri oldum...n..nasıl...ne..neden??"

Sai hızla göz yaşlarını sildi. Hıçkırmamak için nefesini tutuyordu. O karanlık sınıfta öylesine yalnız hissetti ki yere çöküp uyumak, yok olmak istedi oracıkta. Anlık ruh hali değişimlerinden..bu huzursuzluğundan bıkmıştı artık...Hyunjinin suratına bunu bana yapmaya hakkın yok diye haykırmak istedi. Ama ortada yine bir suçlu yoktu. Sadece oracıkta derin kesikleriyle beraber duruyordu ve bir suçlu yoktu. Kendi kendine açılmış yaralar kendi kendilerine kapanmayı bekliyorlardı...

Sai oldukça tepkisiz ve sakin bir şekilde çıktı okuldan. Buruşturmuş olduğu not hafifçe parmaklarının arasında sallanıyordu. Artık bazı şeyler netleşmişti kafasında. Bütün bu saçmalıklar kendisine iyi gelmiyordu. Hyunjin'e notlar bırakmak çok doğru bir şeymiş gibi şimdi de hiç tanımadığı birinin okuluna gidip hiç tanımadığı bir insan için tehdit etmek. Bütün bunları hayatında gerçekten tanıdığı tek insan için yapıyor olsa bile...hiç onun fikrini sormuş muydu...o da istiyor muydu kendisi gibi birini...

Sai derin bir nefes aldı...kararmış gökyüzünde sağa sola uçuşan yarasalardan biri olmak istedi gülünç bir şekilde. Onlar görmüyorlardı...sadece hisleriyle hareket ediyorlardı...ve hisleri onları hep doğru olan yere götürüyordu. Doğru zamanda...doğru yerde...doğru hareketi yapıyorlardı.

Sai karanlık olmasına rağmen yakalanma riskini göze alamayarak okulun arka bahçesine ilerledi.
Güçsüz kollarıyla okul duvarına zorlukla çekti kendini. Okul tarafında duvar yerden çok yüksek değildi fakat sokağa bakan kısmı aşağıda kalıyordu. Kız oradan atlarsa bir yerini kıracağı kanaatine vararak  bahçeye geri inecekti ki duvarın yanındaki ağaçlardan iki siluet belirdi ve kendisine çok da uzak olmayan bir ışıklandırmanın yanında durdular. Sai görünmemek adına olabildiğince eğilmeye çalışırken bedenlere vuran ışıkla üniformaları farklı birinin kız, birinin erkek olduğunu anladığı   iki liseli birbirine yaklaştı. Kız bulunduğu saçma durumdan yeterince rahatsız değilmiş gibi bu iki liseli hayatlarının son anını yaşıyormuşçasına öpüşmeye başlayınca Sai kafasını hangi tarafa çevireceğini bilemeyerek biraz daha aşağıya kaymaya çalıştı.
O sırada az kalsın dengesini kaybedip düşüyordu ki hızlıca tellere yapıştı ve bu sırada minik bir gürültü çıkardı. Oğlanın kolları arasında kaybolan kız  bu gürültüyü duymuş olacak ki hızla dudaklarını gençten ayırdı ve kafasını doğruca sesin geldiği yöne, Saiye çevirdi. Eş zamanlı olarak öpüşmelerinin bölünmesinden büyük bir memnuniyetsizlikle oğlan da çevirdi başını. Böylece ışık ikisinin de yüzünü gün yüzüne çıkarırken Sai ışığın uzağında kaldığı için henüz ifşa olmasa da  bu iki kişinin gözlerinin direkt kendisini bulmasıyla ne yapacağını bilemeyerek bedenini bıraktı ve 3 metrelik duvardan düşündüğünden çok daha kısa sürede düştü. Alnında , dizinde ve özellikle kolunda inanılmaz bir acı hissederken çoktan varlığını belli ettiği için vücudundaki dehşet verici ağrıya rağmen inleyerek kalktı ve koşmaya başladı. Her adımında acısı daha da katlanılmaz oluyor, inlemeleri git gide çığlıklara dönüşüyordu. Yine de durmadı kız. En sonunda kendini okuldan az da olsa uzak bir otobüs durağında bağıra bağıra ağlarken buldu. Peşlerinden gelip gelmediklerini bilmiyordu ama her türlü birine yakalanmaktan korkuyordu... Birilerinin kendisine yaklaştığını ve bağırıştığını farkettiyse de tepki veremedi.

Acı bilincini yitirmesine neden olacak raddeye geldiğinde tiz sesler ve sürekli değişmekte olan mavi kırmızı ışıklar gördü...bileğinde hissettiğin ince sızı ile ağrısı azalsa da büyük bir yorgunluk çöktü üstüne. Sedyeye yatırılırken ve ambulansa girerken uyumamak için direniyordu...Kendini karanlığa bırakmadan önce unutmaktan korkarcasına fısıldadı.

-"Doğru zamanda...doğru yerde....Yeji ...ve...Tae..."

.
.
.

Umarım Sainin iç dünyasındaki karmaşayı ve hüznü iyi ifade edebilmişimdir.:))

🌙s a i l o r m o o n🌙|Hyunjin{StrayKids}✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin