Multimedya: Gece
Keyifli okumalar!✨
Bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken insanlar koşuşturarak evlerine gidiyordu. Bense o insanları aksine yavaşça yürüyordum. Neden koşacaktım ki? Onlar koşarak evlerine gidiyorlardı, benimse gideceğim yer olan öğrenci yurduna bu saatten sonra giremezdim. Aslında pek de umrumda değildi. Şu an sadece çok sevdiğim yağmurun altında saatlerce ıslanmak istiyordum.Bu arada ben Gece. Gece Gürsoy. Dışım, ismimin tam zıttı idi. Sürekli güleç, pozitif ve eğlenceliyimdir. Ama şu an en az ismim kadar karanlıktım. Yanlış anlaşılma olmasın ismimi çok seviyorum. Ve her geceyi aydınlatan bir ay olduğu gibi beni de bu karanlıktan çekip çıkartacak bir aydınlığın bir, bir ayım olduğunu biliyorum. Her ne kadar şuan kendisini tanımasam da...
Sanki benim içimdeki karanlık biliniyordu; sanki, sanki benim için yağıyordu bu yağmur. Gözyaşlarımı gizlemek için. Şu an bu yağmur benim için bir nimetti çünkü göz yaşlarımı gizlemeye bile mecalim yok.
Hoş, insanların umrunda mı derseniz hayır değil ama en azından garip bakışlarından kurtuluyorum çünkü herkes kendi derdinde. Benim altında durmak için can attığım yağmurdan kaçma derdinde...
İnsanın nefret ettiği günler olur. Hiç yaşanmamış olmasını istediği, o güne hiç gözlerini açmamış olmasını istediği. Benim de yaşamasını istemediğim gün bugün. Daha doğrusu iki yıl önce bu gün. Ne kadar bedenen hayatta görünsem de ruhumun toprağa verildiği gün.
Bu gün, anne babamın öldüğü gün. Tam iki yıl önce bugün annem ve babam araba ile yolculuk yaparken köprüden yuvarlandılar frenler tutmadığı için. Bu iğrenç ve ailemi benden koparan şey bilerek yapılmıştı. Her kim yaptıysa fren borularını kesmiş ve ailemin kaza yapıp ölmelerine sebep olmuştu. Maalesef ki bu aşağılık şahıs hala bulunamadı. Aşağılık insan demiyorum çünkü bunu yapan bir kişinin insani duyguları olduğunu sanmıyorum.
O kişi her kimse iki insanı değil üç insanı öldürmüştü. Her ne kadar anne babamın bedeni toprağa verilmişse de benim de ruhum onlarla birlikte o toprağa gömülmüştü.
İnsanlar ölür evet bu hayatımızın bir parçası. Ama bazı insanlar yaşarken ölür.
Hayalleri ellerinden alınmıştır ölür, sevdikleri kendinden koparılmıştır ölür, karanlığa mahkum etmiştir ölür, çaresizliklerle baş başa kalmıştır ölür.İnsanlar bedenen bir kez ölür ama yaşarken çoğu sebebi olabilir bunun. Ailem bedenen ölmüştü ben ise yaşarken ölmüştüm çünkü onlar benden koparılmıştı, onlar artık yoktu.
Bir de yaşarken ölen insanları hayata bağlayan şeyler vardır. Bu kimi zaman bir canlı kimi zaman bir eşya kimi zaman bir kağıt parçası bile olabiliyor. Beni bu hayata bağlayan şey ise arkadaşlarım. Onlar olmasa belki bu kadar kolay atlatamazdım. Onlar benim herşeylerimdi.
Çok fazla akrabamız yok bildiğim kadarıyla ama olanlarla da çok kuvvetli akrabalık bağımız olduğu söylenemez. Bana yakın olanlar sadece amcam, yengem ve kuzenim. Her ne kadar beş yıl önce dedem ölünce amcam ve babam, dedemin yıllarca bizim ona baktığımız için kendini bize borçlu hissettiğinden dolayı mallarının çoğunu babama bırakmasından kavga etseler de. Aslında babama kalsa eşit şekilde bölüşürdü ama ortada iki sorun vardı. Birincisi bu dedemin vasiyetiydi, ona karşı gelemezdi ama en büyük sorun amcamın eşit bölüşmek yerine babama kalanları kendi isteyip, kendine kalanları babama vermek istemesiydi.
Dedemin yaptığı kendince doğruydu çünkü sürekli kendini mahçup hissettiğinden bahsederdi. Babam da bunun haksızlık olacağını düşünüp yarı yarıya paylaşma kanaatindeydi zaten. Ama amcam babama her ne dediyse babamın gözü döndü, çok sakin ve uysal olan babam amcamla büyük bir kavgaya tutuştu ve bu fikrinden de vazgeçti.
Her neyse bu, annem ve babam ölünce amcamın adlı tıpta koşuşturmasını, onların katilini bulmak için uğraşmasını ve pek sık olmasada arada ziyaretime gelip cebime üç beş kuruş sıkıştırdığı gerçeğini değiştirmez. Hem yaptığında da pişmandı...
Kimin ne alıp veremediği olurdu ki benim ailemle. Babam emekli öğretmen, annem ise ev hanımıydı. Düşmanı bırak onlara kırgın olan bir insan bile tanımıyorum ki. Herkes tarafından sevilirlerdi. Canımı en çok yakan şey de katillerinin hala dışarıda elini kolunu sallayarak gezmesiydi. Ama yemin ediyorum o pislik şahsı hapse tıktıracaktım. Er ya da geç o aşalığı bulacaktım.
Ne acı di mi onlar o toprağın altındayken o pisliğin dışarıda olması? Belki uyuyor şu an ya da yemek yiyor, belki de eğleniyor şu an, gülüyor. Annem ve babam o soğuk toprağın altındayken o şu an sıcacık bir yerde belki de.
Bunların hiçbiri de olmayabilir. Üşüyor belki ya da canı yanıyor. Ama ne olursa olsun yaşıyor. O taş kalbi atıyor, nefes alıyor.
Benim derdim intikam değil adalet. İntikamı sevmem ben saçma bulurum insanların intikam diye gözünü karartmasını, hayatını bunun için harcamasını ya da. Karma sistemine inanıyorum insan yaşattığının karşılığını almadan ölmüyor. O da bana ve aileme yaşattığının karşılığını alacaktı. Dediğim gibi ne zaman olacak bilmiyorum belki bir kaç gün sonra belki de yıllar sonra ama önünde sonunda alacaktı...
Şu an tepeden tırnağa ıslanmıştım. Kuru olan bir yerim kalmamıştı. Tir tir titriyordum. Soğuktan mı, sinirden mi, üzüntüden mi bilmiyorum. Sanırım hepsi de dahildi.
Üstüme düşen her yağmur damlası sanki vücuduma değil de kalbime düşüyor orayı ıslatıyor gibiydi. Bedenim değil de kalbim üşüyordu benim. Ve benim yağmurun altından kalkmaya pek niyetim yoktu. Kalbim ve ruhum üşürken ben neden üşümeyecektim ki. Elimde imkanım olsa sonsuza kadar burada bu yağmurun altında kalabilirdim ama ne bu yağmur sonsuza kadar yağardı ne de ben sonsuza kadar burada kalabilirdim.
Çünkü ne kadar istemesem de hayat devam ediyor. Hava durumu değişecek, mevsimler gelip geçecek, çiçekler açıp solacak. Ama beni daha çok üzen ben de bu hayatın bir parçası olmaya devam edip yaşamaya devam edeceğim.
Mesela biraz sonra kalkıp gideceğim. Sonra yurda gidip uyuyacağım hatta belki uyumadan önce birileri ile konuşacağım. Ertesi gün olacak okula gideceğim bir sürü şey yaşayacağım. Ama onlar yapamayacak bunları ya da ben bunları yaparken yanımda olamayacaklar, nefes alamayacaklar iki yıldır olduğu gibi.
🌙
Yaklaşık yarım saat geçmiş olması lazım ama yağmur durmak yerine daha da hızlanıyordu. Vücudum artık isyan bayrağını çekmişti daha fazla dayanmaya mecali yoktu ama ben inatla bekliyordum. Ne zamana kadar dayanırım bilmiyorum ama devam edecektim ıslanmaya.
Bir karartı görür gibi oldum. Başımda biri dikiliyor gibiydi. Belki hislerim beni yanıltıyordu ama kafamı kaldırıp da bakamıyordum. Hani korku filmlerinde olur ya karakterin arkasında biri vardır ama dönmek istemez ve dönünce de kötü şeyler olur. Neden bu hissiyata kapıldım bilmiyorum ama şu an tam da böyle hissediyorum.
Çok geçmeden yabancı bir ses duydum. "Kendini öldürmek için çok acı dolu bir yol, emin daha kolayları var."
Kitabı ilk defa okuyanlar Gece'yi şuan çok karamsar bir şekilde okuduğunuzun farkındayım ama aslında böyle bir karakter değil şuan bu günün üzüntüsünden dolayı böyle.
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın.
Görüşmek üzere 🪄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysar
ChickLitKafamı hızla sesin geldiği yere doğru çevirdim. Karanlıkta pek belli olmuyordu ama bir erkek suretiyle karşılaştım... "Neden bu havada burada oturuyorsun"... "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Şimdi beni rahat bırakır mısın?"... "Peki senin istedi...