1

122 2 0
                                    

Yaptığım kahveleri dağıttıktan sonra kadınların oturduğu salona geçip sandalyeye bacaklarımı birleştirip 'hanım hanımcık' oturdum. Yan taraftaki salondan kulağıma gelen babamın "Verdim gitti, hayırlı uğurlu olsun" sözüyle yüzüm daha da düştü.

Şimdi iki gün önceye gidelim.

Sabah kalktım her şey gayet güzel ilerliyordu.

Yüzümü yıkayıp bebek mavisi yarım kol elbisemi giydim. Dizlerime kadar uzanan pileli bir eteğe sahipti. Koluma bir iki bileklik takıp, kolyemi de taktım. Ayaklarıma terliklerimi giydim ve hazırdım.

Odamdan çıkıp iki kat alttaki mutfağa ilerledim. Merdivenlerden inerken kız kardeşim Berivan'ı gördüm. Yukarı çıkıyordu.

"Günaydın abla."

"Günaydın canım nereye gidiyosun böyle hadi sofrayı hazırlamaya yardım et mutfağa gel benimle."

Yüzüne tatlı olmaya çalışan bir ifade takınıp

"Yok ablacığım ben almayayım sabah sabah sen in yardım et hazırlamaya." 

Gülümseyip yanından sıyrılıp aşağıya iniyordum ki anamın sesini duydum. Berivan'ı merdivende yakalamış, mutfağa indiriyordu.

"Hayde Berivan hayde bütün gün yatarsın anca, okulda tatil kalk az işe yardım et sanki başıma hanımağa" deyince annem beni bir gülme aldı.

Berivan bana hüzünlü bakışlar atarken hep birlikte mutfağa indik. Mutfakta kahvaltı hazırlayan Hayat ablaya yardım ettik. Ben kahvaltılıkları avludaki sofraya taşıyordum ki o sıra yengem indi merdivenden.

"Günaydın Ecmel, anam nerde"

Başımla mutfağı işaret ederek, "Günaydın Şilan Hanım, anam mutfakta asıl Nazenin nerde?" diye bende yeğenimi sordum.

Kocaman gülümseyip

"Ay o durur mu sabah sabah beni kaldırdı kendi yattı babasının yanına zilli" diye yakındı (!).

Bende gülümseyip önüme işime dönerken o da mutfağa ilerlemeye başlamıştı.

Sofra kurulunca babamı ve abimi bekledik avludaki koltuklarda. Herkes gelince önce babam sonra biz oturduk sofraya. Hayat abla çayları koydu. Herkes kahvaltısını ederken ben yeğenim Nazenin'i yediriyordum.

Babam bir anda çatalını tabağının kenarına bıraktı ve anneme döndü.
"Alışverişe çıkın misafirlerimiz gelecek" dedi.

Annem merakla "Hayırdır Safin Bey kimdir bu misafirler?" diye sordu.

Babamda öyle bi cevap verdi ki elimdeki çatalı yere düşürdüm.

"Ecmel için gelecekler. Nejbir Kozcuoğlu ile görüştüm oğullarına istiyorlar Ecmel'i".

Annem dona kalmış bir şekilde babama bakıyordu.

Abim hemen olaya müdahale edip "Senin haberin var mı Ecmel bundan?" diye bana sordu.

Ama benim haberim yoktu ki. Çok şaşkındım dilim lal olmuştu sanki. Abim hala bana bakarken başımı hayır manasında iki yana salladım. O sıra Nazenin kucağımdan inip annesine gitmişti bile.

Abim babama dönüp "Bu nereden çıktı baba böyle bir anda ne gereği vardı hem Ecmel'in haberi bile yok." diye babama hafif kızar tonda yakındı.

Babam sakin bir şekilde " Yılmaz eniştenize iyi huylu, saygılı, edepli, güzel bir kız sormuşlar. O da Ecmel'i demiş. Teyzende eşiyle konuşmuş bilirlermiş zaten Ecmel'i. Müsaitseniz istemeye gelelim dedi Nejbir bana. Uygun gördüm bende." dedi babam.

Uygun görmüş kendi kendine sanki kendisi evlenecekmiş gibi. Ama şimdiye kadar babama sesimi hiç çıkarmadığım için şuan ne diyeceğimi bilemiyorum.

Abim yine "Uygun görmüşsen tamam baba ama onlar kardeşimi kime isterler Berzan, Şehriban teyzenin kızı Gülcan ile nişanlı. Boran zaten evli. Diğerleri de Ecmel'in yaşından küçüktür. Boran'a kuma demiyesin çocuğu olmuyor diye. O zaman bozuşuruz kardeşimi kimseye kuma etmem bilesin!" dedi.

Bende bunu merak ediyorum ya zaten. Ama abim arkamdaydı beni kimse kuma edemez. Babam abime bakıp tövbe çekti sonra bana bakıp gülümsedi.

Ve abime tekrar dönüp "Sen ne dediğini duyar mısın Ronas? Ben kızımı kimseye kuma etmem. Meraklanmayasın sen bende düşünürüm kızımı. İstanbul'dan Miran gelecek. Ona isterler Ecmel'i. Sabrımı zorlamayın ben uygun gördüm. Benim kızımda mantıklı düşünüp anlayacaktır babasının onu düşündüğünü iyiliğini istediğini. Değil mi ceylanım?" bana bakarak devam ettirdi konuşmasını.

Bende başımı sallayıp onayladım onu. Babam daha fazla kimseden ses çıkmayınca ayağa kalkıp "Kızım sen iki kahve yapıp salona getir konuşalım biraz" bana bakıp.

Bende ayağa kalkıp başımı sallayıp hemen mutfağa gittim.

Kahveler olduktan sonra hemen salona ilerledim. Babam kahverengi ve krem renginin karışık olduğu koltukta oturuyordu. Kahvesini ikram ederken başıyla yandaki tekli koltuğu gösterip "Otur sende şöyle bakalım."

Bende kahvemi önümdeki sehpaya koyup oturdum. Dizlerimi birleştirip bacaklarımı büküp ellerimi de dizlerimde birleştirip sanki ben bir suç işlemişim gibi oturuyordum.

Babam bana bakıp lafa girdi " Bak kızım eninde sonunda bir evlilik yapacaksın. Gönlünde biri varsa şimdi söyle eğer yoksa zaten bu evlilik olacak. Ben senin için en iyisini hayırlısını bilirim. Bu senin için iyisi olacak. En doğru karar Miran ile evlenmendir. Gönlün birinde değilse hazırla kendini ceylanım sana görücü gelecek."

Şimdi gönlümde biri var diye kaçabilirdim bu durumdan ama o zaman o kişi istesin seni diyecekler. Yalanım ortaya çıkarsa yine Miran ile evlenmek zorunda kalırım. O yüzden babama çok direnmeden hatta hiç direnmeden

" Tamamdır babam sen en iyisini bilirsin. Ben sen ne dersen onu yaparım."

Babamda yüzündeki hoşnut ve tatmin olmuş ifade ile kahvesinden son yudumunu alıp ayağa kalktı. Omuzuma iki kez dokunup salondan çıktı. Bende buz gibi olmuş ve hiç içmediğim kahvemi ve babamın fincanını tepsiye koyup mutfağa geçtim.

Kimseye gözükmeden odama çıkıp biraz uzanmanın hayalini kurarken kardeşim Ahmet ile karşılaştım.

"Ablam evlenmek istemiyorsan söyle, abimle ben hep senin arkandayız"dedi.

Güzel kalplim benim. Ona zoraki bi gülümsemeyle bakıp.

" Meraklanma ablacım, babam en iyisini ve hayırlısını bilir. Şimdi müsaadenle biraz odama çıkmak istiyorum" onun bir şey demesine fırsat vermeden odama çıktım.

Üstüme rahat bir şeyler giyip kendimi uykunun kollarına bıraktım. Gerçekten bu kadar kolay teslim olacak mıydım?




.820.

KORDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin