Her şeye uymak zorundaydım. Bu sırada yemekler geldi. Ben lahmacunumu sararken, annem elini havaya kaldırıp salladı. Arkamı dönüp baktığımda Elvan Hanım ve Miran Ağayı gördüm.Şaka mıydı şu an bu?
Kadın bildiğin oğlunu alıp gelmişti. Miran Ağanın İstanbuldan geldiği gibi ilk uğrayacağı yerin kebapçı olduğunu sanmıyorum.
Direk önüme dönüp başımı tabağıma gömdüm. Masamıza yaklaşan Elvan Hanımla birlikte annem ayağa kalkmıştı.
İnceledim biraz kadını. Dizlerinin bir karış altında biten bordo eteğinin üstüne bol siyah bir gömlek ve başına da bordo bir şal atmıştı. Siyah uzun kaban giymiş kısa siyah topuklu ayakkabısının zeminde çıkardığı sesle kendinden pek emin geldi yanımıza.
Başımı yüzüne çevirip bakarken asla Mirana bakmıyordum.
Elvan Hanım "Hoş gelmişseniz Nur Hanım, sizlerde hoşgelmişseniz hanımlar." diyip bakışlarını bize çevirdi.
Bakışları bende sabit kaldı.
"Pekte güzelmiş buke." diyiverdi.
Şaşkın şaşkın kadının suratına bakıyordum. Ne bukesi diye düşündüm evlenmedik bile daha istemediler bile. Üstümdeki şaşkınlığı atıp
"Teşekkür ederim Elvan Hanım o sizin güzelliğiniz." dedim.
Çünkü yaşına göre çok güzeldi.
Annem araya girip "Hoşbulduk Elvan Hanım. Akşam geliyorsunuz?"
Sanki bu da beni vermeye meraklı.
Tok ve kalın bir sesten hiç beklemediğim bi cevap geldi.
"Bu akşam geliriz. Hazırsanız tabii Nur Abla."
Bakışlarımı Mirana çevirmemek için baya güç sarfettim. Sende almaya pek meraklısın bakıyorum da. Bana baktığını hissetmemle bende ona baktım. Tepkisiz ve duygusuz gözüküyordu.
Annem hemen "Tamam evladım hazırız biz buyrun gelin."
Miran anneme dönüp gülümseyerek cevap verdi. Vedalaşıp ve son kez bakıştıktan sonra annesiyle gittiler. Bende nasıl olduysa boğazıma dizilen yemekleri yedim.
Kırk dakika geçti geçmedi. Kalkıp konağa vardık. Annem, yardımcılar ve evin kızları hep bir elden temizliğe mutfağa giriştik.
Beni bir süre sonra zorla hamama gönderdiler. Üstümdeki yorgunluğu ve mutsuzluğu orda bırakmayı umarak yıkanmaya başladım. Biraz yalnız kalıp sessizliğin tadını çıkardım. Daha sonra hazır evde erkek kimse yokken havluma sarınıp odama geçtim.
Aldığımız siyah elbiseyi yatağıma serdim. Bir süre baktım. Üzerime şimdilik başka bir elbise giyip odamdaki banyoya girdim. Yüzüme ve elime krem sürdüm. Saçlarımı kuruttum. Ve odama geçip elbisemin altına giyeceğim ayakkabıyı ve takılarımı hazırladım. Saçıma bol bir şekilde maşa yaptım hemde akşama kadar düşer iyice ve doğal durur.
Aslında hiç özenesim yoktu. Ama kendimi bilirim Miran'ı sevseydimde varsaydım ona o zaman heyecandan ayakta bile duramazdım.
Ve bu günü hayatımda bir kere yaşayacakken en azından ufak tefek şeyler katmaya ve azıcık da olsa tadını çıkarmaya değer. Aşağıya insemde bana iş yaptırmayacaklarını bildiğim için yatağıma oturup son sessiz ve huzurlu saatlerimin tadını çıkardım. Odamın her bir köşesindeki anılarımı aklıma kazıdım.
Onlara çok ihtiyacım olucaktı.
Öyle böyle derken saat akşam altı olmuştu. Odamdaki koltuktan kalkıp yatağımdaki elbiseyi giyip aynaya döndüm. Çok güzel çok zarifti. Ama gerçekten yasta gibi durmasın diye altına en azından beyaz kısa topuklu ayakkabı giydim. Saçlarımın yanından alıp arkada birleştirip beyaz incili taşlı taraklı bir toka takıp makyaj masama oturdum.
Gözlerime ince bir eyeliner ve rimel sürdüm. Allıkla azıcık yüzüme can getirdim. Ve çok doğal bi dudak kalemiyle çizdim dudaklarımı. Bakınca rujlu gibi durmuyor ama çok güzel olmuştum sade ama şık. Olması gerektiği gibi.
Umarım Miran Ağa ona hazırlandım falan sanmaz.
.491.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORDÜĞÜM
General FictionEcmel, babası tarafından istemediği bir evliliğe zorlanır. Çocukluğundan beri babasına karşı çıkmamış, çıkamamış olan bu kız, istemediği bu evliliğe göz yummak zorunda kalır. Bakalım Miran ile neler yaşayacaklar. Çok farklı bir kurgu değil arkadaşla...