18

2K 160 45
                                        

yetişememiştim. sevdiğim kadının bana olan tüm umutları için tek bir şansım varken ben geç kalmış ve kaybetmiştim.

jungkook yanımdan bana gülüp geçtiğinde başarmanın mutluluğunu yaşadığını biliyordum. benden intikamını almıştı, ona göre onu aldatmıştım ve o da lalisa'yı da aldatmışım gibi göstermişti.

"görüşürüz park chaeyoung." arabasına binip gitmeden önce son kez bana bakarak konuştuğunda sadece ağlayabiliyordum. lisa'nın ağlayan bana bakarak ağlaması daha da canımı yakıyordu, şu an ona sarılıp onu öpememek, ona onu sevdiğimi söyleyememek canımı yakıyordu.

bir umut sağlam olmayan adımlarımla ona doğru koşarcasına yürümeye başladığımda o benden daha hızlı bir şekilde babasının evine yürümeye başlamıştı. kapının önünde her şeyi izlemiş olan babası bana üzgün bir şekilde bakarken bulanıklaşan görüntüm yüzünden ben lisa'yı bile net görmekte zorlanıyordum. "lisa dur!" beni duymak istemezcesine elleriyle kulaklarını kapatarak adeta koşmaya başladığında ben de koşmaya başlamıştım.

o eve girdiğinde sadece arkasından bakakalmıştım. babası yanıma doğru yürümeye başladığında tahta merdivenler bittiği anda konuşmuştu. "sana kızma hakkım yok. ona ilk bu kötülüğü yapan benim."

"onu aldatmadım." babasından nefret ettiğimi o da ses tonumdan anlamış olacak ki öncelikle şaşkınca bana baktı ve devam etti. "o adamın sözlerinden sonra içindeki umudun bittiğini biliyorsun değil mi?" elimi merdivenin korkuluğuna koyup ondan destek aldığımda elimde olmadan hıçkırmıştım. ayakta duracak gücüm bile yoktu. "adın chaeyoung'dı sanırım." benim konuşmamamı umursamadan bana bir şeyler anlatıyordu. tam karşımda durup bana baktığında kafamı kaldırdığımda göz göze gelmiştik, kızarmış gözlerim beklediği bir manzara olacak ki hiçbir tepki vermemişti. "bunu mark'a da sormak istiyordum aslında ama ilk sana soracağım. neden aldattın onu?"

"onu asla aldatmadım! takıntılı eski sevgilim yani jeon jungkook'un bir oyunu sadece!" artık dayanamayıp bağırdığımda lisa'nın dahi duyacağını biliyordum. günlerdir buna ihtiyacım vardı, içimde biriken her şeyi bağırarak dökmek istiyordum. ses tellerim acıyana kadar lisa'yı aldatmadığımı söylemek istiyordum, onu asla kaybetmek istemediğimi, ondan başkasına dokunmanın bana iğrenç geldiğini söylemek istiyordum ona. ama bana inanacaksa da artık bu mümkün değildi çünkü jungkook, lisa'yla benden önce konuşmuştu.

"ne yazık ki ne kadar bağırırsan o kadar haklısın kuralı şu an geçerli değil."

"onun güvenini öldüren sensin. onun herkese karşı bu kadar çekingen olmasının sebebi sensin. şimdi mi onun babası olduğun aklına geldi? şimdi mi onu korumaya başladın?" sinirle konuşup ona yaklaştığımda o sinirlenmekten çok üzülmüştü. umurumda değildi, lisa içeride benden, babasından nefret ettiğini söyleyerek ağlarken benim babasının yüzüne gerçekleri vuruyor olmam hiç umurumda değildi. "onu ilk önce kendinden koru." kelimeler ağzımdan nefretle dökülürken o sadece kafa salladı. "içeride benim yüzümden değil, senin yüzünden ağlıyor."

"hayatı senin yüzünden ağlamakla geçti." meydan okumasına cevap verdiğimde bana verecek cevabını merak etmiştim. ağzı açılıp tam konuşacağı anda geri kapandığında kafa salladım. bana cevap veremeyecek kadar acizdi. "onu seviyorum. onu her şeyden çok seviyorum ve asla da ondan başkasıyla olma düşüncem yok." ondan uzaklaşıp evin kapısına baktığımda lisa'nın beni duyacağını bilerek bağırdım. "ve asla da olmadı." arkamı dönüp yürümeye başladığımda yolun başında gördüğüm jisoo'nun arabasıyla daha fazla dayanmama gerek kalmadığını anlamıştım. arabamın yanına gelip sırtımı ona yaslayarak yere oturduğumda ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum.

ysl's model [chaelisa]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin