Sırtımdan boynuma doğru giden keskin bir acı vardı. Bu beni kendime getirmişti.
Acı ile inliyerek gözlerimi açtığımda harabe evin olması gereken yere bakıyordum. Harabenin yerine enkazı duruyor, tüm herşeyin patlamanın etkisiyle yandığı belli oluyordu.
Keşişe ne oldu? Durup dururken harabe neden patladı? En önemli iki sorunum buydu şuanki. Yavaşça ağaçtan destek alarak ayağa kalktım. Enkaza doğru iki büklüm yürürken bir taraftan da etrafıma bakıyordum. Harabe evden kalan parçalar arasında keşişe dair iz arıyordum. Hiçbir şey yoktu. Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim? Aslında geriye bakacak pek bir şey kalmamıştı. O yüzden keşişi dinlemeyi düşünüyordum.
Ağrılarıma aldırmadan yürümeyi denedim fakat inatla kendini hatırlatıyordu. Tökezliyerek ve az bir inilti eşliğinde ormanlık alana adımımı attım. Yavaş yavaş ağaçlardan destek alarak içimden gelen bir şekilde yürürken kılıçlar tam karşımda güneş ışınları etkisiyle bana göz kırpıyordu. Kılıçları yerden aldım. Hışırtı sesleri geldi kulağıma. Çevremi dinlemeye başladım ne olur olmaz diye. Çıtırtı ve hışırtı sesleri artamaya başlayınca temkinli bir şekilde seslere doğru ilerlemeye başladım. Sesleri takip ederken ağaçların arasında bir göl gördüm. Gölün etrafına kulak kesilmişken şaşkın bir şekilde göle yaklaşan ceylanı fark ettim. Göle yaklaştı ve narin dilini dışarı çıkarıp su içmeye başladı. Ses çıkarmamaya çalışarak çömeldim bu güzel hayvanı izlemek için.
Ceylanı izledikten sonra acıkmaya başladığımı hissettim. Ceylanı yakalayıp -ki bunu başarabilir miydim- yemek gibi bir ihtimalim vardı. Plan kurmaya başladım. Kılıçları fırlatıp yaralıyabilir ondan sonra yakalardım. Iyi plan sayılırdı, ceylan otları yerken kılıcın tekini elime aldım ve çevirmeye başladım. En uygun şekli ayarladığımda sinsi bir şekilde ceylana doğru ilerliyordum. Ceylan beni fark ettiğinde çok geç kalmıştı. Uygun noktaya gelmiştim ceylan için hiç bir kaçış yolu yoktu. Gözlerinde korku vardı, ilk başta tereddüt etsemde hızla kılıcı fırlatmama engel olmamıştı. Kaçmaya yeltenince ikinci kılıcı da fırlattım. Yerde can çekişmeye başladı. Koşarak ceylanın yanına geldim. Karnında ki kılıcı çekip yere koydum, boynundakiyle de kafasıyla vücudunu birbirinden ayırdım acı çekmesine engel olmaya çalışarak.
Ziyafetin ardından keşişin sözlerini hatırladım. Göle gidip Kılıçları temizledim ve elimi yüzümü yıkayıp yola çıkmaya hazır olduğuma karar verdim. Hızlı adımlarla hangi yol hoşuma giderse oradan devam ediyordum. Bir taraftan da ormanın güzelliğini incelemeye çalışıyordum.
Keşiş doğru söylemişti. Ormandan çıkabilmiştim. Önümde uzun bir yolum vardı. Büyük ihtimalle bu yolun sonunda şehir olabilirdi.
Yol çok uzundu. Kaç saatir yürüdüğü mü bilmiyordum. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Sanki güneşle yol anlaşmış benimle dalga geçiyordu. Hava çok sıcak, yolda bu yüzden serap etkisi yapıyordu, susamıştım. Bayılacakmış gibi hissediyordum. Dayanmam gerekirdi, zorluyordum ayaklarımı. Dokunsalar yıkılacak şekilde halsizdim.
Yolun sonuna gelmiştim en sonunda. Böyle şehir mi olurdu? Şuana kadar tek gösterişli yer ormanda ki malikaneydi. Gördüğüm manzarayı harabe şehir oluşturuyordu. Bardağı iyi tarafından görmeye çalışıyordum. Şehri bulmuştum, cebimdeki kağıdı çıkarıyordum ki gözlerim kendini kapatıyordu. Bayılacaktım, son bir çabayla kağıdı cok sıkı sıktım elimde bırakmamak üzere.
Sesler yüzünden kısık bir biçimde gözlerimi açarak bakmaya çalıştım. Böyle bakmaya çalışmam üzere bir kız:
"Uyanmış olduğunu biliyorum " dedi.
Gözlerimi tamamen açtım. Hareket etmeye çalıştım ama kıpırdayamıyordum. Bir sandalyeye bağlanmıştım hareket etmemek üzere. Bana bakan kızı incelemeye başladım. Uzun boylu, formda vücut, uzun kestane rengi saçlar ve ela göze sahip güzel bir genç kızdı. Bakışlarımdan rahatsız olmuş olacak ki:
"Kimsin sen?" dedi.
"Bu sorunun cevabını bende bilmiyorum" dedim.
Kızın sert yüz ifadesi biraz değişir olmuştu.
"Sen kimsin" diye sorumu yöneltim.
"Asha. Peki ismin ne?" dedi ciddi ve aceleci bir şekilde.
"Ufuk. Beni bırakırsanız daha güzel olurdu" dedim rahatsız olduğumu belli edercesine kıpırdanarak.
Asha'yı incelemeye devam ederken arkadan hapşırma sesi geldi. Sadece Asha'ya baktığımı fark edip etrafıma hızlı bir şekilde göz gezdirdim. 11 kişi bulunuyordu benim ortada onların da etrafımda olduğu küçük oda da. Asha'nın tepkisini merak ediyordum belli ki burada sözü geçen kişi oydu. Iki kişiye kafasını sallayarak anlam veremediğim bir işaret yaptı. Gençlerden biri elinde bıçakla üstüme gelmeye başladı. Sinirliydim ama sakince üstüme doğru geleni izlemeye başladım. Bıçağın soğukluğunu kolumda hissedince elimi sıktım ve kağıdı hatırladım. Kolumdaki ipi kesti. Tüm ipleri kestiğinde serbest kalmıştım. Ayağa kalktım ve gerinmeye başladım. Ilk başta biraz geriye doğru gittiler. Bu hallerine içimden gülüyordum fakat onlara yansıtmamalıydım bu yüzden vücudum açıldıktan sonra ifadesiz bir şekilde bana bakan gözleri incelemeye başladım.
Vote bırakıp düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim. Teşekkürler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Hayat
Science FictionHafıza kaybı yaşayan bir gencin geçmişini umursamayıp önüne baktığı ve yeni yoluna devam ederken yaşadığı olaylar... Ama şaşırtıcı bir gerçek onu bekliyordur. "©TÜM HAKLARI SAKLIDIR. "