Bir ayak sesi yankılandı,tenha ve yağmur kokan parkta.O kadarda tenha değildi park,seyircileri olan çöp kutuları, banklar ve o banklarda oturanlarla çok kalabalıktı aslında.Sadece havanın soğukluğu ve yağmur,çamur birikintileri çoğu kesimin hoşuna gitmemesi parkı azda olsa sessizleştiriyordu.Ayak sesinin sahibi bir erkek çocuğuydu.Parkın boş olmasını garantilemek için okulda,yol kenarında kim varsa tembihlemişti parka gelmemeleri için.Yaptığı organizasyondan memnun bir şekilde,yüzünde tebessümü,beklediği kişinin oturduğu banka doğru ilerledi.Yağan yağmurların neminden yosun tutmuş,yüzden fazla çocuk yüzü görmüş,yaklaşık altı yılı aşkın süredir parkta yerini korumuş olan banklardan birinde oturuyordu beklediği kişi,elinde okuma kitabı,parkın sessizliğinden faydalanıyordu yine.Yavaş yavaş adımlarını atmaya başladı,ayakları rüzgara meydan okuyordu adeta.Bir adım attı ve "Ya beni hiç dinlemezse,yine sert tepki verirse ya da beni görünce çekip giderse" diye geçirdi aklından.İkinci adımında kendine güveninini yüzüne vurdu,üçüncü adımında bir nefeslik sürede kafasını toparladı.Geri kalan adımlarınıysa hiçbir şey düşünmeden,hızlanarak atmaya başladı.Banka ulaşmıştı artık,son adımındaysa boğazını temizleyerek kendini fark ettirmeye çalıştı.Kitabına dalıp,seslere kulak tıkayan kişiyse,onun yaşlarında,tesettürlü,donuk bir yüzdü.Çocuğu gören kız hemen banktan kalktı.Bir elinde okuma kitabı diğerinde pakedi daha yeni açılmış bir gofret,tereddüt bile etmeden gidebilirdi.Ama yapmadı,o kadarda duyarsızlaşmamıştı.Her zamanki gibi ne yüzüne baktı,ne de iki kelam etti.Aklından "Unutmaya çalıştıkça neden,karşımdasın,aklımdasın rüyalarımdasın,gözyaşımdasın..."diye bir düşünce geçirse de çocuğa hiç renk vermedi,garip arkası dönük olduğu için çocuğu göremiyordu ya neyse.Çocuk uzun bir süre kendine gelemedi,kızın gitmemesi onu şaşırtmıştı anlaşılan.Kızsa onun susmasına daha fazla katlanamadı,öfkeli bakışlarınıda alıp gitmek üzereydi ki kolunu kavrayan bir el onu durdurdu.Bu yanında hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuğun eliydi.Kız,gözyaşlarını gördü,bir an geri dönüp gitmek istedi.Ona akıttırdığı gözyaşlarının intikamını ne kadar almak istesede yapamadı.Çantasının ön gözünden bir mendil çıkardı, ışini kolaylaştırmak için önüne çömeldi ve çocuğun gözyaşlarını silmeye başladı.Kalbi kadar tertemiz,solmuş yüzü kadar kar beyaz olan bu mendil sildiği gözyaşlarıyla sıcacık olmuş,mendilin sıcaklığı elinin yanında yüreğinede dokunmuştu.Çocuğunsa tek yaptığı kız gitmesin diye gözlerinin içine ağlamak oldu.Kız son gözyaşından sonra oradan kaçıp kurtulmak için can atıyordu ama bir yanıda ona "Kal" diye fısıldıyordu.Çömeldiği yerden doğruldu,çocuğun yanına oturdu ve "Anlat,kaçmıycam,bugün bu saçma olayı halledelim.Sende kurtul bende"Çocuksa şaşkınlıktan dilinin tutulduğunun bile farkında değildi.Kızın dik bakışlarıyla ters düşmemek için hızlı ve bi o kadar da saçma bir başlangıç yaparak okulun ilk gününden konuya girdi.Eskiden tam tersi olur kızın dili tutulurdu.Çocuksa bunun üzerine eline ne geçirse kırıp dökerdi.Kızın kekemeliği onu delirtirdi.Bu sefer son kozlar oynanacaktı.Kız onu dinlemek istemesede karakteri gereği dinledi.
-Hepimizden daha neşeli,sakar,hayalperest kısacası tebessüm çatısı altında bütün güzel duygulara sahiptin. Başındaki örtüden tut,kalemine kadar herkesin gözüne batan bir karakterdin,benim bile...Hayatı hafife aldın,zorlukları umursamadın,başına buyruk davrandın ve bana hayrandın.Her gün beni takip etmenden,her önemli günde masama not bırakmandan ve her üzüldüğümde dibimde bitmenden anlıyordum.Sanki bir nakış gibi ilerliyordun hayatıma,yavaş yavaş ve ölçülü.Ama o nakışın iğnesi sana battı,ellerim tarafından hem de.Bana hayranlık duyduğun için seni tüm sınıfın önünde rezil,dibe vurmuşlukta vezir ettim.Vicdan azabı çekiyorum,her gün.Özür dilerim,affedip affetmemen umrumda değil,gözlerime eskisi gibi bak yeter.
(Uzun bir sessizliğin ardından kız ayağa kalkar.)
-Neden bu konuşmayı herkesin içinde yapmıyorsun?
'En ağır darbe gözler önünde vurulandır.'cümlesi mıh gibi aklımda.Sen,beni aşağılayıp sınıftan çıktığında eski sevgilin bana bu cümleyi kurmuştu.'Sana ağlayan kimdi?Seni kim candan sevdi?En ağır darbe mi istiyorsun,sana bir örnek'Senin vicdanın benim hüsranım...
Kız bu sözlerden sonra devam edemedi.Çünkü gözlerinden akıp,yanaklarını okşayan gözyaşlarının yeni adresi sözcüklerinin noktası oldu...Bu sefer çocuk bir mendil çıkardı ve kızın gözyaşlarını silmeye başladı.Bembeyaz mendil kızın gözyaşlarına meydan okuyordu.Bir çift gözün biriktirdiği tüm yaşlar o gün sessiz sedasız akmıştı,rüzgar misali...Kız yanakları her silindiğinde elinde kalan nemli mendili sıkıyordu.Sonra çocuktan bir adım geri gitti.Kitabını kolunun altına sıkıştırırken gofretiniyse çantasına attı ve yavaş yavaş çocuktan uzaklaştı.Kızın gözyaşları adımlarıyla yarışırken çocuksa elleriyle alnından dökülen terlere meydan okuyordu.Hangisi kalacak hangisi adım atacaktı,hangisi akıp giden zamana el koyacaktı...
Dönülmez yolduk,
Bir iki cümlede yorulduk.
Birimiz kusursuz,
Diğerimiz ruhsuz.Birimizin aşkı,
Diğerimizin zaafı.
Benim hüsranım,
Onun vicdanı kadardı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZYAŞLARI
ChickLitSözleriyle gözyaşları yarışıyordu adeta...Biri ağızdan diğeri gözlerinden süzülüyordu...