Yine gün ışığı yüzüme vurmaya başlayınca iç çektim ve gözlerimi açtım. Artık alışmış olduğum odada gözlerimi açtığımda boğulmuş gibi hissediyordum. Bir haftadır şu iğrenç yerdeydim ve hala ortada ne dönüyordu bir fikrim bile yoktu. Yataktan kalkarken sağ tarafta bir hareketlilik dikkatimi çekti. Başımı dönüp baktığımda Ackerman -siyah cüce dememe kızıyordu- bana tip tip bakıyordu. Hayırdır ayı mı oynuyor demek istesem de susup başımı döndüm.
Yatakta biraz doğruluktan sonra tekrar ona bakıp konuşmaya başladım.
"Ne var niye geldin? İki dakika rahat kaldım diye hemen huzurumu bozmaya mı geldin?" dedim. Ben sudunca parmaklarıyla burnunu sabır dilermiş gibi sıktı.
"Bana bak velet! Zaten sinirlerim tepemde kapa çeneni!" dedi. Şimdi şöyle bir bakıyorum da harbiden sınırlı gözüküyordu. Sanki normalde çok mutlu, sevgi pıtırcığı dimi Cisél dedim kendi kendime. Sonra onun sandalyeden kalkıp kapıya yöneldiğini görünce bende yataktan kalkıp peşinden gittim.
"Nereye gidiyorsun?" dedim. Sadece onunla uğraşmak istemiştim. Onun dışında pek kimseyle konuşmuyordum. Genelde onu, ben kaçmaya çalışmayayım diye başıma koyuyorlardı. Tamam kabul etmek gerekirse ona fazla alışmıştım. İki kelime bile konuşmak bana yetiyordu. O da giderse tek başıma kalırdım. Sinirle arkasına döndü ama yüz ifademi görünce söyleyeceklerini geri yuttu. Eli ile omzumu tutup yatağın yanında yürüdü. Beni otturtuktan sonra kendisi de sandalyeye oturdu.
"Neden bu kadar sinirlisin kötü bir şey mi oldu?" diye sordum. O ise cevap vermek yerine cama baktı. Resmen beni görmezden geliyordu. Ama buna alışık olduğumu bilse eminim beni sinir etmek için başka bir şey yapardı. Evet doğru hayatım boyunca hep görmezden gelindim. Hayal gücüm geniş olduğu için her zaman düşüncelerim alayla karşılandı. Kararlarım ve seçimlerim delice bulundu. Tercihlerim kalıplara sığmadı...
"Keşif birliği hala dönmedi" sessizlik bir anda bozulunca irkildim. Hala bana bakmıyordu. Camdan dışarıya bakıyor ve sanki bir şey görebilme umuduyla uzak tepelerin ardına bakmaya çalışıyordu.
"Onları seviyorsun değil mi?" acı bir gülümseme ile söylemiştim bunu. O da benim gibi sevgisini saklıyordu. Yataktan kalkıp yanına gittim. Kafası bana dönerken ben onun önünde çömeldim ve konuşmaya başladım.
"Madem onları seviyorsun neden hiç söylemiyorsun?" başını tekrar çevirdi. Ama direncimi kıramazdı. Konuşmaya devam ettim
"Onlara değer veriyorsan en azından onların da haberi olsun... Yoksa seni bu dünyada tek başına bırakırlarsa çok acı çekersin" kollarımı vücuduma doladım. Ben bunları yaşamıştım. En çok sevdiğim insanlara, onlara değer verdiğimi bile söyleyemeden kaybetmiştim. Bu acının tadını biliyordum ve neden bilmiyorum ama onun çekmesini istemiyordum.
Şimdi kafasını çevirmiş bana bakıyordu. Göz teması kuramadığım için şu an ne düşündüğünü bilmiyordum. Ben düşüncelerimde kaybolmuşken o sandalyeden kalktı ve yanıma geldi. Hemen yanımda bir olan yere oturdu. Nazikçe kollarımı sıkı sıkıya sardığım vücudumdan ayırdı. Ben ona bakarken bana bir anda sarıldı...
Bana sarıldı...
Burada kaldığım şu kısacık sürede bile onun ne kadar aksi ve suskun olduğunu , duygularını dışarıya vurmadığını anlamıştım. Ama şimdi o bana sarılıyordu. Fazla sarılıyordu... Cidden fazla sarılıyordu.
Yavaşça kollarını sıvazladım ve kesik sesimle konuştum
"Nefes alamıyorum" dedim. Hemen beni bıraktı. Yüzü endişeli gibiydi. Beni seviyor muydu..?
Ben onu anlamaya çalışırken yüzü tekrar asıldı ve oturduğu yerden kalktı. Bir şey demeden odadan çıktı. Beni orada tek başıma tozlu yerde otururken bıraktı. Şaşkındım. Az önce ne olmuştu ....
-♡-
Helloooooooo xksljxxoks
İkide bir aklıma ilk gelen şeyi yazıyorum
İnşallah kitabın bütünlüğü bozulmaz.
Sonu başı belli aralar farklı olsun istedim.
Bu bölüm Nasıldı beğendiniz mi?
Ben beğendim sanki ayrıca böyle kısa yazmak çok
güzel oluyor diksnxis. Bu bölümlük de bu kadar
Bir daha ki bölüme hepinizi beklerim
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın