Bilinç

2K 134 153
                                    

Uzun süredir hareketsiz durmuşum gibi bir his vardı bedenimde. Gözlerim kapalı hala uyumak ile uyanık kalmak arasında gidip geliyordum. Kapalı göz kapaklarıma rağmen gün ışığı gözüme çarpıyordu. Sanırım gördüğüm kabus bitmişti. Uzun bir süre gözlerimi açmadan gördüğüm şeyleri düşündüm. İlk defa biriyle konuşmuştum rüyamda. Siyah saçlı, kaba ve somurtkan biriydi. İyi ki uyanmıştım ona daha fazla tahammül edemezdim. Bana doğru vuran gün ışığına daha fazla dayanamamış ve hareket etmeye başlamıştım. Acaba geri uyusam tekrar aynı rüyayı mı görürdüm...

Kalksam iyi olur. Daha kalkıp kahvaltı yapacak ve boşuna gittiğim okul için giyinmek zorundaydım. İç çekip gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm şey kabuslarımdan bile beterdi. Siyah saçlı adam kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bir çığlık atıp elime ilk gelen yastığı ona attım.

"Senin burada ne işin var hala kabus mu görüyorum" diye bağırdım. Ona attığım yastığı tek eliyle tutmuş ve sanki mümkünmüş gibi daha da kaşlarını çatmıştı. Bir şey demeden ayağa kalkıp odadan çıktı. O çıkınca hemen yataktan kalktım. Şimdi etrafıma bakıyordum da burası benim odam değildi. Duvarlar ahşaptan gibiydi. Pencereler çok küçüktü ve ışık fazla yoktu. Sadece uyuduğum yere vuran güneş ışığı vardı. Tavana baktığımda bir ampul girişi bile olmadığını gördüm. Ben etrafıma bakarken odaya birileri geldi. Hemen kafamı odadan farkı olmayan kapıya çevirdim. Odaya önde sarı saçlı ve geniş omuzlu biri , arkasında da siyah saçlı adam ve benim yaşımda gözüken bir kaç kişi girdi.

Onlar bana yaklaşırken ben odada geri geri gitmeye başladım. Öndeki adam beni korkutmamak için gülümsüyordu sanki...

Sırtım ahşap duvara değince irkildim. Kaçabilecek yerim yoktu artık. Gerçi sanki odanın duvarları sonsuzmuş gibi geri geri gitme fikri çok saçma olsa da korkudan ayaklarım kendiliğinden hareket etmişti. Kaçacak yerim olmadığını anladığımda derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

"Neden hala rüya görüyorum neden beni bırakmıyorsunuz" dedim. Gözlerim korku ile birinden başka birine kayıyordu. Sarı saçlı adam endişe ile siyah cüceye baktı. Cüce kafasını sallandığında sarışın bana dönüp tekrar gülümsedi. Elini uzatıp kendini tanıttı.

"Ben keşif birliği komutanı Erwin smith" uzun bir süre eline baktım. Elini sıkıp sıkmamakta kararsız kalsam da ailemden gördüğüm edebi hatırlayarak bende elini sıktım. Çekingen bir sesle kendimi tanıttım.

"Cisél. Cisél fenrir." dedim. Sarışın bana gülümsemiş ve odada bulunan sandalyelerden birini yatağın önüne çekmişti. Oturduktan sonra eliyle yatağı gösterip "oturun lütfen bayan fenrir" dedi. Yavaş adımlarla yatağın kenarına yaklaşıp oturdum. Sarışın derin bir nefes aldıktan sonra konuşmak için hazırlandı. Ben ise ondan hızlı davranıp konuşmaya başladım.

"Beni neden burada tutuyorsunuz? Siz kimsiniz? Burası neresi? Neden herkes bu kadar tuhaf ? Niye bana öcü görmüş gibi bakıyorsunuz? Bu tuhaf kıyafetlerde ne ? Ya burası ? Burası neden ahşaptan? Niye elektrik yok? Yoksa burası bir kasaba mı?" ben ard arda sorularımı sorarken onlar ağızlarını açmış bana bakıyordu. Bir an gülmek istedim ama bunun yakışıksız olacağını düşünerek kendimi tuttum. Soru sormaya devam ederken kısa cüce derin bir nefes aldı ve sözümü kesti.

"Yeter artık bez bebek! Car car ne konuştun! Kapa o çeneni velet yoksa ben zorla koparırım!" dedi. Bana bez bebek mı demişti o... Peki kendisi kaşındı.

"Bana bak cüce! Nerede olduğumu dahi bilmiyorum. Rüya gördüğüm sırada gözlerimi bir açıyorum ki senin fırın küreği gibi yüzünü görüyorum. Beş karış asmışsın suratını! Azıcık gülümse. Hayır bir de ben tam gidecem beni buraya getirmişsiniz soru sormam doğal değil mi! Ayrıca ben bez bebek değilim burada bez bebeğe benzeyen biri varsa o da sensin şu boyuna bak bir elbise giydirsek dünyanın en çirkin bebeği olacaksın ama hala gelmiş bana laf ediyorsun!"

Sözlerimi bitirdiğimde yıllardır görmüş olduğum terbiye ve ahlakı bu salak için bozduğuma inanamıyordum. Sözlerimin yarısında haklıydım. Tamam çirkin olmayabilirdi ama kısaydı sonuçta...

Ben sustuktan sonra ortama bir sessizlik çökmüştü. Sarışın da dahil herkes siyah cüceye bakıyordu. Cüce ise başını eğmişti ve yüzü gözükmüyordu. Bir an acaba fazla mı ileri gittim diye düşündüm... Sonuçta bir insana böyle kaba şeyler söylemek hiç hoş değildi ayrıca tamam kabul çirkin değildi aksine fazla yakışıklıydı. Yine düşüncelere daldım. Beni kendime getiren ise cücenin sandalyeden kalkarken çıkardığı gıcırtı sesiydi. Kafamı kaldırıp ona baktığımda ilk defa gülümsediğini gördüm fakat...

Bir gözü seyiriyordu. İki eli yumruk olmuştu ve sıkı sıkıya tutuyordu. Alnındaki tutamlar gözünün önüne düşmüş, ona daha korkutucu bir görüntü sağlıyordu. Psikopat gibi gülümseyen cüce bana adım adım yaklaşırken Sarışın ayağa kalkıp onu durdurdu. Cüce onu geçmeye çalışırken sarışın ise onu daha sıkı tutuyor ve bir şeyler diyordu. Ama bir türlü ne dediğini anlamıyordum. Başta kelimeler çok belirgin olsa da şimdi konuşup konuşmadığını bile hafif duyduğum seslerden anlıyordum. Olduğum yerde arkaya doğru düşerken birinin beni tuttuğunu hissettim ama kim olduğuna bakamadan zihnim kapandı. Şimdi tekrar bulutların üstündeydim. Bir süre havada süzülmeye devam ettim. En sonunda uzandığım yatağı hissettiğimde derin bir nefes daha aldım. Cüce canıma okuyacaktı...

Gözlerimi yavaşça açarken nedense hafif bir ışık geliyordu. Düzenli gelen sesler vardı ama ne olduklarını anlamıyordum. Kolların iki yana açılmıştı. Bir yerden damlama sesleri geliyordu. Gözlerim yavaşça tekrar kapandı. Sanki dayanamamış gibi ruhum yine bilinçsizliğe doğru kaçıyordu. Neredeyse kapanmak üzere olan gözlerimin arasından bir gölge gördüm. Sonra ise tamamen karanlık ....

-♡-
Helloooooooo yazarınız yeni bölüm yazdı
Size de oy vermek ve yorum yapmak düşer.
Ne düşünüyorsunuz şu anlık nasıl gidiyor
Sıkıcı mı yoksa katlanılır mı kdlsjzos
Şimdilik bu kadar yeni bir bölümde görüşmek üzere
Kendinize iyi bakın ~❤

Nyctophilia ~Levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin