Soğuk Odalar / Emre Aydın
⭐⭐⭐
"Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup adına aşk diyorsunuz."
William Shakespeare
Hasret'in sorduğu sorunun boşa nefes harcamak olduğunu görmesi sadece iki saniye sürdü. Uygar o iki saniyede gözlerini kapatmış sinirle burnundan soluyordu. Kızgınlığı büyük ölçüde kendineydi ama açıklamasına izin verse onu anlayacağını düşünüyordu. Fazla mı hayalperestti?
"Sana bir soru sordum Uygar. Biraz erkek ol da yüzüme bakarak cevap ver bana."
"Hasret amcamın doğru söylediğini adın gibi biliyorsun? Ne duymayı bekliyorsun?"
"Şakaaaa, ne bileyim bir ocaaaaak demeni falan bekliyorum sanırım. 'Kimse gülmedi ama espriydi' de diyebilirsin mesela."
Uygar'ın suskunluğu, kendi üzerindeki delici bakışları Hasret'in aklına ayrı geçirdikleri zamanı getirdi. Gelemediği haftalar aylara dönmüşken sevgilisi sadece işlerin yoğunluğundan yakınmıştı. Konuşmalarına bambaşka gönül işlerini dahil etmemişti haliyle. Bu da ikinci önemli soruyu gerektiriyordu.
"Sekiz aydır balayında mıydın? Cicim ayları bitince gideyim biraz sefalet çekeyim mi dedin?"
Uygar, ellerini hınçla, yataktan yeni çıktığını bağıran saçlarının arasından geçirdi. Kanepeden kalkarak ona doğru adım attığında Hasret sakinliğine hayret edercesine eline geçirdiği ne varsa Uygar'a fırlatmaya başladı. Önce gözüne kestirdiği küçük, cansız kaktüslerin olduğu vazolar, sonra kumanda ve babasının su içtiği bardak... Hedefi on ikiden vurma konusunda öyle iyiydi ki, cam yerde parçalanmadan önce başının yanına sertçe çarptı.
"Hasret, kızım olan olmuş. Birbirinizi daha fazla kırmayın. Uzatmayın artık. Ben bir şekilde bittiğine memnunum."
"Hiçbir şeyin bittiği yok amca. Hasret'ten vazgeçmiyorum."
Hasret, sevdiği adamın medeni durumunda meydana gelen beklenmedik değişiklikle deminden beri ağlarken onun bu sözleri onu güldürdü.
"Öyle mi? Bana olan tutkunu güncellediğin iyi oldu. Az kalsın kumalık mertebesine layık olmadığımı düşünecektim. Sen kendini ağa falan mı sanıyorsun? Her şey bir yana, sen beni ne sanıyorsun Uygar?"
"Yaptığımdan gurur duymuyorum. Ben yalnızca iyilik yapmaya çalıştım."
"İyilik mi? Ne iyiliği ya? Ha, şimdi anladım. Dün gece bana defalarca yaptığın iyilik gibi mi mesela?" Kahkahalarla başladığı sözler sona doğru avaz avaz bağırarak çıkmaya başladı. "Allah seni kahretsin. Şerefsizliğin kaçıncı boyutu bu?"
"Hasret ağır konuşuyorsun. Lütfen dinle."
"Kim? Kiminle evlendin?"
Uygar tam başka bir şey söyleyecekken, affetmesi için yalvaracakken onun sorusuyla afalladı. Kıyamet şimdiye dek kopmamışsa bile isim verdiğinde kopacaktı.
"Sana sordum kiminle evlendin?"
"Selma."
"Selma mı? İnek Selma mı? O koca memeli, şişko mangafonu bana tercih mi ettin?"
"Tercih ettiğim bir şey yok. Baban seni istediğimde bana verdi mi? Sen hiçbir zaman seçenekler arasında olmadın."
"Ben de gideyim semtin en zengin karısına çakayım mı dedin? Ben niye yapmıyorum bunu? Aşağılık herif, şerefsiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Tanıyorum
General FictionKelebek etkisinin hiç acımadan değiştirdiği hayatlar... Pis bir barın yollarını kesiştirdiği, bambaşka huyda, kafada, eğitimde iki insan... ...ve tabii insanın açıklama getiremediğine en güzel cevabı kaderin verdiği duygular...