Kendimce / Sezen Aksu
⭐⭐⭐⭐⭐
- Umut belki gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı.
- Kitabın bütün sayfalarını çevirdim, ona rastlamadım.
- Belki de kitaptır umut.
Edmond Janes
Hasret'in kapıdan çıkmasıyla Vildan'ın eve gelmesi arasında neredeyse saniyeler vardı ve aynı şey zil çaldığında salonun ortasında hareketsiz dikilen Armağan'ın uyanma saati için de geçerliydi. Yanındaki boşluk kısa sürede alıştığı kadının yokluğunu yadırgarken ruhu içinden çekilmişçesine zihni de boşalmış halde duruyordu öyle. Çalan zil sesi kısa süreli bir umuttu. Armağan dün gece Hasret için onu aradığında gelmek istemiş ancak kuzeni reddetmişti. Uyur uyanık bir uykunun ardından soluğu burada alması kaçınılmazdı haliyle. Daha elini zilden çekmeden açılın kapı yerinden sıçramasına neden olsa da ters giden bir şeyler olduğunu onun yüzünden okuduğundan kızamadı bile.
"Gitti mi?"
"Gitmiş."
"Of!" Armağan eliyle onu içeri davet ettiğinde Vildan bir de salonu görünce şok yaşadı. "Ya ama ya... Sen bu kadını nasıl üzdün? Vicdansız. Sana dedim, o bambaşka dedim. Keşke sana hiç uymasaydım."
"Evet, dedin ve ben her şey için geç kaldım."
"Dinlemedi mi seni? O öyle kestirip atmaz ki."
"Ben anlatamadım ki, kendisi öğrenmiş."
Armağan, dün gece eve geldikten sonra olanları anlattığında onun her kelimesiyle Vildan'ın omuzları daha bir düştü. Kuzeninin evi yakacak kadar gaddar ve kinci olmasına tam köpürecekken o duygu durumunda bile Hasret'in kutusunu kollaması elini kolunu bağladığı gibi ağzından kötü söz çıkmasını da engelliyordu.
"Nereye gitmiş dün gece, öğrenebildin mi?"
"Bara gitmiş. Giray'la sevişmek istemiş. Sanırım sonra vazgeçmiş."
"Çüş! Hala mı itham ediyorsun onu? Hasret evli erkeklerle yatmaz."
"Hayır kuzen, öyle değil. Sarhoş halde bana anlattıkları bunlardı."
Vildan çaresiz bir insanın neler yapabileceğinin sınırlarını çizemezdi elbette ancak sarhoş halde bile Giray'a avucunu yalattığı o anı resmeden zihni gülümsemesine yetti. Ateşli tarafını, yerine göre harlayan yerine göre ise üzerine bir kova su dökülmüş gibi söndüren arkadaşıyla gurur duydu. Fakat artık ölse yüzüne bakmazdı. Hiçbir şey bilmiyorum diyerek onun Armağan'la yüzleşmeye teşvik etmek başkaydı, şimdi mevcut şartlarda bazı gerçekleri önceden bilip sakladığını itiraf etmek bambaşkaydı. Edemezdi de zaten. Her şeyi kendiliğinden çözdüğüne göre kendi biletini kesmeye bile uğraşmazdı. Bıkkınca yerinde sallanarak gözlerini salonda gezdirdi tekrar. Ne tarafa dönse süse püse çarpan eliyle düşüncelerinden sıyrıldı ve daha geç olmadan partiyi iptal etmeye koyuldu.
"Ben davetlileri arayarak gelmemelerini söyleyeyim. Sen de Hasret'i arasan mı?"
"Açmaz ki." Biraz duraksadıktan sonra parti havasında olmadığı sır olmaktan çıktığına göre kuzenini onayladı. "İyi olur, sen ara milleti."
Vildan salonda bir aramadan diğerine geçerken Armağan da odasına çıkarak Hasan'ı aradı ve bazı direktifler verdi. Hasret sarhoş haliyle oraya dönmüş olabilirdi ama ayık kafayla sokakta dahi yatmaktan geri durmazdı. Bu yüzden Hasan bardan onun bıraktığı arabayı alacak ve ev sahibini arayarak anahtarı bugünden Hasret'e teslim etmesini söyleyecekti. Kendisi elden vermeyi arzulardı ancak sıcağı sıcağına onu zorlamak istemiyordu. Öğrendiklerini hazmetmesi için ona zaman tanıyacaktı. Yeni bir yaş aldığı gün, olacakları az çok tahmin etmişti elbette. Yine de bal gözlü kadının gidişi tüm tahminlerini gölgede bırakacak denli yakmıştı yüreğini ve zamanlama hatasını telafi edecek bir süper güce sahip olmadığı sürece onu geri kazanması meşakkatli olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Tanıyorum
General FictionKelebek etkisinin hiç acımadan değiştirdiği hayatlar... Pis bir barın yollarını kesiştirdiği, bambaşka huyda, kafada, eğitimde iki insan... ...ve tabii insanın açıklama getiremediğine en güzel cevabı kaderin verdiği duygular...