1

3.3K 152 184
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Annem havalimanında veda ederken bile emin miyim diye sorsa da, Forks tabelasını görür görmez bir kez daha emin olmuştum.

Annem, ben hatırlamayacak kadar küçükken babamdan ayrılıp Arizona'ya yerleşmişti, hep o kasabaya katlanamadığını söylerdi. Ama ben bu düşüncede değildim. Arizona çok sıcaktı, çok kalabalıktı ve kesinlikle bana göre değildi. Forks'un on derecelik havası, yağmurları, doğası ve sakinliği benim için biçilmiş kaftandı.

Birkaç yıl önceye kadar yaz tatilinde bir ay kadar gelip burada kalırdım, sonra -birkaç ay önce- gitmek istemediğimi söylediğimde babam David Bull başta olmak üzere herkes çok şaşırmıştı. Herkesten kastım, annem ve yeni eşiydi.

Annem, eşi Steve sürekli iş için seyahat ettiğinden ötürü benimle kalmak zorunda kalıyordu, bundan memnun değildi, insan ilişkilerinde en kötü olan insan bile anlardı bunu. Konuyu ona birkaç kez açmıştım ve abartıyla bunun doğru olmadığını söylemişti. İnadı tutmuştu ve geri dönmezdi. Ben de, öylece, Forks'a taşınıyordum işte. Forks'un sakinliği ve ya annemin mutsuzluğu, ikisinden biri bahanemdi ama hangisi olduğundan emin değildim.

Krem rengi eve ulaştığımızda kaldırımdaki tanka benzer, soluk kırmızı kamyonetle bakıştım. Babam eski model arabaları sevdiğimi bilirdi ama adeta tüm arzularımı deneyebileceğim bir şey almasını beklememiştim. Bunu boyayabilirdim, hardal sarısına, maviye hatta belki hakiye. Daha ilk dakikadan Forks beni mutlu etmeye başlamıştı bile.

Eşyalarımı tek seferde odama taşıdım ve sarı odama baktım. Babam çocuk yatağını değiştirmiş ve bir tane de ikinci el bilgisayar almıştı. Annemle görüntülü konuşabilmem için bu şarttı, telefonumun şarjını bitirmeyi sevmiyordum.

Duyduğum kadarıyla buradaki lisede üç yüz elli küsür kişi vardı, bu; Arizona'daki okulumun çeyreği bile değildi. Yani orada yeni gelen birinin görünmez olması imkansızdı. Hepsi zaten birbirini tanıyordu ve ben sadece şehirli yeni kızdım. Hoş, bu pek umurumda değildi.

Muhtemelen bekledikleri şey, yanık tenli ve sarı saçlı bir kızdı, ben pek öyle değildim. Daha çok bir Forkslu ve bir Arizonalı'nın karışımı gibiydim. Buğday tenim, hayli açık kahve-kumral renkli omuzumun bir karış altında biten dalgalı saçlarım -bazı tutamları altın rengiydi-, ela-yeşil gözlerim vardı. Yani, gerçekten tam bir karışımdım. Sanki ne olacağına karar verilememiş, hepsinden azar azar konmuş gibiydi.

scent || edward cullenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin