10

1K 78 79
                                    

Uyandığımda, gözlerimi sakince açıp tavana baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Uyandığımda, gözlerimi sakince açıp tavana baktım. Tüm olanlardan sonra sadece Edward'ın şerefsizce kalbimi kırdığını hatırlamam normal miydi? Sanırım. 

Hava karanlık ve sisliydi. Acele etmeden gri bir eşofman altı, üzerine de yeşil bir sweatshirt giydim. Pizza kutusunu da alıp çöpe fırlattım. Hiç okula gidesim yoktu ama keyfimi yerine getirmek için güzel bir şarkı açtım. Mount Everest. Tam da şu anki kibirimi ve egomu körükleyecek bir şey.

Everest benim yanımda hiçbir bok değil, diye başlayan bir şarkının ego vermemesi gibi bir durum yoktu, yani suç şarkıda, erdemime laf ettirmem.

Saati kontrol ettim ve bir umut boş vakitlerimde okurum diye yanıma Dostoyevski aldım. Sonra, geç kalmamak ve yarım gün boşu boşuna yok yazılmamak için acele etmeye başladım. Evden adeta bir ok gibi fırladım ve kamyonetime yöneldim.

Sonra, bir gariplik olduğunu fark ettim. Durdum ve ağır çekimde gümüş Volvo'ya ve yanında dikilen Edward'a baktım. Edward'la göz göze gelmek için bile uğraşmadım. Yine hızlandım ve kamyonetime ilerledim ama burnumun dibinde bitti, son anda ona çarpmaktan kurtuldum. Yanından geçip gitmeme izin vermedi.

"Çok özür dilerim Lene," dedi etkileyici bir ses tonuyla. "Seni üzmek istemedim."

Edward gerçekten öküzdü. Hem seni üzmek istemedim diyor, hem de bana hiçbir şey hissedemezsin diye suratıma bağırıyor. Ve bağırdıktan sonra kalbimin kırılacağını düşünemiyor.

Edward, zahmet etmeseydin canım? Hani düşünmek, sebep sonuç ilişkileri hani... ne yaparsam ne olur, Lene'in sinir krizi geçirme ihtimali kaç? Hani bu tip şeyleri o pek hızlı beyninden geçirseydin böyle saçma şeyler olmazdı.

Vampirmiş, senin vampirliğini sikim kodumun mutantı.

Onu umursamadan yanından geçmeye çalıştım, yine önüme geçmeye çalıştı ama bana dokunmuyordu.

Neden? Neden beni durdurmak için fiziksel bir şey yapmıyordu?

Gözlerimi kıstım ve sonunda başımı kaldırıp suratına baktım. Gerçekten üzgün gözüküyordu. Ama ağlayacak bir hali yoktu.

Gözlerim bir Çinli'ninki kadar kısıldı.

Elimi kaldırıp ona uzattım. Önce gözleri şaşkınlıkla irileşti, sonra, yaklaşık beş santim kalmışken kendini geri çekti.

Kahkaha attım. Onu neden sevmemem gerektiğini çok daha iyi anladım. Bana dokunmaya bile katlanamıyordu ki.

Ben gülmeyi bırakamamışken belli belirsiz ismimi söylediğini duydum. Sanırım bu sefer ciddi anlamda sinir krizi geçiriyordum.

"Lene, bana bak," dedi. Bir anda gülmeyi kestim ve gözlerimi onunkilere diktim.

Bundan önce ağlayacak gibi durduğunu pek çok kez söylemiştim ama bu seferki en ağlar suratıydı. "Seni asla üzmek istemedim ama sana daha dokunamazken nasıl beni sevmene göz yumarım?"

scent || edward cullenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin