***Günbatımıydı, prensin bembeyaz narin vücudu güneşin kızıl ışınlarının altın gibi parlattığı suyun içerisinde adeta kutsanmış gibi görünüyordu. Etrafını saran güzel çiçeklerin kokusunu bastıran muhteşem bir kokuya sahipti. Nehrin etrafında gezinen hayvanların dili olsaydı eğer, prense onları kutsaması için yalvarırlardı. Pürüzsüz vücudu ancak bir Nymph'a ait olabilecek güzellikteydi ancak hayır, o bir Nymph değildi. O, bir asırın en güçlü omegasıydı.
Do Kyungsoo...
Etrafında canlı olan tüm yaratıkları etkisi altına alan, bir alfaya bile diz çöktürebilecek güce sahip olan, halkın "ya omega mührüne sahip olan bir alfa, ya da bir şeytan" diye nitelendirdiği, Do hanedanın en güçlü bireyi.
Şayet alfa olsaydı tahta o geçebilirdi ama omega olması tahta geçmesi için büyük bir engeldi. Omegaların ülkede çöp kadar değerleri bile yoktu. Herkes omegalara seks ve çocuk yapma makinesi gözüyle bakıyordu. Mühürlenmiş omegaların bir nebze saygısı vardı ancak ruh eşlerini bulamayan omegalar ölüme mahkum edilirdi. Kyungsoo omega tarafını asla bir zayıflık olarak görmüyordu. O tüm zayıflıkları en etkili biçimde kullanmayı iyi bilirdi. Kıvrak zekası sayesinde ağına düşüremediği kimse yoktu.
Derin bir nefes aldı ve içindeki tüm karanlığı salıyor gibi nefesini serbest bıraktı. Belki de gerçekten bir şeytandı bunu kendisi de bilmiyordu ancak içinde büyük bir karanlık güç olduğunun farkındaydı. Sadece bu gücün üstesinden gelebilmeyi umuyordu.
Artık saraya dönmesi gerektiğini düşünerek zarif bedenini sudan çıkardı. Bu nehir onu sakinleştirip hırs ile yanıp tutuşan zihnini bir süre sakinleştiriyordu.
Nehirden çıktıktan sonra bedeninin kurumasını beklemeden hızlıca kıyafetlerini giyindi. Mavi pelerinini de giyindikten sonra sakin adımlarla sarayın yolunu tuttu.
Eğer normal bir omega olsaydı ormanın derinliklerinde tek başına dolanmasına izin verilmezdi. Çünkü henüz mühürlenmemişti ve eşinin olmadığını anlayan vahşi alfalar tarafından tecavüze uğrayabilirdi. Ancak o normal bir omega değildi. Güç her zaman onun elindeydi. Bunun bilincinde olarak muhteşem feromonlarını gizleme gereği duymadan yavaş adımlarla yürümeye devam etti.
***
Saraya ulaştığında çoktan akşam yemeği için hazırlıklar başlamıştı. Küçük kuzenleri sarayın içerisinde oradan oraya koşturuyor ve eğlendiklerini belli edercesine heyecanlı bir şekilde uluyorlardı. Kyungsoo onların haline hafifçe gülümseyip ortak salona ilerledi. Hizmetkarlar anında etrafını sarmıştı bile. Kyungsoo onlardan gelen korkuyu hissedebiliyordu. Yanlış yapsalar asla onları azarlamaz veya bağırmazdı lakin koyu gözlerini onlara diker ve hepsini sonsuz bir karanlığa hapsediyormuş gibi sertçe bakardı. Büyük gözlerindeki o sert ve insanın içini titreten bakış yüzünden zavallı yaratıklar asla bir daha hata yapmaya cesaret edemezlerdi.
Kyungsoo, pelerinini zarif vücuduna yakışır bir şekilde nazikçe çıkarıp arkasında emir vermesi için dört gözle bekleyen hizmetkarına uzattı. Pelerini alan hizmetkar beta, pelerinden gelen yoğun yasemin kokusuyla adeta büyülenmişti. Pelerini birazcık yukarı kaldırarak kokuyu daha yakından soludu.Ciğerlerine dolan bu koku ona evet işte şimdi kutsandım diye düşündürdü. Diğer hizmetkarlar ona kıskanç bakışlar yollarken o kendinden geçmemek için adeta savaş veriyordu. Elbette bu zavallı beden cennet kokusu diye düşündüğü bu kokuyla baş edemezdi. Yavaşça yutkundu ve titreyen bacaklarına yürümeleri için komut verdi.
Kyungsoo arkasında olan bitenden habersiz bir şekilde dik duruşuyla salondan geçerek taht odasına ilerledi. Sarayın duvarları obsidyenden yapılmıştı. Cilalı duvarlar aydınlık vaktinde ayna gibi parıldıyor ve mükemmel bir görüntü oluşturuyordu. Kyungsoo bu duvarları seviyordu. Küçükken eline bir meşale alır ve duvarın karşısına geçerek karanlıkta parıldayan yansımasını izlerdi. Alevlerin turuncu ışıkları zemine yansıyarak Kyungsoo'yu turuncu alev toplarının arasında duruyormuş gibi gösterirdi. Doğası gereği ateşten nefret etmesi gerekirdi çünkü kurtlar ölülerini yakarak uğurladıkları için ateşten nefret ederlerdi. Ancak Kyungsoo ateşi severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LURK || KaiSoo
WerewolfKim Jongin dönemin en güçsüz alfası olarak biliniyordu. Do Kyungsoo ise en güçlü omegası.