"hep eskilmekte ve eksilmektedir insan," dedi mahsun dede. "çocukken muallimin tekrarlarsanız düzelecektir dediği, dilimizin sürçtüğü o iki kelime günü geliyor birbirine karışıyor, insanın üzerine değinip bulduğu her yere ev yapıyor. fakat niçin tam aksidir hayat, biz eksilmekteyken çoğalır içimizde büyüyen hastalıklar, pejmürde bir fotoğraf karesinde eskimeye mecburken, niyedir hatıraların gün geçtikçe gün yüzüne çıkmaya başlaması; rahmi ellerinde ve bir çağrıya bin acı doğurması?" elinde tuttuğu mandarin ağacının toprağını saksıya doldurdu, tırnakları, parmakları ıslak toprağın izleriyle doluydu. "semaya kalkan her avucu duası buhrandandır, gördüğü her kırığı yitik ülkelerin göçebesidir sanan bu hayat, bilinçli bir sehven sonucu doğdun, bilinçsiz kıyametlere mahkumsun."
(amnèsia, 2009 - francesco chiacchio / uçurtma avcısı - khaled hosseini)
"Jungkook, kahvaltıyı bile hazırladım uyan artık!" Cahit'in sabahtan beri beni defalarca uyandırmaya gelen sesini artık duymaktan bıktığım için kendimi zorlayarak kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldiğimde hâlâ dün gecenin baş ağrılarını yaşıyordum, şarabı fazla kaçırmıştım galiba. Masaya oturduğumda bir süre benimle uğraştılar. "Çakma Hesse, kurtla kuzuyla yata kalka dostunu mu unuttun?"
"Kendi kendine atasözü deyim uydurma abi ya, olmuyor, tutmuyor sende!" dedi Ahmatova, Cahit'e bakarken yüzünü buruşturarak.
"Sus sen bir kere, Jungkook sevgili yapmış en son öğrenen benim. Lee bile benden önce biliyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ütüsü bozulmuş yakası
Romanceyankılanan bir ağrı gibi gittiğim her yerde duyarken seni. içime taşıyorum, bulanıyor, ben seni yaşıyorum. gülüyor, chevkso. "sen aşkı yaşamıyor, ölüyorsun." diyor. ben seni bugün denize bırakıyorum. yıldızlar dökülüyor. bilmiyorsun, dünya hatırımı...