Bölüm 3

3.6K 347 287
                                    

🕎Bölüm 3- Geceye Düşen Kıvılcım🕎

🎤Pinhani - Dünyadan Uzak

🎤Şekersiz - Bir Büyük Hüzün

🕯

Tan, dudaklarımdan harfler dökülüp kulaklarımıza bir kelime olarak döndükten hemen sonra gülümsedi. Şimdi gözlerimi alan kıvrım, az evvel ki dudak hareketine nazaran daha büyük bir kıvrımdı. Anladığım kadarıyla kendisi birilerine gülümseme bahşetmek konusunda oldukça cimriydi.

O an ben de cimrileştim, bu dudak hareketini benden başka kimse görmesin istedim. Haddim olmayan bu istek, sinsice tüm damarlarıma işledi. İşlemesine engel olabilirdim belki lâkin olmak da içimden gelmedi.

Tan baş parmağını elmacık kemiğimden çeneme doğru indirince göz kapaklarım dahi titredi. Soğuk bir meltem ise vücudumu etkisi altına alan titremeye bir kamçı vurdu. Öyle bir anın içindeydik ki sanki ufak bir çocuktum ve gecenin ayazında yapayalnız kalmış, titriyordum. Kolunun tekini belime sarmış adam da durulmuş, titrememin geçmesi için yardım dilenmiştim. Yetmezmiş gibi kollarında olduğum cimri adam, tüm yakarışlarıma karşılık vermiş, kendi varlığıyla durulmama izin vermişti.

Oysa dışarıdan ufak bir yakınlaşma gibi görünen konum, bende bu denli derin anlamlara karşılık gelmemeliydi.

Ben heyecanla dudaklarından çıkacak kelimeleri gözetlerken o yalnızca tenimi okşadı, inceledi. İkimiz de birbirimize uzak iki candık, ikimiz de yalnızca birbirimizi inceledik. Tanımak istedik. İlk dediği şey "Bilun," oldu. İsmim daha evvel hiç bu denli güzel telafuz edilmiş miydi? Halbuki alt tarafı bir isimdi işte, on dokuz yıldır sürekli duyduğum bir isimdi ve insan kendi isminden heyecanlanamaz, kalbi çıkacak gibi atamazdı.


Saçma ötesi aynı zamanda da çok etkileyiciydi. Şimdiden geceleri düşleyip ruhumda zelzele etkisi bırakacağına emin olduğum bir an olmuştu bile. Tan başını yavaşça iki yana sallarken gözlerimiz birbirlerine mıhlandı. Psikolojik miydi bilemesem de ürperdiğimi hissettim. Gözlerimi kaçırmak istedim ama mavi harelerden kopmak istemedim. Gözlerimizi ayırmak sanki çok zahmetli bir iş gibi geldi ve ben şu anda dünyadaki en tembel insandım.

Çenemdeki eli yavaşça boynuma kaydı. Baş parmağı çenemle aynı hizada, geriye kalan dört parmağı ise ense kıvrımımdaydı. Baş parmağı bu gece tenimi okşamayı kendine görev edinmiş gibi işine kaldığı yerden devam ediyordu. "Ne oldu ya da nasıl oldu bilmiyorum, nedeniyle nasılıyla ilgilenmiyorum da ama şunu bil," dedi kısık ve pürüzlü bir sesle. Başımı istemsizce olumlu anlamda sallayıp cümlenin devamının gelmesini bekledim. Tan daha ilk günden aklımı karıştırmıştı. İlk günden diyordum, çünkü içimden bir his bu kafa karışıklığının devamı gelecek diyordu. Kilometrelerce ötede de olsam onun farklı olduğunu söyleyebilirdim. Bu yalnızca dış görünüş için geçerli değildi, aynı zamanda düşünce yapısı için de geçerliydi.

En basitinden hoşlandığı kadınla köşe kapmaca oynamak yerine açık açık konuşmayı seçmişti.

"Hislerimde bu zamana kadar hiç yanılmadım ve içimden bir ses senin yalnızca bu kollara ait olduğunu söylüyor." Yıllardır her insan gibi havadaki oksijeni soluyan ben için nefes almak hiç bu kadar zor olmamıştı. Sözcükleri belli bir süzgeçten geçirmiyordu, içinden ne geliyorsa söylüyordu ve bunun bilincinde olmak, yani gerçek duşüncelerinin bunlar olduğunu bilmek çok zor geldi.

Aynı zamanda da cezbediciydi. İddalı ve kendinden emin duruşu her kadın için etkileyici sayılmazdı belki ama beni cezbetmişti. Oysa ait olmak, çok uçuk bir kalıptı bana göre. Yani... eskiden.

Çığlık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin