8

1.4K 174 144
                                    

Medya ben

İyi okumalar 💜


Felix

Kendimi küvete bıraktığım da Hyunjin hızla oturduğu yerden kalkıp çıkmıştı. Tek kalmak beni gersede kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve derin derin nefes aldım.

"Hyunjin!"
Sesim kısık çıktığında lanet edip ayağa kalktım ve saçlarımı yıkayıp yavaş adımlar ile küvetten çıktım.
Kenarda duran havluyu vücuduma sardım.

Aynada kendime bakarken vücudumdaki morluklara göz gezdirdim. O iğrenç adamların izleri hala boynumdaydı. Her yerimdeydi.
Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım. Düşünme Felix. Düşünme.

Banyodan çıkıp Minho'nun odasına girdim. Dolaptan bir pijama takımı çıkarıp giyindim.
Odadaki ışık yanıp sönünce hızlı adımlar ile odadan çıktım. Çıkmam ile birisinin vücuduna çarpınca gözlerimi sıkıca kapayıp geriye kaçtım.

"Dokunma!"
"Felix! Benim sakin ol."
Hyunjin naif sesi ile gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda endişe ile bana bakıyordu. Kollarımı ona sarıp gözlerimi kapadım.

"Şişh... ne oldu birden?"
"Beni bırakıp neden gittin? Korktum."
"Telefon çaldı.. o yüzden. Özür dilerim."

Burnumu çekip kollarımı boynundan çektim.
"Tamam önemli değil."
"Gel sana yemek hazırladım yiyelim sonra filmi izleriz."

Başımı sallayıp mutfağa geçtim.
Yemeğimizi yedikten sonra Hyunjin ikimize kahve yapmıştı. Bende bir kaç çikolata çıkartıp yavaş adımlar ile salona geçtim.

Hyunjin'in seçtiği film romantizm di. Hiç sevmezdim ama belki kafamın dağılmasına yardımcı olurdu.

Filmin ortalarına doğru geldiğimiz de ağlamaktan gözlerim acımıştı.
"Hey! Ah siktir.."
Hyunjin ağladığımı farketmiş ve hızla televizyonu kapamıştı. Yanıma gelip kollarını belime sardığın da kucağına uzanmıştım.

"Salak kafam... nasıl aklıma gelmez!"
"Hey... senin suçun yok..."
Hyunjin'in yüzünü görmek için başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzlerimiz çok yakında gözlerim bir kaç saniyeliğine kırmızı dolgun dudağına kaymıştı. Tanrım tadı nasıldır ki?

Duyduğum öksürük sesi ile kendimi yan tarafa attım.
"Hey!! Öyle ani hareketler etme."

Dudağımı dişlerken başımı yan tarafta duran Minho ve Jisung'a çevirdim. Arkalarında ise daha önceden tanıştığım arkadaşları vardı.

"Şey... Hoş geldiniz."
Hepsi gülümseyip hoş bulduk dediğin de Minho alttan alttan sırıtmış ve beni yanına çağırmıştı.
Yavaşça ayaklanıp mutfağa girdiğim de Minho hemen koluma girmiş ve sandalyeye oturtmuştu.

"LİX! O da neydi bebeğim?"
Salağa yat Lix salağa...
"Ney neydi bebeğim?"
"Felix!!!"

Dudağımı ısırıp etrafa bakarken Minho yüzüne bakmamı sağlamıştı.
"Şey... sadece sarılıyorduk."
Jisung ve Minho aynı anda göz devirince gülümsedim ikisine de sarıldım.
"Hyunjin... yakışıklı çocuk... yani yakışıklı sadece başka bir şey yok."

Minho sinsice sırıtıp benim takilidimi yaparken omuzuna vurup içeriye geçtim.
"Felix! Çok iyi görünüyorsun..."
Jeongin gülümseyip bunları söylediğin de teşekkür ettim.

"Sizin sayenizde..."
"İşimiz bu." diyen Seungmin idi. Changbin geçmiş olsun dediğin de ona gülümsedim.

"Chan Hyung yok mu?"
Jeongin parıltılı gözleri ile bunu sorduğun da kapı zili çaldı. Chan Hyung Minho'nun abisi idi. Burda yaşamıyordu ama çoğu zaman buraya gelirdi.

Chan içeriye girince herkese selam vermiş ve bana sarılmıştı. Bir abi edasıyla. Kollarımı boynuna sardığım da saçlarımı öptü. (Chanlix damarım sakin kal annem)

"Minik kuşum... nasılmış?"
"İyiyim Chan Hyung."
Chan benden ayrıldığın da Hyunjin'in yanına kuruldum. Ardından Minho ve Jisung'un da gelmesi ile koyu bir sohbete başlamış olduk.

Kısa oldu aslında bu hikaye mini fic olup 10 bölüm de bitirmeyi planlıyorum. Oy verip yorum yapmayı unutmayın muah

Sağlıklı kalın 💗

To be whole again ~hyunlix~ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin