(3)

76 8 26
                                    

(Uwş gülüşüne hayran olduğum çocuuuukkk😍 düşünsenize Shua gibi bir kardeş, okul arkadaşı, ya düşünsenize evinizde shua gibi bir şey var)

Sabah tam enerji ile kalkıp hazırlandım. Gri takım elbise giyinip kahvaltıya geçtim. Kahvaltım bittikten sonra evden çıktım. Bay Kim yine aynı rutin ile beni arabaya bindirip kendisi de arabaya bindi. Holding'e geldik. İndim. Herkes işinde gücündeydi. Beni görünce selam veriyorlardı. Odama çıktım. Ben de işe hazırlandım kuruldum. Önümdeki raporları inceledim bazılarını kaldırdım bazıları ile derinden ilgilendim. Sonra kapı açıldı. Bay Kim gelmişti.

-Efendim. Dün bahsettiğimiz avukat işi iptal etti.

-O zaman yenisini bulun Bay Kim! Bunu halledebilirsiniz deği mi?

-Evet efendim. Dedi ve selam verip çıktı. İşime geri döndüm. Bugün bir toplantı vardı. Yarım saat kalmıştı. Hazırlandım. Misafirler karşılandı ve hepsi toplantı odasına geçti. Ardından son olarak ben de indim ve baş köşeye oturdum. Oda tahmin ettiğimden daha aydınlıktı. Herkesin önünde minik bir mikrofon vardı. Baş ucumda iki kaslı adam durmuştu. Herkes ağzımdan bir laf çıkmasını bekliyordu.

-Hepiniz hoşgeldiniz. Bildiğiniz üzere babamdan sonra Eclips Holding'in başına ben geçtim. Eclips Holding babamdan bana kalan en güzel eser. Bu eserin zirvesini korumak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Bundan emin olabilirsiniz. Hepinizin maaşı eksiksiz bir şekilde ilerleyecek, çalışanları değiştirmeyeceğiz. Babam her şeyi nasıl bıraktıysa öyle devam edecek. Başlayalım. Dediğimde slayt sistemine en yakın olan adam ayaklandı.

-Ben Elledor Finans'tan Han Jinpyo. Dedi ve saygı ile eğildi. Hepsi teker teker kalktı, konuştu, sunum yaptı. Saatler süren toplantının sonunda Eclips Holding'in yeni stil bir takı ile geri dönüş yapacağına ve finansal açıdan bunun iyi bir getirisi olacağına kanaat getirmiştik. Toplantı dağıldıktan sonra tasarım birimi ile görüştüm. Ben ve yanımda Bay Kim içeri girer girmez hepsi ayaklanıp selam verdiler.

-Tasarım birimi bu mu?

-Evet efendim.

-Güzel. Lideriniz var mı? Dediğimde hepsi birbirine bakmaya başladı. Ben de hafifçe arkamı dönüp Bay Kim'e seslendim. Hemen yanı başıma geldi.

-Bay Kim. Güvenlikten tasarıma, hatta hademelere kadar her birimin gerektiği zaman benimle görüşebilecek bir lideri olacak. Anlaşıldı mı?

-Anlaşıldı efendim.

-Toplantı sonuçları şirket geneline duyrulunca bunu da söylersiniz.

-Peki efendim.

-Acıktım! Gidip beraber yemek yiyelim Bay Kim! Dedim ve önden çıktım. Biz çıkışa doğru yürürken Bayan Lee ile karşılaştık. Durdum. Selam verdi.

-Bay Han, babanızın cenaze işlemleri yakında başlatılacak. Bu rapor elimize şimdi geçti.

-O rapora göz kulak ol. Sen ve güvenlik biriminin yakında seçilecek olan lideri, sıkı güvenlikli babama layık bir cenaze töreni hazırlayacaksımız. Ha bu arada! Babamın vefatı adına bu ayki gelirin %5'ini koredeki tüm hayır kurumlarına bağışla.

-Peki efendim. Dedi ve tekrardan saygı ile eğildi. Ben ve Bay Kim arabaya bindik o sürerken bir dosya fark ettim.

-Bay Kim! Bu dosya nedir?

-Yemekten sonra size verecektim efendim. Eclips Holding'e layık bir avukat bulduk. Kendisi daha öncesinde Amerika'da çalışmış. FBI'da. Ama...annesinin yanına dönmek zorunda kalmış.

-Anladım. Ne zamam gelecek? Ne zaman görüşecez?

-Bugün gelecek.

-Güzel. Yemekten hemen sonra mı?

-Evet efendim.

-Bu daha güzel. Kendisinden önceki avukatı da araştırması lazım. Bunu biliyorsun değil mi?

-Biliyorum efendim. Dediğinde sohbeti kesmiştim. Yemek yemek için bir lokantaya gelmiştik.

-Ne yersiniz efendim?

-Bilmiyorum. Hepsi çok lezziz görünüyor. Sen ne yiyeceksin?

-Efendim? Şey...siz ne yerseniz!

-Yemekleri sen sipariş et. Yayında kırmızı şarap olsun.

-Peki! Dedi ve garsonu çağırdı. Biraz tuhaf hissettirmiştim ona sanırım. Ama bana er ya da geç alışacaktı. Ya da ben zamanla babamın aynısına dönüşecektim. Yemekler geldiğinde büyük bir iştahla ona gömüldüm. Çok lezzetli ve çok güzeldiler. Tabağımı tamamen bitirdikten sonra kalktık. Beraber arabaya bindik ve tekrar şirkete döndük.

Odama çıktım ve sandalyeyi manzaraya çevirip kendimi sandalyeye attım. Karnım doymuştu, manzara çok güzeldi...bir süre manzarayı ve karınca gibi görünen insanları izledim. Bu yeni gelecek avukatı sabırsızlıkla bekliyordum. Eski avukat hakkında bir şeyler öğrenmem şarttı. İçimde onunla ilgili hiç iyi hisler yoktu. Ayağa kalkıp cama yaklaştım. Siyah şık bir araba durdu girişin önünde. İstemsizce kaşlarım çatılmıştı ve ona bakmıştım. Kapının açılan tarafından içeri kimin girdiğini göremiyordum. İyice bakayım derken cama yapışmıştım. Tam o sırada kapı açılmıştı ve irkilerek kapıya dönmüştüm. Bay Kim tuhaf gözlerle bana bakıyordu. Donup kalmıştı. Ben de ona bakıyordum. Çok utanmıştım. Sertçe yutkunup konuştum.

-Ne oldu?

-Müsait değilseniz sonra gelebilirim.

-Hayır. Gel. Ne oldu?

-Yeni avukat geldi efendim. Bu onun dosyası. Nerede görüşmek istersiniz.

-Odama gelsin. Başbaşa görüşeceğim. Bize iki yeşil çay da getirin.

-Peki edendim. Dedi ve eğilip odadan çıktı. Ter atmıştım. Dosyayı masama atıp ellerimi masaya dayadım. Derin bir " ahhh" çekip rezilliğime yandım. Büyük ihtimalle bu adam neden cama yapışıyor diyecekti. Kendimi dikleştirip kravatımı gevşettim. Ardından camlara doğru döndüm. Ardından kapı açıldı. Hafifçe arkama doğru dönüp baktım. Siyah takım elbise içindeki bu kadın...küçük dilimi yutmuştum. İstemsizce ağzım hafif aralanmış kaşlarım çatılmıştı. Dünya onunla tekrar karşılaştıracak kadar küçüktü işte.

*Lise*
-Gerizekalı!

-Yha! Haddini bil! Sen kim oluyorsun da bana gerizekalı diyorsun?

-Ne? Diyemez miyim? Eclips Holding'in varisi olduğun için mi? Aptal çocuk!

-Yırtık karı!

-Ne? Han Eunho! Fazla cesursun!

-Sen de öyle!

-Benim korkacağım bir şey yok ki? Bence varisi olduğun o koltuğun tehlikede olduğu için sen korkmalısın değil mi? Ah! Yoksa baban seni kurtarır mı? Her koşulda?

-Evet babam beni kurtarır. Arkamda olabilir. Ama senin arkanda olan biri var mı? Seni ve anneni öldüresiye döven üvey baban mı? Üvey babanın dayaklarından bıkıp babamın kollarına sığınan annen mi? Bunların hiç birinden haberi olmayan sen mi cesur olacaksın? Dediğimde gözleri dolmuş sinirden titremişti. Hemen koşarak oradan uzaklaşmıştı. O günden sonra babam beni Amerika'ya göndermişti.

*Günümüz*
Birbirimize baktık. Ben şok olmuştum. O ise son gün onu gördüğüm sinir dolu gözleri ile bana bakıyordu. O mu bana yardım edecekti? Babamın ölümünü o mu araştıracaktı? Sanki her an beni öldürecek gibi duruyordu. Ben mi? O söylediklerimden pişman olmuştum. O zaman daha 16 yaşındaydım. Tam 12 sene geçmişti. O zaman ergendim. Asabi ve salaktım. Ama onda derin bir nefret uyandırdığım aşikardı. Hafif döndüğüm vücudum tamamiyle ona döndü. Kravatımı gevşeten elim donup kalmıştı. Bir adım attım ona doğru. Daha fazla ilerleyemiyordum. Sonunda ağzımdan onun adı dökülmüştü.

-Cho Minjae...

Eclips DiamondHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin