(4)

54 8 16
                                    

(Her üyeyi abim gibi gördüğümü söylüyorum. Ve ben Shua gibi bir abim olduğu için dünyanın en şanslı insanıyım. Big brother kitabında da demiştim, her kahraman pelerin takmaz diye. O benim pelerinsiz kahramanım, kanatsız meleğim💜)

Kravatımı düzene sokup boğazımı temizledim. Elim hala cebimdeydi ama terlemişti. Histerik bir gülüş atıp masamın önündeki deri koltuklara oturdu.

-Şu işe bak. Baban gerçekten koltuğunu korumuş. Dediğinde gözüm Bay Kim ve Bayan Lee'ye takıldı. Karşısına geçip oturdum. Elim ile onlara çıkın işareti yaptım.

-Evet. Öyle olmuş. Haberleri duymuşsundur.

-Duydum. Baban ölmüş. Sen de Amerika'dan buraya damlamışsın hemen.

-Tam olarak damlamak sayılmaz. Babamın tek çocuğu olduğu için tek varis de bendim.

-Aaahh! Anlıyorum. Babanın kollarına koşan bir annem vardı nasılsa burada çalışmaya hakkım var diye düşündüm. Manevi çocuğu sayılmaz mıyım?

-FBI'da çalışmışsın.

-Evet. Annemin hastalanmasından sonra ben de buraya geldim.

-Aaahh! Anlıyorum. Görmeyeli değişmişsin.

-Sen de öyle. Hala havandan geçilmiyor. Sanırım değişmeyen tek şey bu.

-Senin de lafların hala insanı tokatlıyor. Hiç değişmemiş.

-Kişilik meselesi diyelim. Dediğinde kapılar açılmış çaylarımız gelmişti. Servisimiz yapıldıktan sonra görevlü çıktı ve kapılar geri kapandı. Dikleştim. Dirseklerimi bacağıma koyup ellerimi birleştirdim.

-Babamın senden önceki avukatı ile babamın ölümünün alakalı olduğunu düşünüyorum. Kendini manevi çocuk olarak gördüğüne göre...bana yardım edersin değil mi?

-Güzel bir maaş alırsam?

-Neden olmasın...manevi çocuk?

-Anlaştık o zaman. Dedi ve elini uzattı. Benden ne kadar haz etmediğini enerjisinden hissetsem de kötü biri olmadığını biliyordum. Bu yüzden elini sıktım. Lise arkadaşım, pek arkadaş sayılmasak da, şirketimin yeni avukatıydı.

-İşine sıkı sıkıya bağlandığın sürece dile benden ne dilersen. Nasılsa lise arkadaşıyız değil mi?

-Öyle. Dediğinde kalktım ve bir kartımı aldım ve yanına bir not kağıdı da aldım. Minik not kağıdının üstüne ev adresimi yazdım. Kartımın üstünde de numaram yazıyordu. Yanı başına gidip ona verdim.

-Hem arkadaşım sayılırsın hem avukatımsın. Bunları sen de bilmelisin. Kartta numaram kağıtta ev adresim var. Her önemli gelişmeden ilk benim haberim olacak. Göstermeye dayalı bir şeyse yanıma gel. Konuşarak halledeceksen ara. Nasıl istersen. Bay Kim'e sana kartını vermesini söyleyeceğim. Bir ihtiyacın olursa bir yere acilen yetişmen gerekirse...ona söyle. Diyeceklerimi bitirince kağıda hafifçe gülümseyip bana baktı.

-Avukatlara bu kadar değer vermen güzel. Daha doğrusu bu ilgi, babanın ölümü inceleyip bitirdiğim zaman kesilecek mi?

-Onu zaman gösterecek.

-Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin yani. Anladım. Bu ilgiye pek alışmamaya çalışırım. Dedi ve ayağa kalktı. Karttaki numaramı telefonuna tuşlayıp çaldırdı. Telefonum çalınca kısa bir süre masanın üstündeki telefonuma göz atıp kapattı.

-Nerede kalacağım?

-Ne?

-Bu koca holding'de avukatına özel bir oda vardır herhalde değil mi? Dediğinde donup kaldım. Yoktu.

Eclips DiamondHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin