Adam çok heyecanlıydı. İlk kez resimleri sergilenecekti. İki gündür uyuyamıyordu. İKİ ÖLÜ BİR YARALI adını verdiği, ilk sergisinin en önemli eseri bomba etkisi yaratacaktı. Yani öyle umuyordu. Çünkü o serginin başrolüydü. Bu resmi hem aşkı,hem sadakati,aynı zamanda acıyı temsil ediyordu. Hem bir başlangıç hem de bir hayatın yok oluşunu,bitişini yansıtıyordu.
Romantizm eğilimli resimlerinde renklerin kendini göstermesi, ve kendi duygularıyla yoğrulan,dramı yansıtan resimlerinin beğenileceğine emindi. Ama yine de tedirgindi. Bir yandan da sergi sırasında yapılacak olan röportajda ne konuşacağını bilmiyordu. Ne söyleyecekti? Öylesine acemi bir ressamdı. Doğru düzgün tanınmıyordu. Cümlesinin ortasında tıkanıp kalmaktan ve o durumda herkesin ona gülmesinden korkuyordu.
İçindeki asıl boşluğun sebebiyse o kadındı. Eserinin başrolündeki o kadın. Hiçbir şeyden haberi olmayan kadın. Belki de kızacaktı ona. Habersiz resmini çizdiği için. Üstelik bunu sergilediğinden bile habersizdi. Zaten ne olacaktı ki öylesine bir kadındı. Mezarın başında oturup,konuşan bir kadın. Nereden haberi olabilirdi ki? Ev ile mezarlık arasında mekik dokuyan bir kadının sergi olduğundan nerden haberi olacaktı ki?
Ya artık değiştiyse ve eskisi gibi mezar ev arasında gidip gelmiyorsa? Belki de değişmeye karar vermiş ve hatta yardım almaya başlamıştı? Hiçbirini bilmiyordu. Zaten gerek de yoktu ki o sadece mezarın başına oturan bir kadındı. Öyle olması gerekiyordu. Değil mi? Düşüncelerinden kurtulamıyordu. Bitmiş gitmişti işte. Aradığı ilham kaynağını bulmuş,istediğini elde etmişti. Daha ne istiyordu? Peki bu içindeki istek neydi? Neden görmek istiyordu onu? Keşke gelseydi. Kendini görseydi. Bu ana o da tanıklık etseydi.
O bunları düşünürken arkadaşı Mehmet ona sesleniyordu. Hatta şuan kızıyordu. " Tolga, kardeşim hayata dönmeyi düşünüyor musun? Dön artık yoksa ben ne yapacağımı biliyorum."
" Kusura bakma kardeşim dalmışım."
" Hala mı aynı mesele?"
"Ha? Yok öylesine işte."
" Madem öyle düşünüp durmayı bırak da galeriye gidip son duruma bakalım."
"Haklısın. Gidelim."Galeriye gittiklerinde Ahmet Bey onları karşılanmıştı.Davetiye işleri bitmişti, gerekli yerlere postalanmıştı. Kokteyl içkileri de hazırdı. Geriye sadece onları konuklara servis etmek kalıyordu. Masalar çok güzel düzenlenmişti. Mavi ve pembenin uyumu çok güzeldi. Serginin açılacağı galeri oldukça geniş ve refahtı. En az yüz kişilik bir salondu. Zaten Tolga acemi bir ressamdı. O kadar kişinin gelmesi bile onun için büyük bir sürpriz olurdu.
Buna rağmen çok temkinli davranıyorlardı. Malzemeleri fazla tutmuşlardı. Tabii bunda Sarmal Sanat Galerisi'nin yöneticisi Ahmet bey ve eşi Vasfiye Hanım'ın da katkısı vardı. Her konuda yardımcı olan bu sevimli çifte sonsuz güveniyordu. Her şeyden emin olan iki arkadaş galeriden çıktılar. Büyük güne sadece iki gün vardı. Ama Tolga ve Mehmet için bu iki gün iki yıl gibi geliyordu. Sayılı gün çabuk geçer diye düşünerek sabrediyorlardı.Her şey güzel olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ÖLÜ BİR YARALI
Teen Fiction... Ve ben her şey ağır geldiğinde sesini hayal ediyorum... "Özledin mi beni karıcığım? Ben seni çok özledim. Gelsene yanıma. Kollarımla sarayım seni. Küçücük bedenin kollarımın arasında kaybolsun yine. Hadi bebeğim ben seni özledim. Artık zamanı de...