Scene 11

469 54 43
                                    

O akşam gölgeyi görmedi. Laptopunun başına geçmiş boş boş ekrana bakıyordu çünkü yapacak bir şey aklına gelmiyordu. Bir şeyler izlemeyi düşündü fakat içinden gelmedi. Telefonu eline alıp oflayarak kendini yatağına attı. Kilidi açıp hiçbir şey yapmadan telefonuyla amaçsızca ilgilendi. 

Instagram'da gezinirken Tay'ın araması ekranı kapladı. Arkadaşının bu saatte aramasını garipseyen Win, telefonu yanıtladı. "Efendim?" 

"Kapının önündeyim, aşağıya gelir misin?" dedi Tay.

"Bir şey mi oldu?"

"Sen sadece gel." dedi Tay. "Bekle geliyorum." dedi Win ve telefonu kapattıktan sonra montunu giyip aşağıya indi. Tay arabasına yaslanmış, iki elinde büyük karton bardak tutuyordu. Birini kendisi içiyordu ve Win yanına vardığında ötekini ona uzattı. "Kahve." dedi. "Teşekkür ederim." dedi Win. "Ne oldu?"

"Seni görmek istedim."

Bir şeyler garipti. Win, ortamın gerildiğini hissetti ya da kendisi abartıyordu. Tay arabasına yaslanmış ona bakmıyor, yurt binasını inceliyordu. "Bright'la, aranızda bir şey var mı?" diye sordu kısa süren sessizlikten sonra.

"Yani, sevgili değiliz ama arkadaş da değiliz."

"Ondan hoşlanıyor musun?"

"Belli değil mi? Hepinizin bildiğini sanıyordum."

"Bright'tan hoşlandığın için aranızda arkadaşlıktan daha fazlası var sanıyor olabilirsin." dedi Tay. Win ona ters ters bakıp "Ne demek istiyorsun?" diye sordu. 

"Sadece kalbin kırılmasın diye-"

"Biz, öpüştük." dedi Win sözünü keserek. Tay duraksadı ve sonunda bakışlarını yurt binasından ona çevirdi. "Öpüştünüz mü? Ne zaman?" Sesi kısık çıkmıştı. "Geçen perşembe. Akşam First'le kapımın önüne gelip beni çağırdılar ve lunaparka gittik."

"Akşam akşam?"

"Ben de öyle tepki verdim ama ikisi sık sık bunu yapıyorlarmış." O günü hatırlayıp gülümsedi, gerçekten çok güzeldi. Bir daha o günü yaşamak istiyordu, her düşündüğünde o akşam nasıl hissettiyse onu kısa da olsa tekrar hissediyordu. "Senin adına sevindim." dedi. "Tay," dedi Win. "Bütün bu konuşmanın amacı nedir? Bugün onunla yemeğe gittiğim için mi?"

"Win."

"Özür dilerim, gerçekten. Sizi satıyormuşum gibi gözüktüğüne eminim hatta gerçekten öyle oldu ama haberim yoktu."

"Win,"

"Özür diler-"

"WİN!" dedi en sonunda sesini yükselterek. Win korkuyla bir adım geri çekildi. "Sorun, onunla gitmen değil. Sorun onunla olman." dedi. Şaşkınca kendisinden birkaç santim olan esmer tenli arkadaşının gözlerine baktı. Gözleri adeta ateş saçıyor gibiydi. "Onunla olmam mı?" dedi Win. "Ne demek bu?"

"Şu an, büyük bir hata yapmak üzereyim." dedi Tay. "Ben" dedi. "B-ben, Win," Tay aniden öne doğru, onun kollarına düştü. Win endişeyle onu tuttu ve "Tay?" dedi. "Tay iyi misin?" Ama arkadaşı kollarında baygın bir şekilde yatıyordu. Onu dürterken kıyafetinin sırtının yırtıldığını ve Tay'ın omzundan kanlar aktığını gördü. "T-tay?"

Rüzgar şiddetle esti ve beraberinde onun ismini fısıldayan sesi de getirdi. 

"Win." 

Yutkundu. "H-hayır, Tay." dedi korkuyla. Sokaktaki tüm lambalar söndü ve sonra tekrar yandı. İşte oradaydı. Gölge karşısında dikiliyordu. Sol eli kanlar içindeydi. "Ona ne yaptın?" dedi Win. "Neden yaptın?" Gözlerinden yaşlar akarken Tay'la beraber yere çöktü. Hiçbir şey demeden Tay'a bakıyordu, arkadaşı hafifçe gözlerini aralayarak ona baktı, Win bir umut ağzını açsa da kelimeler ağzından çıkmadı. Tay gözlerini tekrar kapattı. 

Gölge onlara doğru yürüdü. "Yaklaşma." dedi sesi titreyerek. "Uzak dur. UZAK DUR! YAKLAŞMA!" Win çığlık attığında gölge durdu. Sol elinden kan yere damlarken kafasını yana doğru eğdi. Bir adım daha atmaya çalıştı ama Win, Tay'ı da kendisiyle beraber geriye çekmeye çalıştı. "YARDIM EDİN! BİRİSİ YARDIM ETSİN! İMDAT! YAKLAŞMA!" Win ağlayarak bağırıyor ve birinin bir an önce onlara yardıma gelmesini istiyordu. "KİMSE YOK MU?" diye bağırdı. 

Gölgenin altında durduğu sokak lambası sönüp geri yandı. Gölge gitmişti. Win korkuyla etrafına baktı, hıçkırıklar içinde ağlamaya devam ediyor ve Tay'ı sıkıca tutuyordu. Elleri titremeye başı dönmeye başlamıştı. Hayır, bayılmamalıydı. Bilincini açık tutmalı ve yardım bulmalıydı. Bilincini kaybetmek istemiyordu. 

Kendisini bir hastanenin acil sevisinde buldu. Orada tek başına değildi. Endişeyle yatakta doğruldu, eline bir serum takılmıştı. "B-ben," dedi ve etrafına baktı. "Hey," dedi birine "Hemşire nerede?" Seslendiği kişi bir kadındı, hemşirenin birazdan geleceğini söyledi. "Acil serviste miyim?" dedi.

"Evet." dedi kadın. 

Bir süre sonra Win'in yanına hemşire geldi. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. "İyi hissediyorum, bunu çıkarabilir misiniz?" dedi Win serumu göstererek. "Lütfen?" 

"Henüz çıkaramam." dedi hemşire. Win aldığı cevaptan memnun olmamıştı. Ne olduğunu hatırlayarak yerinde doğruldu ve "Arkadaşım?" dedi. "Ona ne oldu?"

"Arkadaşın şu an yoğun bakımda." dedi tanımadığı bir ses arkasından. Hemşire gelen iki kişiye iki elini birleştirip öne doğru eğilerek selam verdi ve yanlarından gitti. Win, gelen iki kişiye baktı ve o ikisinin kim olduğunu tahmin etmesine bile gerek yoktu. Polisler, rozetlerini gösterip kendilerini tanıttılar. Bir sandalye daha çekip karşısına oturdular. Birisi gözlük takıyordu ötekisinin ise teni bembeyazdı. 

Beyaz tenli olan "Birkaç soru sormak istiyoruz." dedi. Win kafasını salladı, kendini gergin hissediyordu. Gözlüklü olan "Kurbanla yakınlığınız nedir?" dedi.

"Liseden arkadaşım." 

"Peki olay nasıl oldu?" dedi beyaz tenli. Win bu sorunun geleceğini biliyordu bu yüzden önce suratını buruşturup hatırlamaya çalışıyormuş gibi yaptı. "B-ben, hatırlamıyorum." dedi. "Hangi üniversitedesin?" diye tekrar soru sordu beyaz tenli. Win okulunun adını söyledi. "O okulda bir kıza saldırı oldu. O kızı tanıyor musunuz?"

"TanImıyoruz."

"Hmm." dedi gözlüklü. "Bu iki olayın birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyor musun?"

Bağlantılı olduğunu biliyordu. "Hayır..." dedi. "Nasıl bağlantılı olabilir ki?"

"Kız bıçaklandığında da kameralar çalışmıyordu, senin arkadaşın bıçaklandığında da. Ve ambulansı arayan kişiyi de göremedik." dedi gözlüklü olan. "Okulda kız hakkındaki bu dedikodular yayılmıştır eminim ki."

"Evet duymuştum." dedi Win. Polis memurları başka soru sormadılar. Kısaca birbirlerine baktıktan sonra beyaz tenli adam ona kartını uzattı. "Bir şey hatırlarsan aramaktan çekinme." dedi. Onlar gittikten sonra Win karta baktı. "Harika," dedi. "Durduk yere şüpheli de oldum." 

Sıçtım sıvıyorum şu an fici :'d

Le Fantôme de l'Opéra (BrightWin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin