five | celibacy

1.3K 113 111
                                    

son feci peder zayn malik ile vaaz vakti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

son feci peder zayn malik ile vaaz vakti

~

Kilisedeydim.

Henüz içeri girmemiştim; ama o puslu açıklıktan, ürkütücü tablolardan, yoğun tütsü kokusundan ve insanların yüzlerindeki gereksiz gülücüklerden haz etmiyordum.

Güneş alan bahçede üzerimdekileri çekiştirirken derin nefesler alıyordum. İyi olacaktım. İşin sonunda onu görmek vardı, elbette iyi olacaktım.

Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra içeri ilerledim. Aralık geniş kapıdan içeri süzüldüğümde onu kürsüde, konuşurken görmüştüm. Fazla katılımcı yoktu. Bu ve ayakkabılarımın alçak topuğunun sesi birleşince berbat şekilde ilgi odağı olmuştum.

Gözleri kürsüden bana çevrildi. Üzerindeki yeşil rahip kostümü içinde o kadar iyi görünüyordu ki, nereye oturmam gerektiğini bir türlü bilememiştim.

Heyecanımı fark etmiş olsa gerek, dudaklarına konan gülücüğü keşfettim. Işıl ışıldı.

Önündeki kağıda bakıp ellerini birbirine bastırdı. "Bugü... ah, pekâlâ. Bugünün duyuruları. Saat beşte... hayır, saat... saat üç buçukta..." Başını eğerek önündeki kağıtta gezdirdi gözlerini.

Başımı hafifçe yana yaslayarak izledim onu. Dudaklarımdaki gülücüğe mani olamıyordum.

"Surp Badarak sunumu yapılacaktır. Saat üç buçukta. Evet. Bugün."

Kafa karışıklığı kısa sürdü. Duyurularını yaptıktan sonra katılanlara nazikçe gülümsedi. Yanına yaklaşan yaşlı bir kadına eğilerek söylediklerini dinlerken gülümsemesi büyümüştü. Kadının kulağına yaklaşarak bir şeyler söylemesini, oturduğum yerden kalkarken seyrediyordum.

Dağılan insanların arasından koşturarak kollarına atılmak istiyordum.

Yaşlı kadının sırtına bastırdığı eliyle yavaş adımlar atıyordu. Kadın, el sallayarak ondan uzaklaşırken duraksadı. O da onun arkasından el sallamıştı. Gözleri benimkilere dönünce gülümsemesi aynen kaldı. "Merhaba."

Kollarımı gövdemde kenetleyip tebessüm ettim. "Biraz daha romun var mı?"

Hiçbir şey söylemedi. Başıyla geride kalan odasını işaret etti ve önümden yürümeye başladı.

Sikeyim romu, bir panter gibi üstüne atlamak istiyordum.

Karanlık koridorlardan aydınlık odasına geçtik. Bu kez dolabının üstünde değildi rom şişesi. Çalışma masasının etrafından dolaşıp kitaplığından bir kadeh aldı. Masasına geçip kadehi doldururken göz ucuyla bana bakıyordu. "Otursana."

Doldurduğu kadehi uzattığında aldım. Çalışma masasının üstünde dağınıklığı izleyerek odanın ortasına ilerliyordum. Açık kalmış küçük, siyah kaplı bir deftere takıldı gözlerim. El yazısını okumak için başımı yana eğmiştim ki defter bir anda kapandı.

epiphanyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin