•
Şömineden gelen çıtırtılar genç kızın nefes sesleriyle karışmıştı,yakında doğum günü vardı normalde ne hediyeler alacağını düşünürken bu gün ailesinin ona neyi söylemediğini düşünüyordu.
Ve tabii bir de dün gece gördüğü o rüya vardı o kadar gerçekçiydi ki yatağında uyanmasa o anın yaşandığını düşünecekti.
Rüyasında açık mavi saçlı kadın bir aynanın önündeydi Jisoo olayları uzaktan izlerken birden kendini aynanın içinde gördü ama bu şuan ki bedeni değil bebekliğiydi.
Beşiğinde mışıl mışıl uyurken yandan gelen fısıltıları dinlemeye başladı bu sefer.
Aynada mavi saçlı kadın ve ailesi vardı.
"Ne gördün Chaerin?" Annesi'nin fısıltıyla sorduğu soruyla Chaerin şaşkınlıkla kafasını onlara çevirdi.
"Kraliçem bunu size nasıl söylerim bilmiyorum ama gördüklerim hiç iyi şeyler değil."
"Her şeyi anlat Chaerin." Bu sefer babası emrivaki bir sözle konuştu ablası Irene ise olanları çocuk haliyle sessizce dinliyordu.
"Asırlar önce bir cadı o zamanın prensine aşık olmuştu kezâ Prens'te ona aşıktı fakat bir o kadar da korkaktı Kral olmak için aşkından bile vazgeçen Prens'in Prenses ile olan düğün gününde Cadı asırlar sonra bu topraklar için bir kişiyi Kıyamet Kraliçesi seçti o Kraliçe aşk ve mutluluk gördüğü yerde orayı yerlebir edecek bir güce sahipti bir nevi eşsiz özelliklere sahip bir büyücü olacaktı ve sanırım zamanı geldi."
"Neyin zamanı Chaerin bizi korkutuyorsun?" Annesinin endişeli sesiyle Chaerin onlara ürkütücü bir bakış attı.
"Kızınız seçilmiş olan Kıyamet Kraliçesi."
Annesi yere yığılırken babası şaşkınca karısını tutmaya çalışıyordu ve görüntü kesildi,Prenses uykusundan uyandı
"Ne düşünüyorsun böyle?" Ablamın gelişini bile duymamıştım.
"Hiç her zamanki gibi alacağım hediyeleri falan."
"Bu sene büyük bir hediye seni bekliyor Jisoo artık yetişkin oldun."
"Ne hediyesi?" diye sordum heyecanla
"Benim taktığım tacı görüyor musun yakında senin de buna benzer bir tane olacak." Ablasının dediği şeyle morali düşse de belli etmedi.
"Ne güzel."
"Benim dersim var şimdi gelince beraber göl kenarına gidelim mi?" Dediğinde başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim.
Fakat canım öyle sıkılmıştı ki ablamı beklemeden göl kenarına kendim indim.
Soğuk suya inat bedenimi soktum ve gözlerimi açıp gölün içindeki minik balıklar ve bazı bitkilere göz gezdirdim.
Bazılarının bu güzelliklerden yoksun olduğunu bilmek beni üzüyordu.
Gölden çıktıktan hemen sonra yanda duran büyük kayalığa oturdum ama bir ses vardı kulaklarımda dolaşan,belki bir işaret.
Merakıma yenik düşüp sesi takip etmeye başladım gölden ne kadar uzaklaştım hatırlamıyorum ama bulduğum yer bir kulübeden farksız değildi.
Buraya kadar geldiysem geri dönmek olmazdı,zaten yarı açık olan kapıdan içeri baktığımda arkası dönük bir kadın gördüm korkuyla geri adım atarken kadın adımla seslendi.
"Prenses Jisoo buraya gelerek beni şereflendirdiniz." Yavaş yavaş arkasını döndüğünde rüyamda gördüğüm kadının bu olduğunu anladım.
"Adımı nereden biliyorsunuz?"
"Sadece adını bilmiyorum senin hakkında her şeyi biliyorum buraya neden geldiğini de."
"Ben sadece bir sesi takip ettim."
"Ve o sesi sana ben yolladım hatta o aklında dönüp dolaşan rüyayı da ben görmeni sağladım."
"Öyleyse neden öyle bir rüya gördürdünüz bana?"
"Teknik olarak bir rüya değildi bir anıydı senin bilmediğin ve asla bilemeyeceğin bir anıydı."
"Yani o anlatılanların hepsi gerçek miydi?"
"Evet Prenses hepsi gerçek."
"O zaman Kıyamet Kraliçesi de nedir?"
"Sensin,tüm düzeni değiştirip her yere yeni bir düzen getirecek olan kişi sensin."
"Peki bunları bana neden anlatıyorsunuz?"
"O gün,senin geleceğini gördüğüm günden beri asla düzenli uyku uyuyamadım hakkında kabuslar görüp durdum ailen sana söylememekte yeminliydi çünkü olacaklardan korktular,değersiz kızları tarafından öldürülmekten korktular."
"Ama onlar benim ailem neden böyle bir şey yapayım."
"Zamanla çok farklı birisine dönüşeceksin Prenses."
"Ben kimseye zarar veremem."
"Ailen her zaman Ablan'a ilgi gösterdi hatırlasana sen onlar için sıradan bir çocuktan farksız değildin kendi benliğin olan Su Bükmeyi bile sana düzgün öğretemediler ablan kadar olmasa da sende güçlü bir bükücüsün Prenses."
"Ben anlattığınız gibi birisi olamam." Fakat beni dinlemeden kararlılıkla konuşmaya devam etti.
"Prens Kim Taehyung ona gönlünü kaptırdığını biliyorum ama o ablanla beraber değil mi hatta yakında nişanlanacaklar ve sen oturup onları izleyeceksin." Dediği şeyler artık sinirime dokunmaya başlamıştı.
"Ne ablan ne de ailen seni hiçbir zaman gerçekten sevmedi eğer sevselerdi sana bunu en başında söylerlerdi eğer erken söyleselerdi belki de bu olacaklar yaşanmazdı."
"Ne yaşanacak ki." Dedim ürkek sesimle.
"Kendini bile tanıyamayacaksın Jisoo,herkese çok kötü şeyler yaşatacaksın ama bundan yine sen zararlı çıkacaksın."
"Kimseye kötülük yapmak istemiyorum."
"Yine de haftanın 5 günü yanıma gel seni çalıştıracağım,kimsenin yapmadığını ben yapacağım."
Genç kız başını aşağı yukarı salladı,her derste daha güçlü ve daha yenilmez olduğunu hissediyordu ve bununla beraber içinde bir yerlerde yatan o nefret duygusu da gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.
^^===^^===^^===^^===^^===^^===
Herkes avatar sanmış ama ben avatarı hiç izlemedim benziyorsa da bilmiyorum şxöxşxçxşöxxş
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passionis
Fanfiction"Sadece kötü olmakta iyiyim." Her zaman bizlere ana karakterler iyi sunuldu,kusursuzlardı ama burada öyle değil o sevilmeyen kötü karakterin neden böyle olduğunu öğreneceğiz bts±bp kraliyet×fantastik