4, küçük bir tevafuk.

216 63 221
                                    

Dünden beri hala bakışıyordum, cam şişeye doldurduğum güllerle. Sadece bakıyordum, bana kim gül gönderirdi ki? Bu hayatta samimi olduğum, hatta tanıdığım kimse yoktu. Aklımda takılı kalan sorular kalbimi hoplatıyordu resmen. 'Güzel bayan'... güllerin üzerinde ki notu okuyup duruyordum. Hayatımda ilk defa bir iltifat almıştım, hem de kim olduğunu bilmediğim birinden.

Güller o kadar hoş kokuyorlardı ki, ne desem az kalacaktı. Gülleri çok seviyordum.

Aklımı çelen tek soru 'Kim gönderdi?' İç sesim benimle konuşmuyordu, neden saklıyordu ki? Oysa ki o biliyordu. Yoksa bu da kaderin bana karşı oynadığı büyük oyunlardan mıydı?

Dün çiçek aldığımdan beri açıkçası yüzümde güller açıyordu. Bu mutluluk bir anda yok olacak diye o kadar korkuyordum ki. Arada önce ki halime dönmeye çalışıyordum, bu mutluluk kaybolmasın diye.

Kimdi o? Söyleyin bana. Kim görmüştü beni, kim tanıyordu? Gülleri sevdiğimi kim biliyordu? Tuhaftı, ben kimseyi tanımıyordum oysa ki. 

Ufak çaplı sorular, ufak çaplı krizlere girmeme neden olsa da iç çektim ve botlarımı ayağıma geçirdim. Montuma daha sıkı sarılıp apartmandan çıktığımda hava olabildiğince kötüydü, böyle havaları sevmiyordum. Şemsiye almayı unutmuştum ve de apartmana geri girmeye üşeniyordum.

O yüzden es geçtim ve yavaş adımlarla yürümeye başladım.

Merak ediyordum, merak duygusu tüm vücudumu ele geçirmişti. Öğrenmek istemiştim fakat o kişiye ulaşabilmem için tek bir şey bile yoktu. Küçük sarı not kağıdı cebimde duruyordu, onu yanımdan ayırmak istemiyordum. Anlamsız şekilde özel geliyordu.

Ah tabi özel gelirdi, ilk hediyem...

Aklıma gelen ihtimalle olduğum yerde duraksadım. Ya yanlış kapıya koydularsa? Belki de o 'güzel bayan' ben değildim. Kafamı olumsuz anlamda salladım ve düşüncelerimi bastırmaya çalıştım. İç sesim dün akşamdan beri benimle konuşmuyordu, tek bir cevap alamıyordum.

Fazla merak iyi değildir.

İçimde hissettiğim uğultu ile göz devirdim. Ancak merak ediyordum, bu duyguyu bastıramıyordum. İç sesim şuan saçmalıyordu, ilk defa böyle bir şey yaşıyordum merak etmem oldukça doğaldı. 

Yine de mutluydum. Dünden beri. Bu mutluluğum bir anda gider diye de korkuyordum, nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Özel güçleri olan ben, bu kişiyi bulmakta zorluk çekmemeliydim oysa ki. Tabi iç sesim bana hiç yardımcı olmuyordu.

Kesinlikle kaderin bana karşı oynadığı kurnazca oyunlardan biriydi.

Evden çıkarken kahvaltı yapmamıştım, aç hissetmemiştim fakat şuan olabildiğince açtım. Önüme çıkan bir kafeye girdiğimde en azından burada bir kruvasan ve kahve içip, sıcaklıkla mayışabileceğimi düşündüm. 

Her düşüncem de merak vardı. Gönderen kişi büyük ihtimal bir erkekti, yine de merak ediyordum. Ayrıyetten hala o minik kızı unutamıyordum, umarım orada daha mutludur. Vicdan azabı çekmeye devam etmem dışında pekte sorun yoktu fakat hala üzülüyordum.

O orada mutlu mudur ki? Emin misin iç ses?

Düşüncelerini biraz temizler misin? Fazla düşünüyorsun Chaeyoung. Bunun hakkında konuştuk.

İç çekip ufak masalardan birine oturdum ve sipariş verdim. Umarım Bay Namjoon geç kalacağım için bana kızmazdı. Gerçi kızacağını sanmıyordum, o nazik bir adamdı. Gerçekten iyi biriydi, karısı da kendisi kadar tatlıydı fakat pek konuşmuşluğumuz yoktu. Fakülteye Bay Namjoon'u görmeye geliyordu sadece.

Valor del tiempo | jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin