tek kurtarıcı

1.5K 124 52
                                    

Jungkook, sınıf kapısından el ele içeriye giren Jimin ve Daesung'a baktı. Sevgilisi olduğunu öğrenmek neden onu bu kadar şaşırtmış ve yıkmıştı? Fakat Jimin eğer sevgilisi varsa kendi yemek teklifini neden kabul etmişti?

"Ah, Jeon."

Miyoung'ın sesini duymasıyla göz devirdi.

"Evet?"

"Dünden beri aramalarımı neden cevaplamıyorsun?"

"Beni arkadaşımla birbirimize düşürdüğün için kızgınım sana. Ayrıca benimle sadece param için çıktığını da fark ettim. Gözlerindeki o sevgi, sahte, Miyoung."

"Hah! Aptala bak. Sen değil, ben ayrılıyorum tamam mı?"

Miyoung'ın ağlayarak diğer sürtük arkadaşlarının yanına ilerlediğinde Jungkook halinden memnun gülümsedi.

Başını yan tarafa çevirdiğinde Daesung'un omzuna başını yaslamış Jimin'i gördüğü zaman yumruklarını sıktı. Onu kıskanıyordu, peki neden? Ne vardı ona karşı kalbinde? Ne hissediyordu?

"Bizim kukumav kuşuna birşeyler olmuş yine."

"Jungkook. Noluyo-"

Tae'nin sesini yarıda kesmesi Daesung ve Jimin'i görmesindendi.


"Bunlar sevgili miydi?"

"Tae'ye bırakın işleri, Daesung benim kankam giderim onların arasına casus gibi."

Seokjin onun kafasına vurdu.

"Kankan?"

"Ehe. Sizden sonra kankam demek istemişim hyung."

"Aferin. Git şimdi."

Tae dudağını büzerek Daesung'ların yanına doğru ilerledi.
~
"Bu sohbet fazla uzadı. Hani bu bizden başka kimseyle konuşmuyordu?"

"Aynen. Pis yalancı."

"Daesung pek mutlu ama Jimin'de bir değişiklik var gibi."

"Değil mi ya? Mutlu değil gibi."

"Mutlu değilse niye sevgili olsun?"

"Tek zeki sen misin yoongi?"

Jungkook göz devirerek söylediği cümleden sonra hyung'u ensesine bir tokat geçirdi.

"Yoongi mi?"

"Hyung."

"Velet."

"Çocuklar ben kantine gidiyorum. İstediğiniz birşey var mı?"

"Hyung bana çikolatalı gofret alır mısın?"

Jungkook bütün şirinliğini kullanarak hyung'una baktı. Hyung'u gamzeleriyle sevimlice gülümseyerek onu onayladı. Ardından tekrar Jimin'e dikkat kesildi.

Aslında Hoseok haklı gibiydi. Jimin bugün onunlayken hiç gülmemişti. Ortada gerçekten birşeyler dönüyor olmalıydı.

Jimin tuvalete gitmek istediğini söyleyerek ayağa kalktı.

"Jungkook fırsat bu fırsat koş."

Jungkook yan taraftakilere duyurarak namjoon hyung'unun yanına gideceğini söyledi dikkat çekmemek adına. Jimin çoktan tuvalete varmış olmalıydı.

Tuvalete girdi ve yavaşça kulağını kapıya dayadı.


O ağlıyor muydu?

Evet, bu minik hıçkırıklar ona aitti.

Jungkook kapıyı açtı. Jimin kabinlerden birinde sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu.

"Jimin?"

Sesler kesildi.

"Um, Jeongguk?"

"Neden ağlıyorsun?"

"Ağlamıyorum..."

"Kapıyı açar mısın?"

Jimin dikkatle kapıyı açtı ve kendine endişeyle bakan bir çift gözle karşılaştı.

"Bir sorun mu var? Benimle paylaşabilirsin?"

Jimin kızardı. Bunu söylediğini duyarsa, Daesung'dan bir yığın dayak daha yerdi.

"Ailevi bir mesele."

"Oh, anlıyorum. Peki o zaman, dün olan olay için kusura bakma. Onun huyunu bilirsin, aptalın teki işte."

"Problem değil. O tür şeylere takılan biri değilimdir."

"Hadi sınıfa gidelim."

Birlikte sınıfa giremezlerdi. Daesung bunun hıncını evde çıkartırdı.

"Şey, aslında sen önden gitsen iyi olur. Benim halletmem gerek bir işim var."

"Oh, peki sen bilirsin. Derste görüşürüz."

Sadece ufak bir tebessüm etti ve onun gidişini izledi. Çıktıktan emin olduktan sonra da kapıyı kilitleyerek kapatıcısını çıkartarak boynundaki izleri kapatmaya çalıştı.

Gitmişti o. Tek kurtarıcısını da kendi elleriyle yollamıştı.

literature notes, jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin