13. Bölüm

515 30 49
                                    

  Selam millet! Uzun bir aradan sonra merhaba! Biliyorum bayadır yazmıyorum ama planladığım şeyler tam istediğim gibi gitmediği için biraz gecikmeli bir bölüm oldu ... Bu yüzden hepinizin affına sığınıyorum. Bu arada gönderdiğiniz mesajlari gördüm ama cevap veremedim çok özür dilerim.. Yinede sizi seviyorum..
Bir diğer konu ise Akay , Beria ve Gökay için seçtiğim karakterleri kaldırdım. Özel bir sebebi yok sadece içime sinmemişti bende daha fazla devam ettirmek istemedim ...
Herneyse size keyifli okumalar...
Ve son bir şey normalde vote sınırını pek koymuyorum ama +50 vote gelip gelmeyeceğini merak ettim. Kısacası yeni bölüm sizlerin elinde :*    

_______________________________________

Büyük ve güçlü eli ağzımı örterken panikten burnumdan nefes almayı unutmuş olmalıyım ki elini çektiği sırada nefes nefese kalmıştım. İki büklüm olmuş, ellerimi dizlerime yaslamış bir şekilde soluklarımı normal ritmine getirmeye çalışırken oda tepemde dikilmeye devam ediyordu. Derin soluklar alırken başım dönmeye başlayınca bir ara nefesimi tutmak zorunda kalmıştım tabi ama en sonunda düzelebilmeyi başarmıştım. Kafamı kaldırıp gözlerimi kısarak ona sinirli bir bakış atmaya çalıştım ki bu çabam ona sekerek geri bana döndü.

“ Ne yaptığını sanıyorsun?” diye fısıldayarak bağırdığımda aldığım tüm soluklarımın hepsini sanki geri vermişim gibi hissetmiştim ve nefes alış verişim hızlanmıştı fakat şu an bunu umursayacak havamda değildim. Daha büyük sorunlarım vardı. Mesela Akay’ın sanki anahtarı varmış gibi odama ve evime rahatça girip çıkabilmesi gibi.  Hiçbir tepki vermeden dikilmeye devam ettiğinde çok uzun süre aldırmış olduğum sinirlerim tekrardan bana göç etmeye başlamış gibiydi.

“ Akay! Sana diyorum. Bana bir cevap ver artık. Öylece elini kolunu sallayarak evime girip çıkmaktan vazgeç ve beni korkutmaktan!” Zar zor nefes topladığım ciğerlerimi bu cümle ile tekrardan söndürürken duruşumu değiştirmedim. Ondan korkuyor muydum? Kesinlikle. Peki davranışlarından sıkılmış mıydım? Tahmin edemeyeceğiniz düzeyde. Kafamın için de yapmış olduğum bu iki soruluk testten sonra ona direnmeye karar verdim. Benimle bu şekilde oynayamazdı.

  Hala tepemde Titaniğin çarparak onlarca kişinin ölümüne sebep olan buz dağı gibi durmaya devam ederken benim de sabrım, yeni keşfettiği sınırlarına tırmanmakla meşguldü. Sakinleşmek ve ciğerlerimi oksijenle ödüllendirmek adına derin bir iç çektim ve aldığım hızlı nefeslerden dolayı kuruyan dudaklarımı konuşacağım belirtisi olarak yaladım.

" Gerçekten yeter Akay. Buraya önce beni korkutup sonra öylece suratıma bakmaya gelmiş olamazsın değil mi? Yoksa benim bilmediğim garip hobilerin falan mı var? Ama dur bir dakika ben senin adam öldürmüş olman, insanları sinir etmeyi sevmen, karanlıklar efendisi diye anılman ve konuşmaman dışında bir şey bilmiyorum değil mi?" Aslında bu kadar uzun cümle kurmayı planlamıyordum hatta öyle ki ben ona sadece ''buraya neden geldin?' gibi üç kelimelik basit bir soru sormayı planlıyordum ama galiba her şey artık istediğim gibi olmuyordu.

"Bir de resim çizmek " sesini duyduğuma mı sevineyim yoksa bunda bile benimle dalga geçmesine sinir mi olayım o an ciddi anlamda çözemedim. Yaptığım bu uzun konuşmadan ve sorduğum onca sorundan sadece buna mı takılmıştı?  Ağzım açık bir şekilde ona baktığımdan emindim. Hatta biraz uzun bir süre bakmış olacağım ki yer çekimi etkisiyle çenem ağrımaya başlayınca eski konumuna getirmek zorunda kaldım.

"Ciddi anlamda problemlerin var. Hem de çok ciddi derecede." derken daha fazla kafamı kırmamı sağlayan Akay ve kapı arasında oyalanmak istemediğim için yanından geçerek yatağıma doğru yürüdüm. Çantamı çıkararak yatağının üzerine gelişi güzel attım. Üstündeki elbiseden bir an önce kurtulmak ve yumuşak yatağıma girerek hayal dünyama kavuşmak gibi süslü hayallerim vardı ama görünüşe bakılırsa Akay hayallerimde de süsü sevmiyordu.

KARANLIĞA MAHKUM(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin