11. Bölüm

340 32 40
                                    

Biliyorum bölüm geç geldi ama hem okulum hemde stajım başladı. Üstüne üstlük yurtta kalıyorum yani biraz sıkıntılı bir durumdayım. Bu yüzden yeni bölümler artık pazar günü gelecek. Yeni bölümü yazabildiğim kadar uzun yazmaya çalıştım ve git gide de uzayacak gibi görünüyor ^-^ Yorumlarınızı eksik etmeyin, hepinizin görünüşü benim için önemli olumlu veya olumsuz.

^-^ her neyse seviliyorsunuz keyifli okumalar çok öptüm ^*^

-------------------------------------------

Gelen mesajla zaten yetmeyen kanım yüzünden soğuk olan ellerim sanki çizgi filmlerde gördüğümüz buz kütlelerine dönmüştü. Neden bilmiyordum ama ondan korkuyordum. Belki ben tehlikeliyim havaları ya da ona yapışmış olan kötü ün olabilir ama en basitini düşünecek olursak onun soğukkanlı bir katil olması da ondan çekinmem için yeterli bir bahaneydi. İnanamıyormuş gibi gelen mesaja gözlerimi kırpıştırarak baktım. Ah! Bu çocuk ciddi miydi? Pekala ondan korkuyor olabilirdim ama onun her dediğini yapacak değildim ya!

   Elimdeki son model olmasa da benim için yeterli olan telefonun yandaki tuş kilidine basarak ekranın kararmasına izin verdikten sonra içinde hala şaşkınlık olan bakışlarımı boş mavi-yeşil gözlere çevirdim. Şahin bakışları ile bize yiyecek gibi bakmaya devam ederken yanında bir hareketlilik oldu ve sağında oturan siyahlar içindeki çocuk ayağa kalkarak bize doğru yürümeye başladı. Akay kadar olmasa da kendinden emin adımları ve vahşi bakışları vardı. Üstelik bize doğru yaklaştıkça yapılı olan vücudu daha da büyüyor ve beni ürkütüyordu. Elimdeki tüy yumağına da benim gibi ürkmüş olacak ki kıpırdanmaya başladı. Onu daha fazla sıkmak istemediğim için son kez başını okşayıp yere bıraktım. Bize doğru gelen karartı yanıma gelmedi ama kafası ile oturduğumuz yerden uzak bir yeri göstererek Gökay'ı çağırdı. Yanımda gerildiğini hissetmiştim ama hiçbir şey demeden ayağa kalkarak istenilen yere gitti.

      Neler döndüğüne anlam vermez bir şekilde Gökayları izlerken üzerimde dolanan vahşi bakışları hissedebiliyordum ama ona bakmamı sağlayacak cesaretli tarafım çoktan valizini toplamıştı ve bana yazılmış olan zarfı yatağının üzerine bırakmıştı. O tarafımla aslında çok yakın arkadaştık ancak Akayla tanıştığımızdan beri her şey tepetaklak olmuştu. İçimdeki karmaşaya odaklandığı için kör olmuş gözlerimi kafamı iki yana sallayarak açtım ve önündeki hararetli konuşmaya döndüm.

       Ne dediklerini benden ötede oldukları için anlamıyordum ama etrafımızdaki sesler biraz kısılsa duyacağıma emindim. Benimle ilgili bir şeylerin döndüğünü düşünüyordum ki bunu düşünmem bile beynimin bana orta parmağını kaldırması için yeterli olmuştu. Yine de bu düşünce ayağa kalkıp ortalarına pat diye dalma isteğimi dürtüyordu ama okula geleli daha çok olmamıştı ve benim hakkımda konuşmuyorlarsa işte bu biraz sorun yapabilirdi. Oturduğum yerden gözlerimi kısarak onca denememe rağmen gelişmemiş bir yeteneğim olan ‘dudak okumayı’ devreye sokmaya çalıştım aman bunu denemeye kalkışmam bile kısa devre yapmama sebep oldu. Bu umutsuz çabamdan da vazgeçerek sıkıntıyla ofladım ve kollarımı göğsümde birleştirerek arkaya yaslandım.

         Meraklı birisini kendi etrafında dönen olaylardan uzak tutmak benim için Çinlilerin yaptığı işkencelerden bile büyüktü. Hala üzerim olan bakışlara karşılık verme isteğine sır çevirirken önümdekileri izlemeye devam ettim. İkisinin de kaşları çatıktı ve kasları gerilmişti ama ismini bilmediğim karanlık çocuk sadece düşmanlık olduğu için böyle dururken, Gökay içine biraz daha sinir ve öfke katmış gibi duruyordu. İnsanlara gözlerimi dikip izlemeyi sevmezdim çünkü başıma bir dert açacaklarından korkardım ama şimdiki tüm merakım diğer duygularımı devre dışı bırakmış görünüyordu.

KARANLIĞA MAHKUM(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin