VI. Bölüm: "Mors Et Vita İn Manibus Lingue"Yaşam ve Ölüm Dilinin Elindedir.
31 Nisan 2072
Yaşam ve ölüm.
Birbirinden farklı fakat sürekli birbirini döngü içerisinde takip eden iki kavram.
Hayatın sınırlarını belirleyen çizgiler.
Yaşamak herkes için aynı mıydı? Ya da ölüm. Herkes için ölüm kelimesi aynı şeyi mi ifade ediyordu? Aynı anlamlara mi geliyordu?
Ben yaşarken aslında ölü müydüm? Nefes alıp verebiliyorken, ölü mü biliniyordum diğer insanların gözünde?
Peki ama neden?
'Ergeler yıllar önce öldü.' Ne demekti? Ben yaşıyordum. Tüm benliğimle zaman zaman isyan bile etsem hayattaydım. Ve Ben Erge'ydim.
Damaster'in söylediğine göre de yaşayan son Erge'ydim. Ailemin hepsi seneler önce ölmüştü. Onları hatırlamıyordum ama hep yaşadıklarına inanmak istemiştim. Oralarda bir yerde beni aradıklarının hayalini kurmuştum. Ama meğersem onlar ölüydü.
Hafızamda anıları olmadığı halde ölmüş olmalarına üzülmem normal miydi? Çünkü ben üzülüyordum.
"Al, su iç."deyip elindeki su şişesini gösterdi Alen. Başımı yasladığım camdan kaldırarak sağa döndüm ve hafifçe salladım. Elindeki şişeyi dikkatlice alıp kapağını açtım. Gözlerim kapağında takılı kalırken zihninde canlanan görüntüler duraksamama sebep oldu.
'Behram aç şunu ya!'diyerek elindeki küçük boy şişeyi karşısındaki çocuğa uzattı küçük kız.
'Aman be mızmızlanma hemen. Al, açtım.'dedi Behram karşısındaki kıza şişeyi uzatarak. Küçük kız elindeki şişeyi hızlıca alıp kafasına dikerek şişeyi yanında duran çöp kutusuna fırlattı.
Zihnimden geçen anlık görüntülerle kaşlarımı çattım. Behram denen çocuğu daha öncesinde rüyamda görmüştüm, hatırlıyorum. Ancak karşısında olan küçük kız kimdi? Ben miydim? Benim küçüklüğüm müydü? Eğer o küçük kız ben isem Behram neredeydi? Bizim o laboratuvar da ne işimiz vardı?
"Sen iyi misin? Çok solgun görünüyorsun."dedi Alen gözlerini kısıp yüzüme bakarak. Beni merak etmediğine emindim. Sadece tıpkı benim sorularımın çıkış noktası Neva Hoca olduğu gibi onun çıkış noktası da bendim.
"Iyiyim. Sadece son olanları düşünüyorum. Ve bir şeyler oturmuyor."dedim.
Bir şeyler değil Burla, hiçbir şey oturmuyor.
Elimdeki şişeyi dudaklarıma götürüp bir yudum içtim ve kapağını kapatıp bacaklarımın arasına koydum.
Alen derin bir nefes aldı ve cama yasladığı sağ dirseğini çekip vücudunu bana doğru çevirdi.
"Bak Burla seninle açık konuşacağım."dediginde nefesimi tuttum. Sonunda soracaktı. Her şey ile olan bağlantımı soracaktı.
"Son zamanlarda olanlar bir şekilde hep sende bitiyor ve bu artık çok rahatsız edici bir hal almaya başladı."deyip sustuğunda gözlerime dikkatlice bakmaya devam etti. Sanki anlatmak istediğini kelimelerle ifade edemiyor ve benim anlamamı bekliyor gibiydi.
Yine sormamıştı. Halbuki sorsaydı belki de anlatabilirdim. Ya da anlatmazdım, bilemiyorum.
Gözlerimi ondan çekip başımı salladım ve hafifçe gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORENDA
Science FictionGörebiliyor musunuz? Bedenimden akıp giden ışığı Görebildiniz mi? Duyabiliyor musunuz? Ruhumun çaresiz haykırışlarını Duyabildiniz mi? Hissedebiliyor musunuz? Sizden farklı olduğumu ve sizin gibi olabilmek için çaba sarf ettiğimi Hissetiniz mi? Gö...