3

653 51 42
                                    

Eve sonunda vardığında nedereyse sinir krizi geçirecek bir haldeydi. Nasıl 1 yaşındaki bir bebeğin görünmez olmasına rağmen ağlayabileceği ve ses çıkartabileceği aklına gelmemişti ki?

Harry'nin üstündeki büyüyü kaldırıp çocuğun sanki onu az önce utançtan yerin dibine geçirmemiş gibi masum olan gözlerine baktı. "Mutlu musun?" diye sordu ellerinde tuttuğu bebeğe. Harry onun kaşlarını çatmasını komik bulmuş olacak ki, gülümsedi. Küçük kıkırtılarla gülerken Severus'tan gözlerini almadı.

Kısılan gözleri ve yumuşak görünen yanakları çok tatlı görünüyordu. Bunu Severus bile inkar edemezdi. Ellerini yavaşça çocuğun yanaklarına koyup adeta yavaş çekimdeymişçesine sıkarken gülümsedi. "Tanrım..." diye mırıldandı. Harry'nin yanaklarını nazikçe okşamaya devam ederken yüzünde bir gülümseme vardı. Anında aklına gelen düşünceyle gülümsemeyi bıraktı.

Yeşil gözlü çocuğu koltuğa dikkatlice koyduktan sonra kaşları yeniden çatılmış bir şekilde kaşe paltosunu çıkarttı. Az daha yumuşayacaktı. Lily ile hâlâ arkadaş olduğu zamandan beri en son ne zaman gülümsediğini hatırlamıyordu. Yüzünde nötral bir maske tutmakta iyileşmişti ve bir bebeğin, onun bebeğinin bunu bozmasına izin vermeyecekti.

"Sen," diye seslendi ona anında anlamayan gözlerle bakan çocuğa. "Eğer beni sinir edecek bir hareketin olursa seni anında bir bakıcıya veririm, anladın mı?!" Kendini her ne kadar 1 yaşındaki bir bebekle böyle konuştuğu için aptal hissetse de, kendisinin bu sözleri duyması lazımdı. Sesli konuşmak düşüncelerini toplamasına yardımcı oluyordu. Her ne kadar nötral "kişiliğine" karşı bir şey de olsa.

Elini kendine sinirlenerek saçından geçirdi ve birkaç yuvarlak içinde odada yürüdü. Harry'nin bakışını üstünde hissettiği için yetişkin bir insanı bile ağlatacak bir bakışla bebeğe döndü. Ancak siyah saçlı bebeğin dudağı ağlayacakmış gibi büküldüğünde yanlışını anladı.

"Hayır, hayır, hayır! Ağlama. Bak, bak. Gülüyorum! Bak!" Yüzüne bir gülümseme zorladı. Her ne kadar gülümsemek istemese de çocuğun ağlaması daha kötü olurdu. Çocuğun güvenmez bir bakışla ona baktığını görünce gülümsemesi hafifçe kaydı.

"Baba"

Gözleri büyüdü. Ağzını bir balık gibi açıp kapadı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Zaten size baba diyen bir yaşındaki birisine ne derdiniz ki? "Ben... ben senin baban değilim. İsmin Snape. S-nape. Baba değil."

Elleriyle bir tahtaya yazıyormuş gibi ismini havaya yazdı (tabii ki bu çok saçma bir şeydi çünkü önündeki çocuk bir (1) yaşındaydı).(Şu an yazmak için kendimi zorluyorum inşallah devamı güzel olur :(. )

Harry'nin gözlerinin yavaşça sulandığını görünce yeniden bir panik hâline kapıldı. Babası olmadığını söyleyince neden ağlamaya baş- oh, oh, tabii ki ağlamaya başlardı. Bir yaşında bile olsa babasını hâlâ özleyebilirdi ve özlemişti de. Belki de baba diyerek Severus'tan değil, gerçek babasından bahsediyordu.

"An-ne" diyen hıçkırıklı bir ses duyunca yeniden dikkatini önündeki bebeğe verdi.

Lanet olsun, şimdi ne yapacaktı?

Bebeklerin ağlaması hep kötü de olsa ölen annesi ve babasını isteyerek ağlaması daha kötüydü. Kimi çağırabilirdi ki? Ona annesini veya babasını unutturacak ne yapabilirdi?

Patronuslar!

Bebekler hayvanları severdi, en çok da onlara iyi davranan hayvanları. Patronuslar da parıldayan, arkadaş canlısı hayvanlardı, değil mi? Hemen asasını eline aldı.

"Expecton Patronum!", diye bağırdı güzel bir anı düşünmeye çalışarak. Lily'nin ona gülümsediği anıyı tekrar aklından çıkarttı ve ortada Harry'nin etrafında dönen Maral'ı izledi.

Gümüş Maralı.

Lily'nin Patronus'u olan Gümüş Maral. 

Böyle bir şey olabileceğini tahmin etmeliydi. Lily ona o kadar fazla anlam ifade ediyordu ki, Patronus'unun şeklini bile değiştirebilirdi anlamı. Harry'nin etrafında onu korurmuşçasına dönüp dolaşırken Severus içinin acıdığını farketti. Lily'i hatırlatan herhangi bir şey bile onun için çok önemliydi.

Ancak bu güzel, gümüş Maral'ın aynı zamanda sevdiği kızın James Potter ile ruh eşi olduğunun bir kanıtıydı.

Yaşıtlarından zeki olan Lily, meraktan (ve Ruh Emiciler'e karşı olan korkusundan) Patronus büyüsünü yapmayı 6. sınıfın başlarında öğrenmişti. Yanlışlıkla James'in Patronusunu da gördükten sonra ettiği küçük kavgayı unutup onun yanına gelip teselli istediğini hatırlıyordu Severus. "Ya o benim ruh eşim ise? Ne yapacağım, Severus?" demişti neredeyse ağlayacak gibi.

Severus onun neden bu kadar üzüldüğünü (veya sevinmişti, gözyaşları illa üzgün olmak zorunda değildi ya) anlamamıştı o zamanlar. Genç kızı biraz zaman boyunca teselli ettikten sonra, ("Lily, eminim onun Patronus'u başka bir hayvandır, yanlış görmüş olabilirsin" ) kız sonunda gülümsemiş ve teşekkür ederek arkadaşlarının yanına dönmüştü.

O zamanlar akıl bile yormadığı bir konunun şu an onu çok kötü hissettirmesi garipti. Ancak olan olmuştu. Severus ağzını tutamamış, Lily, Potter'a aşık olmuş, hatta evlenip bir de çocuğu olmuştu. Hiçbirinde Lily'i suçladığından değildi, zaten hepsi onun suçuydu.

"An-ne" dedi Harry kıkırdayarak. Gözlerinde yaşlar hâlâ duruyordu. Severus çocuğu anlayabiliyordu. Daha yas tutacak bir yaşta olmadığı için ancak yapabildiği annesini veya babasını çağırıp neden gelmediklerine üzülmekti.

Bebeği Patronus'uyla yalnız bırakıp hızla mutfaktan bir bardak su içti. İçeri hızlıca geri dönüp Harry için de bir biberon ile ılık süt oluşturdu asasıyla. Burnuna gelen kokuyla durdu. Yüzünü buruşturarak onun yüz ifadesine gülen bebeğe baktı.

Minerva'yı düşündüğünden daha erken çağırması gerekecekti.

***

Yeniden geç geldiği için özür dilerim. Zaten anlamışsınızdır herhalde, kurgunun biraz yavaş işlenmesi gerektiği için şu an daha sıkıcı yerlerdeyiz, siz okurken sıkılıyorsanız ben yazarken onun on katı kadar sıkılıyorum. 100 kelime yarım saatte bitiyor bazen, bazen de 400 kelime 15 dakikada.

Yani demeye çalıştığım şey, bu kurgunun heyecanlı kısımları (Harry Hogwarts'a falan başlayınca) geldiğinde bölümleri daha kısa sürede atarım inşallah.

Bir de eğer yapabilirsem, ki hiç düşünmüyorum, düzenli günler belirleyeceğim. Şu andan itibaren haftada iki gün, yani pazartesi ve cuma günleri bölüm günümüz olsun. Hiçbir söz ver(e)miyorum, o yüzden kızmazsanız sevinirim.

Eğer mantık hatası varsa hikâyede, bana hemen yazarsanız sevinirim, çok fazla aklım karıştığı için yazarken de belli oluyor maalesef bazen.

LadyOfPotions senin fikrin her ne kadar hoşuma gitse de, şu anda nedense hikâyenin gidişatına uymayacağını hissediyorum. Yani maalesef hiç olmayabilir o olay, ama eğer güzel bir zaman bulursam diğer bölümde mutlaka göreceğini düşünüyorum.

Sağlıklı kalın!

the kid ➵ severitusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin