Ötmekte olan barkod sesleri ve gelmeye devam eden müşteriler, 27 yaşımın böyle bitmesi beni resmen yasa boğuyordu.
"Hayır beyfendi poşetin parasını kendi cebime indirmiyorum" diye tısladım bir ayakkabı alıp kendini mağzanın efendisi sanan milyonuncu müşteriye.
Mağzadakilerle iş dışında hiçbir muhabbetimin olmaması benim tercihimdi. Bu sebeple müşterilerle kavga da etsem yardıma gelen pek kişi olmazdı.
Saatin dokuza gelmesiyle kasaları kapatıp evrakları dosyaladım. Cadde mağzasının 21:00' da kapanması İstanbul gibi bir yerde büyük nimetti.
1.55 boyuma geçirdiğim çizmelerle vazoya konmuş çicek gibi olsamda umrum degildi. Kış mevsimine bayılıyordum. Kırmızı paltomla kafama geçirdiğim beyaz yün bere sokağın soğuk havasını ısıtmaya biraz yetmisti.
Eve gidip bir an önce Kore dizime devam etmeliydim.
Yürüme mesafesinde ki evime ellerim cebimde hayal kurarak gitmek en büyük zevkimdi. Bir gün Han Nehrin'in olduğu köprüde canlı yayın yapıp paylaşacaktım.
Tüm sokak yemeklerini yiyip sonunda bir güzel kusacaktım. Buna rağmen gözlerim yok olana kadar gülmeyi yüzümden eksik etmicektim.
Nişantaş'ın ara sokaklarında yürümeye devam ederken,ensemde hissettiğim acı bütün vücudumu dondurmustu.
Gözlerimin kararmasıyla yerde bulmam gereken bedenim bir yabancının kollarındaydı.
Ve gördüğüm tek şey bir çift çekik gözdü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
Mystery / ThrillerYeniden doğuşa inanan adamın yarım kalmış aşkı. "LEE SAN" Sırandalığın tabusunu yıkan genç kız. "Aslıhan Aslan" Önceden yaşamış olsaydınız ilk neyi arardınız? " O aradığını buldu. Peki ya siz?" Güney Kore'den gelen Lee San, kafasını okuduğu...