🏹 11 🏹

1.1K 171 317
                                    

"Hissettim mi dedin sen?" ŔiJin anlattıkların üzerine şaşkınlık ve tedirginlikle konuştu. Bir hemen yanında oturan kızıl arkadaşına bir de karşındaki gri saçlı arkadaşına baktın. Saçları dışında hiç bir farkları yoktu aslında. Huyları bile birebir aynı gibiydi.

"Evet. Bir anlık bir şeydi. Sonra zaten Rosa kayboldu. O zamandan beri de görünmedi bana." Rosa ile olanları sizi ziyarete gelen ŔiJin'e kısaca anlattın.

"Bu ne demek oluyor Jinie? Bir terslik mi var?" RiJin diğerine hitaben konuştuğunda Gri saçlı olan derin bir nefes aldı.

"Bir ruhun bedeni ya arafta kaldıysa ya da hayata geri dönüyorsa hissedilebilir. Sorun şu ki Rosa'nın hayatta kalmadığına son derece eminim çünkü ahiret yolculuğunu bir arkadaşımla yaptı." ŔiJin lafını bitirir bitirmez kızıl arkadaşın elini dizine vurdu.

"Yani Rosa hayata mı dönüyor? Ama nasıl?" Heyecanlı ve umutlu bir şekilde konuşmuştun ancak ŔiJin bunun tam tersi bir ifade ile bakıyordu.

"Birisi onun için hayatından vazgeçiyor. Bundan nasıl haberim olmaz anlayamıyorum. Direkt Hayat Ağacı ile iletişim kurmuş olmalı ancak o nasıl olmuş olabilir ki?" ŔiJin dertli dertli düşünmeye başladığında dudağını ısırdın.

"Tehlikeli bir durum mu yani?" RiJin tek kaşını kaldırarak karşısında duran ikizine baktı.

"Bizim için değil. Ancak kimin hayatından ne kadarını feda ettiğini bilsem iyi olurdu. Eminim Rosa'nın da haberi yoktur. Hayat Ağacı da bana bir şey söylemedi. Şimdilik kimseye bahsetmeyelim sadece üçümüz bilsek yeter." Büyücünün talimatını tabii ki sen de RiJin de onaylamıştınız.

"Sehunlar nerede bu arada? Her an her şey olabilir fink atmasınlar ortalıkta." RiJin tek kaşını kaldırarak konuştuğunda derin nefes aldın.

"JunMyeon çağırıyordu. Gitmeyeceklerdi ama ben kovdum."

"Neden?"

"Neden mi? Sürekli kavga edip duruyorlar. Ikisi de en çok kendisi konuşsun istiyor. Benimki de can baş edemiyorum." Bıkkın bir şekilde konuşup koltuğa iyice yayıldığında iki RiJin de haline kıkırdamıştı.

"Hayat Ağacı bileklik izni verseydi iyi olacaktı ama ne kadar ısrar etsem de izin vermedi. O neyi ne zaman vereceğini iyi bilirmiş." ŔiJin kollarını kavuşturup bacak bacak üstüne attı.

"Aman sizin bu ağaç da burnundan kıl aldırmıyor he." RiJin ağaca yaptığı yakıştırmaya kıkır kıkır güldüğünde Gri saçlı büyücü de aynı onun gibi gülmeye başladı. Sen ikisine bakıp gülümsediğin sırada Vivi içeri girmişti. Önceden sana koşa koşa gelen Vivi şimdi salına salına yürüyor gibiydi. Yavaşça senin oturduğun koltuğa yaklaşıp kucağına zıpladı.

"Vivi, teyzem neyin var senin? Kız bana bak doğru düzgün ilgilenmiyor musunuz çocukla? Hasta mı oldu bu çocuk?" RiJin, Vivi'nin o halini elbette fark etmişti. Kucağında yatan ufaklığın başını okşarken dudaklarını büzerek tatlı tatlı sesler çıkarıyordu. "Agucuk bugucuk acını buynunu yey bu Ricin yaaa!" Vivi, RiJin'in ilgisi üzerine senin kucağından onunkine geçmişti.

"Ne oldu ben de bilmiyorum ki. Her şeyini düzenli veriyorum. Veterinerin dedikleri dışında da bir şey yapmadım. Çok moralsiz ve halsiz davranıyor." Endişeli gözlerle RiJin'in kucağında yatan Vivi'ye bakarak konuştun. ŔiJin ise bir elini çenesine yaslayarak size bakıyordu. Gri saçlı büyücünün gözlerinde garip bir hüzün belirmişti.

***
"Siktir." Sehūn eve girer girmez gördüğü manzarayla sinirli bir tepki vermişti. Arkasından gelen Lay kafasını uzatıp neler olduğuna baktı.

Arkadaşları, kardeşleri ruhları bedenlerinden çekilmiş gibi havada süzülüyordu. "Ne olmuş burada?" Bu sefer de Sehun konuşarak öne çıkmıştı.

"Transa girmişler. Dokunma sakın koruyucu bilekliğiniz yok. Size de aynısı olabilir." Lay, Sehun'u kolundan tutup geri çekti.

"Ne yapacağız şimdi?" Sehun telaşla Lay'e baktı. Lay de bir çare düşünüyormuş gibi dudaklarını büzmüştü.

"Ne yapacağızı mı var Sehun? Gri büyücü şu an evde. Ona haber verip Lordları çağırmasını istemeliyiz. Şu an kırmızı olan onlara neler gösteriyor bilmiyoruz. Bir an evvel uyanmazlarsa akıllarını kaçırabilir hatta ölebilirler bile." Sehūn kontrolü eline alıp peş peşe talimatlarını sıralarken Lay çoktan telefonunu çıkarıp birilerini aramaya başlamıştı. Çok geçmeden salonda bir portal açılıp iki RiJin ve Sehun'un gönlünün sahibi gelmişti.

"CHANYEOL AŞKIM!" RiJin öne atlayıp Chanyeol'u kolundan tuttuğu gibi kendine çekti. Havada asılı kalan diğerlerine bakakalmıştın. Ağzın bir karış açıktı. Burada neler olmuştu kim bilir?

"Sen nasıl etkilenmedin?" Sehūn şaşkınlıkla konuştuğunda kendine gelmiştin. Yavaş adımlarla ona yaklaştığında sana dönüp elini tuttu. "Merhaba güzelim." Ah demek elini tutan Sehun'du.

"RiJin, ruhunda benden bir parça taşıyor. Normal bir insan değil yani." ŔiJin, Sehūn'un sorusunu yatıladıktan sonra JunMyeon'u kolundan tutup kendine çektikten sonra elini alnına yasladı.

"Neler oluyor peki? Ne yapacağız?" Chanyeol ile ilgilenen kızıl saçlı arkadaşına bakarak konuştun. ŔiJin JunMyeon'u bırakıp derin bir nefes aldı.

"Hayatımda gördüğüm en gerizekalı ama aynı zamanda kurnaz olan varlıkla savaşıyoruz. Beden değişimi yapamasınlar diye onları Transa sokmuş. Ancak sorun şu, onlara kabuslar göstererek korku ve acılarından besleniyor. Bir an önce bir şeyler yapmalıyız." ŔiJin sağa sola yürüyerek ellerini beline koydu.

"Lordları fiziksel olarak buraya getiremez misin? Chanyeøl'u getirmiştin sonuçta." Kendince bir öneri sunduğunda ŔiJin duraklayıp sana döndü.

"O zaman onların evreni çok savunmasız kalmaz mı?" Sehun önerinde bir açık bulduğunda dudaklarını büzdün.

"Hayır hayır çiçeğim haklı. Lordları fiziksel olarak buraya getirmek mümkün. Aynı anda bizim evrenimizi korumak da mümkün." ŔiJin  ellerini havaya kaldırıp şekiller çizmeye başlarken siz merakla onu izliyordunuz.

"Tamam da nasıl olacak o?" Lay merakla konuştuğunda ŔiJin kıkırdadı. Diğer RiJin ise dudaklarını büzerek sana doğru geliyordu.

"Evrenleri birleştireceğiz." Açılan portaldan Chanyeøl ve lordlar gelmişti. Chanyeøl'un elinde büyük bir kılıç belirirken, birinin elinde şimşekten bir sicim, diğerinde bir balta belirmişti. Diğerlerinin de eli boş değildi tabii bir tanesi elini havada döndürerek yağmur oluşturmuş öteki yağan yağmuru keskin buz parçalarına çevirmişti.

Yağmuru yağdıran ve JunMyeon'un tıpatıp aynısı olan öne çıkıp sinsice sırıtarak kaşlarını kaldırdı.

"Haklayalım şu şerefsizi."

***
AGAGAGGAA ÇOK HEYECANLANDIM LAN

MERHABA ÇIÇEKLERIM! ❤💐

Nasılsınız bakalım? Keyifler yerinde mi? Umarım keyifler yerindedir. Neşenizin yerinde olmasını çok çok istiyorum. Umarım keyfiniz hiç bozulmuyordur^^

Aslında bu bölüm KAOS olacaktı fakat takdir edersiniz ki başlangıcını yazmak gerekiyordu. O yüzden KAOS'u diğer bölüme kaydırdım jdkskrkskf Yalnız var ya çok hakikatli bir KAOS Planladım. Bu kurgunun gereğinden fazla durgun gittiğinin farkındayım :') İnşallah bu KAOS ile bunu düzelteceğiz^^

Hadi bakalım ben gidiyorrrooom

Diğer bölüm görüşürüz *-*

Sizi Seviyorum ❤
Hepinizi Öptüm :*

-RiJin

I Want You [Sehūn x Sehun OC]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin