"Istediğine emin misin?" Kırmızı gözlerini kısarak karşısındaki adama baktı. Biçimsiz olan, gölgemsi ve kampara olan vücudu adeta bir duman gibiydi.
"Zaten benim olan bir gücü neden senin ellerine bırakayım? Onu benden çalan sensin." Sehūn ellerini cebine koyarak konuştu. Dik başlı duruşundan asla ödün vermiyordu.
"Hayır Sehūn hayır. Sahip çıkmazsan elbette o kıymetli güce sahip çıkacak birileri bulunur." Kırmızı olan ukala bir şekilde konuşup duman vari vücudunu yükseğe havalandırdı. Sehūn'un sinirleri iyice gerilmişti.
"Hırsız olduğunu kabul et. Ben hasta yatağımda yatarken gelip küreyi çaldın. En savunmasız halimden faydalandın. Eğer sen vermezsen ben alacağım." Rüzgarın Oğlu, küresi elinden alındığı için rüzgarı bizzat kontrol edemese de, o elbette evladını anlamıştı. Rüzgar öyle bir şiddetle esmeye başlamıştı ki Kırmızı Olanın vücudu oradan oraya savruluyordu.
"Onu benden alamazsın. Hiç bir şeye sahip değilsin." Rüzgar hızını kesip Sehūn'un etrafında ince bir hortuma dönüştü. Sehūn gülümseyip sol elini havaya kaldırdı.
"Küre, aslında kime ait olduğunu bilir." Kırmızı olanın yüreğinin olduğu yarıldı, kıpkırmızı elmastan olan yüreği gözüktü. Sehūn'un küreki hemen onun yanındaydı. Küre hiç beklemeden olduğu yerden kopup Sehūn'un avucuna yerleşti.
Kırmızı olan büyük bir gücü kaybetmenin sarsıntısı ile gökyüzünden yere çakıldı. Işte lanet tam o anda başlamıştı.
***
Sehūn gördüğü silüet ile titremeye başlarken biricik sevdiği gözlerinden dökülen inci taneleri ile onu izliyordu.Gözlerini Sehūn'dan çekip kollarını sardığı kadına çevirdi. Nasıl da sarmıştı ona kollarını? Onu mu seviyordu artık? Kırmızı Gülü artık o muydu?
Sehūn sevdiğinin gözlerinin değdiği yeri fark edince alel acele kollarını ona sarılan kadından geri çekmişti.
"Sehun? Iyi misin?" Ne olduğunu şaşırarak sevgiline döndün. Sehun'un gözleri dolu doluydu ve titriyordu. Masadakiler yemeyi içmeyi bırakıp dikkatini size verdi.
"Ne oluyor Hun?" JunMyeon bir ton yüksek sesle konuştuğunda Sehun irkildi ve bakışlarını sana çevirdi.
"Midem. Midem bulanıyor." Hızlı bir şekilde sandalyesini ittirip ayaklandı ve koştur koştur tuvalete gitti.
"Nesi var bunun be? Içki de içmedik ki." Jongin dudaklarını büzerek Maknaenin arkasından baktı.
"Yediği bir şey mi dokundu ki?" BaekHyun Sehun'un tabağına bakarak konuştuğunda kafanı sağa sola salladın.
"Her zaman yediği şeyler."
"Iki gündür doğru düzgün yemek yiyemiyorduk ondandır." KyungSoo herkese mantıklı gelen bir açıklama yapmış olsa da senin için hiç rahat değildi.
Öte yandan Sehūn kaçmaya çalışsa da bu mümkün değildi. Evin her yerinde objeler vardı. Kendini banyoya atıp derin nefesler alarak elini yüzünü yıkadı.
"Bunu nasıl yaparsın?" Titreyen ama sinirli olan sesi duyduğunda Sehūn içinde bir yerler göçüyormuş gibi hissetmişti. "Bunu bana, bize daha da önemlisi o insanlara nasıl yaparsın?!" Sevdiği kadın çıldırırmış gibi bağırdığında Sehūn titrek bir şekilde arkasını döndü.
"Nefes alamadım. Sen gidince yapamadım." Sehūn sevdiği kadının yansımasına bakarak konuştu. Onun bir ruh olduğunu elbette biliyordu. Aklı o kadar da olsa yerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want You [Sehūn x Sehun OC]
Fanfic"Tüm Dünyayı yakmam gerekse bile seni istiyorum." -Sehūn "Adımladığın tüm yollara kırmızı güller dökeceğim." -Sehun Sehūn•Sehun x Sen. -Yazarın Oh Sehun'u iki farklı kişilikte yazmak istemesi sebebi ile başlanmıştır.- *Tüm hakları Sehūn ve Sehun'...