f o u r .

829 81 21
                                    


"Bundan emin misin baba?" James dümdüz bir ifadeyle sordu. "Sonuçları kısa sürede kendini gösterecektir."

"Gayet eminim, James." Fleamont Potter cevapladı. "Grindelwald bu şekilde uzun dönemde başarı elde etmişti, Lord onaylarsa hepimizin yararına olacaktır."

James başını sallamakla yetindi. Rahatsızlıkla hastane koltuğunda kıpraştı. Ne olacağını gayet iyi biliyordu.

"Büyüceşura konusunda ne düşünüyorsun?" sordu. "Senin kadar tecrübeli değilim."

Fleamont zayıfça gülümsedi. "Emin ol, benden daha iyisin." dedikten sonra ekledi. "Her konuda." yaşlı adam oğlunun karmaşık saçını karıştırdı. Sleekazy'nin en güçlü formu bile Potter saçını güvenilir şekilde yatıştıramıyordu. James ne kadar çabalasa da, güçlü duygular saçlarını tamamen dağıtıyordu.

İkili sessiz sessiz güldüler. James sırıtması yüzünü terk etmeden, "Görüşmelere de kendim devam edeceğim herhalde?" sorguladı.

Fleamont yapmacık bir bozulma ifadesiyle kaşlarını çattı. "Karım oğlumuzun evlendiğini göremeyecek," duraksadı. "Muhtemelen ben de göremeyeceğim, hala bana görüşme diyor." dikleşip yüzüne baktı. "Yüzüme mi vuruyorsun?"

James gülerek başını iki yana salladı. "Hayır baba, ama en iyi bizim ailemiz ölümün son olmadığını bilir demiştin."

"İyi demişim." ikili bir süre birbirlerine baktılar. James ne kadar babasının sözleri aklında sürekli dönse de, babasıydı bu, onu kaybetmeyi gerçekten istemiyordu. Bu sözleri ona ilk kez söylediği gün, yadigar pelerini sırtına ilk kez geçirdiği gündü.

Hafifçe dikleşti. "Annem ne durumda?" sordu.

Fleamont pişman bir ifadeyle kapıya baktı. "Ölüm beni istediği kadar onu da istiyor James, ikimizin de zamanı geliyor. Birbirimizden kopmak değil de," oğlunun gözlerine baktı. "Senden kopmak, en azından bu kadar erken, korkunç bir fikirdi her zaman."

James anlayışla başını salladı. Babası altmış, annesi elli yedi yaşındayken doğmuştu. Şimdi babası yetmiş sekiz yaşına girmek üzereydi. Onların çok erken göçeceğini hep biliyordu. Ancak yaşamak farklı bir şeydi.

Elindeki asayı çevirirken odanın kapısı birden açıldı. İkilinin gözleri kapıya döndüğünde gördükleri beyaz cübbesi içinde bir şifacıydı. Şifacı, "Efendim Bay Potter'ı ameliyathaneye almamız gerekiyor." dediğinde birkaç şifacı daha arkasında belirdi.

James başını sallayıp ayaklandığında, babası kolunu kavradı. Ciddiyetle gözlerinin içine baktı. "Bu geceyi atlatamazsam," James'in yükselen itirazını gördüğünde elini kaldırdı, "Ve annende atlatamazsa," duraksadı ve gözlerine baktı. İkisi de Euphemia Potter'ın son gecesi olduğunu biliyordu bu gecenin. "hemen Büyüceşura işlerini hallet. Mirası bekletme, görmen gereken şeyler var." kulağına yaklaştı. "Unutma- sadakatin her zaman kazananlara olmalı."

Babası yatağına tekrar uzandığında James, "Nasıl istersen baba." cevapladı. Birkaç cümle daha kurmak istedi, ancak adeta dili tutulmuş gibiydi. Oğlunun halini gören Fleamont gülümsedi, "Seni seviyorum James, hep sevdim, hep seveceğim." dedi ve kollarını açtı.

James bir an duraksadıktan sonra, babasına sarıldı. Kulağına yaklaşarak, "Seni hep sevdim baba, hep de seveceğim." gözlerini kapatarak söyledi. Babasının gülüşünü duyduktan sonra çekildi. Fleamont, "Kendini duygusal konularda acilen geliştirmen lazım oğlum!" dedikten sonra şifacılar tarafından itilen yatağından el salladı.

James arkasından bakarken geri el sallamakla yetindi.


Saatler saatleri kovalamış, dakikalar dakikaları bitirmişti. Babasının geçirdiği ameliyat uzun bir süreçti, camdan izlemek bile bazen yorucu olsa da James'in uykusu onu uzun süre kabul etmeyecekti. Adeta nazlı bir sevgilinin, öfkeli bir eşin yataktan kovduğu; salondaki kanepede zar zor uyumaya çalışan adam gibiydi.

darkside ⍭ james potterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin