9.Bölüm

128 26 0
                                    

Bu sefer ondan korkmuyordum.Bir düğmeye basıp kaybetmiştim sanki şu an o hissi.İçimde farklı bir cesaret vardı.Ona vurmak beni gerçekten rahatlatmıştı.

“Seni…” Matthew yavaşça doğrulmaya çalışırken, kollarımı göğsümde kavuşturup ona üstten baktım.Yüzündeki ifade bana kaçmam için açıkça bir uyarıydı sanki ama artık ipler kopmuştu.Patronumla tanıştığım andan beri içimde bastırdığım,özgür ruhlu,cesur kız yeniden ortaya çıkıyordu şimdi.

“Seni öldüreceğim.” Dedi Matthew tamamen toparlanıp,ayağa kalktığında.

Gözlerimi kıstım.“Gel de dene o zaman.” Cesaretim karşısında yüzündeki ifadeden, bir anlığına, şaşkınlığın geçtiğini görünce bundan büyük bir haz duydum.

 Yerimden hiç kıpırdamıyordum.Bana öylece,buz gibi öfkeyle bakarken, vereceği tepkileri nasıl karşılamam gerektiğini zihnimde çoktan tasarlamaya başlamıştım bile.

“Böylesine bir patron-çalışan ilişkisine şahit olmamıştım.Gerçekten çok etkileyicisiniz.” İkimiz de aynı anda başımızı çevirip, sesin sahibine baktık.Esmer bir adam ofisin önünde durmuş,yeşil gözlerinde eğlenen bir ifadeyle bize bakıyordu.

Başını hafifçe yana yatırdı.”Bölmek istemezdim.Lütfen,ben yokmuşum gibi devam edebilirsiniz.” Adam bariz bir şekilde sırıtırken bir bana bir Matthew’a bakıyordu.

“Neden geldin, Damien?”   Patronum yine formundaydı.Kabalık uzmanlık alanı ne de olsa…

Birbirine olan nefretlerini gözlerindeki kibirle dışarı kusuyorlardı. Akıcı bir Fransız aksanı ve alaycı tavırlarıyla Matthew’i deliye çevirecek davranışlarda bulunan Damien’in de en az Matthew kadar karanlık bir yapısı vardı.Her halinden belliydi.Gülümseyişi bile 'ben kötü adamım' imajını veriyordu.

Gözlerini bana dikmişken söylediği sözler Bay Morell’i yakından ilgilendiriyordu. " Geçiyordum, öylesine uğradım."

Sözlerinde başka bir ima vardı. Benim anlayamazdım tam olarak belki ama aralarında bir anlaşmazlık vardı.Bay Morell’in gökkuşağını andıran ruh hali yeniden sinir ve öfkede tutuklu kaldı. Sakinliğini biraz daha korumasa yeni bir öfke nöbeti geçirecek gibiydi.

"Umarım bu sefer sağlam bir yoldan gelmişsindir. " Vay,patronum güzel laf koymuştu. Bu sırada patronumun bulunduğu her yerdem zaten eksik olmayan gerilim iyice tırmanıyordu.

Bu şirkete ilk ayak bastığımda başıma böyle şeylerin geleceği bilsem, bırakın adım bile atmayı, kendimi bu güzelim şehirden soyutlardım. Aralarındaki kibir ve nefret sessizce bakışlarıyla bir köşede savaş içerisindeyken ortamı yıkan ikisinin de aynı anda çalan telefon sesleriydi. İkisi de kaşlarını kaldırarak tepki vermişti.İstemeden de olsa, davranış olarak birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki ifade etmesi bile zordu. Her ikisinin de konuşmasını takip etmek yerine başka şeylere odaklanmıştım.

"Uğradığına göre şimdi gidebilirsin, Damien. "

Bu adam kibarlık yerine kibirlikten nasibini almıştı. Sinsi bir sırıtışla tek kelime dahi etmeden odadan geldiği kadar sessiz bir şekilde çıkıp gitmeden önce bakışlarını üzerime dikti.

“Bu arada performansın gayet iyiydi,bebek.” Kızararak bakışlarımı yere diktim. Ah,bir de o mesele vardı,değil mi? Kesin bitmiştim ben, ölmüştüm.

Kapının kapanma sesinin gelmesiyle, hissettiğim acı arasında saliselik bir fark bile yoktu. O an Matthew’in gözlerinde ne kin ne de nefret vardı. Gözlerinde karanlığın en koyu tonu, ruhundaki durumu ortaya koyarcasına, saf karanlık vardı.

Saçlarımı o kadar hızlı kavramıştı ki,hiçbir şey yapamıyordum.Acıyı hissetmekten başka.

“Bırak!” diye bağırdım debelenirken.Boşta elen eliyle de bileklerimi tutmuştu,o kadar güçlüydü ki,hareket dahi edemiyordum.

“Düşmanlarımın önünde beni resmen küçük duruma düşürdün ki bu asla affedemeyeceğim bir durum.” dedi sözlerindeki soğukluk ve nefret, tenime batıyordu resmen. Ama o küçük ayrıntıyı,daha sonra kullanmak üzere, aklıma kazıdım.Damien onun düşmanıydı…

“Bana bak Amy,bu zamana kadar olabileceğim en iyi insanı gösterdim sana.Ama bundan sonra bu şansa sahip olamayacaksın.Asıl yüzümle karşılaşmak istemiyorsan, çok dikkatli olman gerekecek.” İçimdeki o cesur kız bile bir köşeye büzülmüş,gözlerine kapattığı elinin arasından Matthew’a bakıyordu.

“P-peki…” diye kekeledim sadece. Bileklerimi ve saçlarımı bırakıp geriye çekildi.

“Güzel.” Dedi masasına yönelirken. Lanet olsun,bileğim resmen moraracaktı ve saç derim acıyordu.

“Şimdi gidebilirsin.” Dediğinde hiç beklemeden ofisinden çıkıp,evime doğru yola koyuldum.

Lanet olsun! Peki ona yanlış dosyayı verdiğimi anladığında hangi köşeye saklanacaktım ben?!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 21, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saf KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin