2.bölüm

432 95 16
                                    

Güvenliklerin sesiyle kendimi zar zor toparladım ve üstünden kalktım.”İyi misiniz efendim? Yaralanmadınız değil mi?” diye soruyordu uzun boylu,siyahi bir güvenlikçi endişeyle.Bay Morell kısaca,anlaşılmaz bir ifadeyle başını salladı ve çevik bir hamleyle doğrulup kalktı.O geniş bedenden bu çevikliği beklemiyordum doğrusu.Sık sık spor yapıyor olmalıydı.Lüks telefonunu pahalı takım elbisesinin cebinden çıkardı ve  bir numara tuşlamaya başladı.

Bana hiç bakmadan “Sizi sonra arayacağız Bayan Luke.İyi akşamlar” dedi Bay Morell sert bir tavırla.Arabasına doğru yönelip yanımdan uzaklaştı.

Az önce yaşadığım dehşet ve bu sözlerden sonra hissettiğim umutsuzluk aşırı olumsuz bir ruh hali yarattı bende.Üstelik az önce onu kurtardığım için teşekkür bile etmemişti! İçim üzüntü ve öfkeyle doldu.Ne yapacaktım şimdi? Garsonluk,tezgahtarlık işlerinden başka çarem kalmamıştı.Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin! Gördüğüm en yakındaki banka oturdum ve öfkemin geçmesini bekledim.Duygusuz herif ne olacak! Öylece çekip gitmişti ya! Biraz sakinleştikten sonra taksiye atlayıp evime gittim.

Evde tek başıma yaşadığım için ve yemek yapmayı bilmediğim için bir tencere makarnayla yetinmem gerekiyordu.Ve becerebildiğim tek  yemek bu olunca ona aşık olmak zorundaydım.Dövüşmek kadar kolay olsa keşke böyle şeyler. Makarnanın sosuyla tam bütünleşmiştim ki telefonumun sesi tüm evde yankılandı. Evet,üşenmeden kalkıp deli gibi çalan şu teknolojik alete bakmak zorundaydım çünkü içimde iş başvurusu yaptığım yerlerin beni işe almalarına dair çaresiz bir umut vardı.Ama telefonu elime alıp ekranda kız kardeşimin adını görmek oldukça şaşırtıcıydı.Londraya geldiğimden beri bana kırgın gibiydi.Giderken onu da yanımda götürmek istemiştim.Tamam,her hareketine ses tellerim kopana kadar bağırsam da onunla olmak eğlenceliydi. Sınır tanımayan,çılgın bir kızdı çünkü.

"Ne var Lena? " dedim iç çekerek.Biraz kaba olmuş olacak ki hemen cevap vermedi.

"Ne var Lena?" diye ses tonunu incelterek  beni taklit etmeye çalıştı.Ah bu kıza tiyatroya başlamaması gerektiğini söylemiş miydim hiç?.

"Kaba olduğumun farkındayım ama sen bölene kadar şu kutsal sayılabilecek makarnamdan yiyordum.Neyse,seni dinliyorum." Dedim.

 "Hala makarnadan başka bir şey yemiyor musun?  Senin daha fazla o makarnalarla aşk yaşamana dayanamayacağım.İki gün sonra yanına,Londraya geliyorum."Alaycı sesini duyunca gözlerimi devirdim.

Gelmek istemesine sevinmiştim.Tabi bir anda fikir değiştirmek istemesinin bir sebebi olmalıydı.Bu sebep de makarnalar değil annemdi,biliyordum.Çünkü fazla baskıcı biriydi.Ve Lena son derece özgürlüğüne düşkündü,gelemezdi bu baskıya.

"Sorun annem, değil mi?" Diye sordum anlayışla.

"Amy,sen taşındıktan sonra üstümdeki baskı 2 kat daha arttı.Tahammül edemiyorum artık.Senin yanına taşınmak çok cazip bir fikir olsa da maalesef okulum bunu engelliyor.Ayrıca yeni çevre edindim ve senin eski koruması olduğun adam burs almama yardım etti.Yani tamamen torpil, senin kardeşin olduğunu ben söylemesem kesin dosyalardan öğrenecekti.Bu işle uğraşacak olanların vakitlerine yazık canım." Bütün bunları bir anda söylemişti.Vay canına!

"Lena,nefes almayı dene konuşurken.Belli bir süre sonra annem gibi otomatik konuşmaya alıyorsun kendini." Dedim bulaşıkları makineye dizerken.

"Of neyse işte, sen iş buldun mu? Orada beş parasız takılmak istemiyorum."

 Ah ne güzel aklıma tekrar Bay Morell'i getirerek tüm sinirimi tepe taklak etmişti.

 "Lena canım,bunları geldiğinde konuşuruz."dedim sinirimi ses tonuma yansıtarak.Ve telefonu kapattım.Bu bizim aramızda bitmek bilmeyen bir savaştı.İlk yüzüne kapatan kazanır ve bu sefer ben kazanmıştım. Yorgunlukla esnedim ve odama çıkıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Saf KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin