Bildiğiniz üzere iki gündür çeviremiyordum ama bunların telafisi olmak üzere bugün iki tane bölüm yayınlamaya karar verdim. İkinci bölümü akşam yayınlamayı planlıyorum ama yayınlayamazsam kızmayın. Bu arada hikayenin asıl yazarı olan flyingcrowbar'a tumblrdan mesaj attım ve bu hikayeyi çevirmeme çok sevindiğini söyledi. Bunu neden buraya yazdığımı sormayın sadece o kadar mutlu oldum ki sizinle bunu paylaşmak istedim çünkü tumblrda cidden bir sürü takipçisi var denilebilir :D Neyse size iyi okumalar...
Annabeth'in ağzından küçük bir " Pşu!" sesi çıktı ve eliyle ağzını kapattı.
"Daha demin hapşırdın mı?" dedi Percy yanında bir yerlerden.
Annabeth hafifçe kafasını salladı.
"O zaman, çok yaşa. Sanırım?" Annabeth çenesini sıkıca gerdi ve Percy dirseğiyle onu dürttü. "Hadi, dostum, yolda durma."
Annabeth zorla sınıfa doğru bir adım attı ve Percy onu hızlıca geçti. Parmaklarının arasından, Kheiron'un hala kitap okuduğunu, sıralara oturan öğrencilere bakmadığını görebiliyordu. İç sesi koşmasını ve asla geri dönmemesini söyledi, fakat bu her şeyi riske atmak anlamına gelirdi. Ders programını değiştirmek için çok geçti. Başka şansı yoktu.
Elini yüzünde tutarak, odanın kenarından dolanan uzun yoldan gitmeyi tercih etti. Sanki hayatı buna bağlıymış gibi Kheiron'un ona iyice bakmaması için her şeyi yapacaktı. Aslında, hayatı gerçekten buna bağlıydı.
Percy camın kenarında sınıfın uzağında bir sıraya oturmuştu ve Annabeth'in önündeki sıraya oturması için ona el salladı.
Bu süreçte, Annabeth elini, suratını koruyan bir süper kahraman maskesiymiş gibi kullandı. -var olan en ezik süper kahraman-
"Burnun mu kanıyor?" diye sordu Percy, Annabeth sıraya otururken.
Annabeth bir şey demek yerine çantasından ders kitabını çıkarıp kitabı suratını gizleyecek bir biçimde sıraya dayadı. Şansı Kheiron'un onu tanımamasından yanaydı. Sonuçta o bir öğretmendi, bir yılda yüzlerce öğrenciyle tanışıyordu. Annabeth'in suratı sadece kalabalıktan birine aitti.
Annabeth dersin başladığını belirten zilin çalmasıyla birlikte kitabın üstünden tahtaya baktı.
"Herkese günaydın," dedi Kheiron sınıfa hitaben "Her zamanki gibi, yoklamayla başlayalım. Austin Andries?"
Öğrenciler isimlerinin söylenmesiyle tek tek ellerini kaldırırken, Annabeth kendini olabilecek senaryolara hazırladı. Sırrını korumak için rahat davranmaktan sınıfı ateşe vermeye kadar yapabileceği her şeyi düşündü.
"Oh! Görünüşe bakılırsa aramıza yeni bir öğrenci katılmış. Andrew Chase!"
Annabeth sesini olabildiğince kısık tuttu. "Burada."
"Nerde? Seni göremiyorum." Kherion sesin kaynağını ararken boynunu hafifçe uzattı.
Diğer tüm öğrenciler de yeni oğlanı merak ederek etraflarına bakınmaya başladılar. Percy'nin içten içe kaynayan bakışlarını gördüğünde Annabeth'in suratındaki kan çekildi. Yavaşça, elini kaldırdı.
"Demek buradasın! Kendini sınıfa tanıtmak ister misin?"
Odayı ateşe vermek şuan gayet iyi bir fikir gibi görünüyordu. Bunun yerine, Annabeth -hala kitabının arkasına saklanarak- "Hayır, teşekkürler." dedi.
"Eminim ki yakında seni daha yakından tanırız. Pekala, sıradaki - Lee Fletcher?"
Annabeth derin bir nefes aldı ve kafasını sıraya dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Got A Boy (Tumblr Çeviri Hikayesi) by: flyingcrowbar
FanfictionAnnabeth Chase'i Andrew Chase'e dönüştürmek için gereken tek şey bir makas. Sadece erkekler için olan seçkin bir özel okulun - en iyilerin hayallerine erişmek için gittiği bir okul- üniforması karşılığında uzun, sarı at kuyruğunu kesmek, onun mimar...