4- Şans ve Pastırma

1.9K 183 116
                                    

 Sonraki sabah, Annabeth uyandığında birden bire nerede olduğunu unuttu. Parkeler çok beyazdı, oda, penceresinin kenarında duran limon ağacı gibi kokmuyordu. Yatak, çok rahatsız edici bir şekilde içine gömülmesini sağlıyor, yana döndüğünde gıcırdıyordu. Burası onun odası değildi. Sanki biri kafasından aşağı buz gibi su dolu bir kova dökmüş gibi, anıları bir anda aklında belirdi.

 Percy lambasını kapatıp yatağına yerleştikten ve karanlıkta yavaş yavaş nefes almaya başladıktan hemen sonra uykuyakalmıştı.

 Uykuya daldığı zamanı hatırlamıyordu. Bu sabah ise yatağa geri dönüş kesinlikle yoktu.

 Percy'i uyandırmadığından emin olmak için komidininin üstüne eğilip baktı.

 Fakat yatağı boştu - yorgan yatağın bir ucuna iteklenmişti.

 Pazartesi bu kadar erkenden nereye gittiğini merak ederek kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü, zar zor kendine gelerek alarmlı saati kontrol etti: 6.43

 Derince aldığı nefesini verdi, ilk dersinin başlamasına daha kırk beş dakika vardı.

 Merdivenlerden atladığında ayağına değen parke buz gibiydi. Ortadaki halıya doğru ilerlerken kendine Percy'nin yaptığı gibi bot giymeyi mırıldanarak hatırlattı. 

 Işığı açana kadar karanlık olan banyo, ışıkla birlikte hayata döndü. Annabeth'in dudaklarına bir gülümseme yayıldı. Odada başka kimse olmadığı için tüm banyo onun sayılırdı. Eğer Percy dışarıdaysa, uzun, güzel bir banyo yapmak ve göğüslerini sarıp hazırlanmak için yeteri kadar zamanı vardı.

 Su, muşambada tısladıkça yoğun ve sıcak buhar odayı doldurdu. Annabeth, her saniyeyi daha çok severken suyun kısa saçlarına ve omuzlarına dökülmesine izin verdi. Saçlarına şampuan döktü ve kafasında dolanan şarkıyla birlikte dans etti.

 "Andy?" Percy'nin sesi öbür taraftan yankılandı. Daha yeni gelmiş olmalıydı.

 Annabeth gözleri kocaman olmuş bir şekilde kafasını duş kabininden dışarı çıkardı. "Ah, efendim?" Annabeth kapı tokmağına bir milim bile oynayıp oynamadığına bakmak için dik dik baktı. Eğer Percy onu bu şekilde yakalarsa- 

 "Acele et! Bugün kahvaltıda bizimle oturuyorsun." 

 "Kahvaltı mı?" 

 "5 dakika içerisinde." 

 Annabeth derin bir nefes aldı. Acele etmesi gerekecekti. Son bir kez durulandıktan sonra suyu kapattı.

 Duştan çıktıktan ve iyice kurulandıktan sonra kıyafetlerini Percy'nin olduğu odada unuttuğunu fark etti.

 Zihni bir çözüm için harap olmuş bir halde kapıya baktı. Onu kıyafetlerini gidip almaktan alıkoyan tek şey daha kimse tarafından öğrenilmemiş olan sırrıydı. Önceden plan yapmayı unutmuştu. Şimdi ise bedelini ödüyordu.

 "Bensiz önden git." dedi Percy'nin bunu yapacağını umarak.

 "Hayatta olmaz. Seni öylece geride bırakmayacağım." 

 Korkuyla sindi ve sessizce lanet okudu. Yapılabilecek tek şey kendini Annabeth'e sunuyordu. Eğer Percy'nin gitmesi için ısrar ederek kavga çıkarırsa, her şeyi daha da tuhaflaştırırdı. Percy'nin ondan bir şey sakladığını düşünmesi için hiçbir sebep de yoktu.  Bu insanları meraklandırırdı. Ve merak da yanında gerçekleri getirirdi.

 Elinde olan tek şey bir havluydu, ve şükürler olsun ki, birazcık da şans.

 Havluyu, vücudunun belli kısımlarını kapatacak şekilde vücuduna sardı ve kapıyı açtı.

I Got A Boy (Tumblr Çeviri Hikayesi) by: flyingcrowbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin